Teknoloji savaşından çıkarabileceğimiz bir hisse yok mu?

Çin-Huawei şirketi 2018 ilk çeyreğinde 39,3 milyon, 2019’un ilk çeyreğinde ise 59,1 milyon akıllı cep telefonu satışı gerçekleştirdi. Buna karşılık ABD-Apple, 2018 ilk çeyrekte 52,2 milyon, 2019 ilk çeyrekte 42,0 milyon cep telefonu sattı. Huawei’in 2008’de cirosu, 12 milyar dolar iken 2018’de 107 milyar dolara yükselmiş görünüyor.
Huawei, dünyanın en önemli telekomünikasyon şirketlerinin yüzde 80’i ile iş yapıyor. Huawei, 5G standart esaslı patentlerin küresel ölçekte yüzde 15’ini elinde bulunduruyor. 5G teknolojisi makinaların birbirleriyle ve daha büyük sistemlerle bağlantılı olduğu bir yapının kurulmasını ifade ediyor. Bu da akıllı kentlerin (Smart Cities) kurulmasını mümkün kılan bir dünya demektir. 5G teknolojisinin 2023’te 1 milyar kullanıcıya ulaşması bekleniyor.
amerikaninsesi.com sitesinde yayımlanan bir haber-yorumda ABD Başkanı Donald Trump’un 10 Mayıs 2019’da 200 milyar dolarlık Çin ürününün vergisini yüzde 10’dan yüzde 25’e çıkarttığı ifade edilmektedir.
Trump, telekomünikasyon ekipmanlarının dış ticaret yasağı listesine eklendiğini açıkladı. Google da Huawei ile donanım, yazılım ve teknik hizmetler alanında iş yapmayı bıraktığını ilan etti. Intel, Broadcom, Qualcomm ve Xilinx de Huawei ile olan ilişkilerini askıya aldılar.
ABD, 2018’de Çin’den ithal edilen alüminyuma uygulanan gümrük vergilerini artırarak ticaret savaşını başlatmıştı. Huawei ve bağlı şirketlere karşı alınan bu kararlarla ABD-Çin arasındaki ticaret savaşı teknoloji savaşına dönüştü.
Çin, kendisiyle ticaret yapan firmaların Çin pazarına girme karşılığında teknolojilerini paylaşmak zorunda kaldıkları konusunda eleştiriliyor. Avrupa Birliği Ticaret Odası, üyelerinin Çin pazarına girmek için teknoloji transferi yapmaya zorlandığını belirtiyor.
Çin’e yönelik ikinci suçlama, teknoloji hırsızlığı. Medyada yer alan bir habere göre American Superconductor Corp., Çinli rüzgâr türbini üreticisi Sinovel Wind Group’un türbin yazılımı kaynak kodunu çaldığını iddia ederek dava açtı. ABD Federal Mahkemesi, Çinli rüzgâr enerjisi şirketi Sinovel’i ABD’li tedarikçisi Superconductor’un rüzgâr teknolojisini çalmaktan suçlu buldu.
Çinli iş adamı Guo Vıngui, 25 bin Çinli istihbarat ajanının, ABD’nin farklı kurumlarında çalıştığını iddia etti. 2015’te Çin Halk Kurtuluş Ordusu (PLA) bünyesinde kurulan “Stratejik Destek Gücü” bünyesinde çalışan “dijital ordu”nun yurt dışında en az 40 bin istihbarat personeli bulunduğu ve “fikri mülkiyet, ticari sırlar ve teknolojileri çalmaya yönelik” faaliyetleri yürüttüğü belirtiliyor.
Çin’e dair üçüncü suçlama, ülke içinde kullandığı istihbarat ve izleme teknolojileri kapsamında dile getiriliyor. Çin, yüzde 90 doğruluk payıyla saniyede 1 milyar 300 milyon kimlik bilgisi ve biyometrik fotoğrafı veri tabanına eşleştirilebilen bir yüz tanıma sistemi geliştirdi. Çin’de yaklaşık 200 milyon kamera 24 saat kesintisiz gözlem yapıyor. Yüz tanıma destekli kamera ağı, sıkı internet denetimleri ve kişisel verilerin toplanması, Çin’in 2020’ye kadar tüm ülkede hayata geçirmeyi planladığı “sosyal puanlama sistemi”ne yönelik bir hazırlığı oluşturuyor.
Ülke makamları, 1 milyar aktif kullanıcı sayısına sahip WeChat üzerinden atılan mesaj ve içerikleri, silmiş olsalar bile mahkemelerde delil olarak sunabiliyor.
ABD’nin, Çin’e yönelik Facebook, Youtube, WhatsApp, Instagram ve Twitter gibi sosyal medya araçlarına erişimi yasaklamasının arka planında vatandaşlık tanımı bulunuyor.
Çin bu teknolojiyi küresel ölçekte kullanırsa ulus-devletler vatandaşlarıyla yöneten/tebaa ilişkisini yitirecek. ABD, vatandaşlarının özel bilgilerini ele geçirmeyi amaçlayan Çin’in, vatandaşlık tanımını bozacak bir teknolojiyle yükselmesine tedbir almaktadır. 