Sultan Abdülaziz 1863 yılının Nisan ayında gerçekleştirdiği Mısır ziyareti sırasında, güzelliğini daha evvel işittiği Mısır Hıdivi İsmail Paşanın kızı Prenses Tevhide’yi görememişti. Sultanın prensesle tanışması için üç yıl daha beklemesi gerekiyordu.
Haziran 1866’da, Kaptanıderya Mehmet Ali Paşa ve eşi Adile Sultan’ın Kuruçeşme’deki yalılarında tertip edecekleri ziyafete bayram vesilesiyle payitahtı ziyarete gelen Hıdiv ve ailesi de katılacaktı. Sultan Abdülaziz, Prenses Tevhide’yi İsmail Paşa’nın huzura çıkıp tazimde bulunduğu sırada ilk kez gördü ve şimdiye kadar kimseye göstermediği iltifatı göstererek ona karşı çok samimi davrandı. Aynı samimi duyguları karşı taraftan da alan Sultan, gayet memnun olmuş, görüşme sırasında orada hazır bulunan Valide Pertevniyal Sultan, oğlunun hislerine şahitlik etmişti.
Sadrazam Fuat Paşa evliliğe engel oldu…
Sultan Abdülaziz validesiyle de görüştükten sonra ilk görüşte çarpıldığı Prenses Tevhide ile evlenmeye karar verdi. Mısır Hıdivi İsmail Paşanın ise padişahın bu isteğini kabul etmeme gibi bir imkânı yoktu. Aksine böylesi bir evliliği, Mısır’da atacağı siyasi adımlara karşı zorluk çıkaran üst düzey bürokratlardan kurtulma vesilesi olarak görüyordu. Sultan Abdülaziz bu düşüncesini Sadrazam Fuat Paşa’ya iletmek üzere Başmabeyinci Ali Bey’i paşanın Kanlıca’daki yalısına gönderdi. Padişahın Mısır Hıdivinin kızıyla evlenme arzusundan haberdar olan Fuat Paşa; böyle bir izdivacın devletin başına sıkıntılar açacağını, Sultanın kayınpederi makamına yükselecek olan İsmail Paşanın bundan böyle her istediğini yaptıracağını, Prenses Tevhide’nin evlendikten sonra her kafası estiğinde Mısır’daki ailesini ziyaret edemeyeceğinden huzursuzlukların doğacağını, boşanma gibi bir durum söz konusu olduğunda prensesin başka biriyle evlendirilmesinin hoş karşılanmayacağını düşünerek padişahın isteğine razı olmadı.
Bu cevabı alan Başmabeyinci Ali Bey, paşanın söylediklerinin yanlış anlamalara mahal vermeyecek şekilde tam olarak anlaşılması için bir kâğıda not edilmesini rica etti. Fuat Paşa da şu ifadeleri yazdı: “Kullarında iki hal vardır: Birisi Fuad’lık, diğeri Sadrazamlıktır. Fuad’lık efendimizin rahatı ve gönlü neyi isterse onu yapmaktır. Sadrazamlık, çaresiz bazı mütalaa dermiyan etmeye mecbur eder. Bu mütalaa ise sed çekmek değil, sed var mı yok mu onu aramak ve sed var ise def’i çaresine bakmaktır. Bu dahi düşünmeye ve efendimize beraber bir kolay tarikini bulmaya çalışmaya muhtaçtır. Onun için bu akşam Mısır Valisine gitmeyi tensib edemem ve bu ifademi veliyyinimetin ayakları bastığı yerlere yüz bin kere yüz sürerek arz etmeni yine sadrazamlıkla sana teklif eylerim. Yine herhalde ferman veliyyinimetimizindir.”
Sultan Abdülaziz, Başmabeyincisi Ali Bey’den Fuat Paşanın cevabını şifahen almak yerine yazdığı notu elinde görüp okuyunca sinirlenmiş, paşayı huzuruna çağırıp meseleyi yüz yüze konuşmak istemişti (alelade bir kâğıt parçasına cevap mahiyetinde bir şeyler yazılması padişaha saygısızlık olarak kabul edilmişti). Ancak Fuat Paşanın bu evliliğin gerçekleşmesi halinde ileri sürdüğü problemlerin ciddiyeti ortadaydı ve inkâr edilemezdi. Sultan bu sefer Mabeyin Baş Kâtibi Emin Beyi Paşanın rızasını almak üzere Kanlıca’ya gönderdi. Ancak bu da işe yaramamış, Fuat Paşa katiyetle razı olmamıştı. Bu arada şunu ifade etmekte yarar var. Tanzimat Fermanının ilanı ile Sultan ve şehzadelerin saray dışından birisiyle evlenebilmeleri ancak hükümetin onayına bağlıydı. İşte bütün mesele burada düğümleniyordu.
Prenses Tevhide, Fuat Paşa’yı koltuğundan etti…
Kaptanıderya Mehmet Ali Paşa ve eşi Adile Sultan’ın Kuruçeşme’deki yalısı tüm konuklar için hazırlanmış, sofralar kurulmuştu. Davete Fuat Paşa da icabet etti lakin hünkârın sinirli olabileceğini az çok tahmin ettiğinden tedirgin bir vaziyette kimseyle görüşmeyerek hemen kendine ayrılan yere oturdu. Her an paşanın aleyhinde bir karar alınabilir görevinden azledilebilirdi. Hıdiv İsmail Paşa ise olan bitenden habersiz Sultanın kayınpederi olma hayali ile etrafa gülücükler saçarken Mabeyin Baş Kâtibinin kayığı usulca yalıya doğru yaklaştı. Durumu gayet soğukkanlılıkla karşılayan Fuat Paşanın aklından geçen başına gelmişti. Başkâtip Emin Bey sadrazamlık mührünün iadesi hakkındaki iradeyi okuyunca Fuat Paşa hiç tereddüt etmeden mührü teslim etti ve doğruca konağına çekildi (4-5 Haziran 1899). Ertesi gün sadaret makamına Mütercim Rüştü Paşa getirildi. Sultan Abdülaziz Fuat Paşayı affetmemiş, ama Prenses Tevhide ile de evlenememişti. Yeni Sadrazam Mütercim Rüştü Paşa da Sultan Aziz’in bu izdivaç isteğini kabul etmeyince konu bir daha açılmamak üzere kapandı.
Güzel Prenses daha sonra Kavalalı sülalesinden Ahmet Paşazade Vezir Mansur Paşa ile evlenerek yuvasını kurdu. Bu tatsız hadiseden sonra Kanlıca’daki yalısında sekiz ay herhangi bir görev almadan bekleyen Fuat Paşa ise Ali Paşa’nın sadarete gelmesi ile beşinci defa Hariciye nâzırlığına getirildi. Üstelik bu sıfatıyla küskünlük yaşadığı Sultan Abdülaziz’in Fransa ve İngiltere’ye yaptığı seyahatlerde de yanında bulundu.