Türkiye’de “aile” çöküyor ama bu çöküşün sebebi İstanbul Sözleşmesi değildir. Ülkemizde entelektüeller, ailenin çöküşünü İstanbul Sözleşmesi’ne odaklanarak ele almakta ve asıl tahribatı gerçekleştiren bağlayıcı uluslararası anlaşmayı gözden kaçırmaktadır.
İstanbul Sözleşmesi’ni 14 Mart 2012’de kabul eden Türkiye, pek çok mevzuatını 1988-2005 yılları arasında değiştirmiştir. İstanbul Sözleşmesi öncesinde milletimizin içtimaî yapısını değiştiren başka bir belirleyen olduğunu “görmek” gerekmektedir.
Aydınlarımız Türk Medeni Kanunu (4721 sayılı kanun, kabul tarihi: 22.11.2001), Türk Ceza Kanunu (5237 sayılı kanun, kabul tarihi: 26.09.2004) gibi temel kanunların ansızın değiştirilmesinin gerekçesini sorgulamış değildir.
Mehmet Şevket Eygi, Demokrasi ve laiklik (Milli Gazete, 22.04.2019) başlıklı yazısında “Aileyi koruyamayan hiçbir modern medenî kanun iyi, uygun ve âdil değildir” der.
Türk Medeni Kanunu’nun ve Türk Ceza Kanunu’nun CEDAW esaslarıyla değiştirilmesi, geleneksel Türk aile modelini yok etmiştir.
765 sayılı eski Ceza Kanunu’nda cinsel suçlar, “Adabı Umumiye ve Nizamı Aile Aleyhinde Cürümler” başlığı altında düzenlenmişti. Dolayısıyla eski ceza kanunu, cinsel suçları “topluma karşı suç” olarak görmekteydi. Yeni Ceza Kanunu’nda (5237 s. kanun) aynı suçlar “bireye karşı işlenen suçlar” alanında saymıştır.
1975 Dünya Kadın Konferansı’nda “kadınların insan hakları ihlali” konusu gündeme geldi. Bu konferansta tecavüz, fuhuş, kadına saldırı, çocuk evliliği, zorunlu evlilik “şiddet” olarak kabul edildi. 1980 Dünya Kadın Konferansı’nda ise aile içinde şiddet, suç olarak kabul edilmiştir.
CEDAW (Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Engellenmesi Sözleşmesi) bu konferanslarda alınan kararlarda şekillendi. 1979 yılında BM Genel Kurulu’nda kabul edilip 1981 yılında imzaya açılan CEDAW Sözleşmesi’ni Türkiye 1985’te kabul etti.
2000’lerde Türkiye, mevzuatlarında gerçekleşen değişiklikle AİLE sisteminden çıkarak BİREY temelinde yeni bir hak sistemine girmiş oldu.
AİLENİN ÇÖZÜLMESİNİN İLK ADIMI
CEDAW, “kadınların insan hakları sözleşmesi” olarak tanımlanmaktadır. Bu sözleşmeyle küresel sistem, ailenin ve erkeğin karşısına “birey” ve “kadın” hayatını koymuştur. Türkiye, CEDAW’ı imzaladıktan sonra ilk olarak 743 sayılı eski Medeni Kanun’un “boşanmadan sonra 1 yıl süreli yoksulluk nafakası” hükmünü, “süresiz yoksulluk nafakası” olacak şekilde düzenlemiştir. Bu düzenleme ailenin çözülmesinin başlangıcı olarak değerlendirilmelidir.
Kahramanmaraş milletvekili Ali Şahin, 4 Mayıs 1988’de Meclis konuşmasında yoksulluk nafakasının “süresiz” hâle getirilmesi tasarısına şöyle itiraz etmiştir: “Süresiz nafaka sistemi, esasta aile düzenini yıkacak niteliktedir; çünkü, süresiz nafaka almak için boşanmak isteyenler olacaktır (…) boşanmayı temin ederse, ölünceye kadar (kaydı hayat şartıyla) nafaka alacaktır (…) Yeniden evlenmeyecektir, yani boşanmadan sonra yeni bir aile düzeninin kurulmasını bu tasarı engelleyecektir; çünkü, aldığı nafakadan olmamak için evlenmeyecektir, gayrimeşru yaşayacaktır.” (TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: 18, c: 10, Yasama Yılı: 1, Birleşim: 64, Tarih: 04.05.1988).
CEDAW Sözleşmesi’nden gelen bu etki sonraki yıllarda daha da büyümüştür. Sözleşmenin 2, 3, 4, 5. maddeleri, devletlere kadınlara yönelik ayrımcılığın engellenmesi ve evde/işyerinde/kamusal alanda eşitliğin mutlak anlamda sağlanmasını gerçekleştirme ödevi yüklemiştir.
Çoğu aydın, “Toplumsal Cinsiyet” kavramının İstanbul Sözleşmesi’nden kaynaklandığından bahsetmektedir. Oysa bu kavram CEDAW Komitesi’nin 1992 tarihli 19 Nolu Tavsiye Kararı’nda geçmiştir.
Medeni Kanun’da “edinilmiş mala katılma rejimi” de CEDAW kaynaklıdır. Müslümanlar CEDAW’ı eleştiremedikleri için “evlilikte mal ayrılığı rejimi” talebinde bile bulunamamaktadır.
Mehmet Şevket Eygi, “Ailenin reisi erkektir. Eşitlik diye nutuklar atıyorsunuz. Niçin kadınlar için mecburi askerlik hizmeti getirmiyorsunuz?” der.
Eski Medeni Kanun’dan “ailenin reisi kocadır” hükmü CEDAW gereği kaldırılmıştır. Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden tek taraflı olarak çekilmesi problemlerin kaynağı CEDAW olduğundan ailenin yeniden ihyasını sağlamayacaktır.