Bu mühim mektubu yazmama vesile olduğunuz için, siz tamirat ustalarına teşekkürü bir vazife addediyorum. Sözlükteki hangi kelimenin sinirlerim üzerinde aşırı bir tahribat yapacağını sayenizde öğrendim. Siz değerli duvar yıkıcılar ve yapıcılar, malacılar, karocular, alçıpancılar, elektrik ve su tesisatçıları olmasaydınız, “tadilat”ın aslında ne manaya geldiğini hiçbir zaman bilemeyecektim. Bize bir kelimenin manalarını öğreten her insan muhteremdir; sizler de öylesiniz. Kuşku yok ki bana çekici gelen başka yanlarınız da var: Durmadan sigara içersiniz, yevmiye ile çalıştığınız işlerde elleriniz bir bardak suyu bile yavaş yavaş ve zarifane kaldırır, iş sahibinin etli bir şeyler ısmarlaması için daha önce işini yaptığınız bir adamın sofrasındaki kebabı ballandıra ballandıra anlatırsınız. Götürü işlerde ise birdenbire tez canlılığınız tutar, üç günlük işi bazen yarım güne bile sığdırabilirsiniz. Ama sizin bir işi ilk aldığınızda gösterdiğiniz azim her türden takdirin üstündedir; tadilata henüz başladığınız saatlere şahitlik edenler, ahilik prensiplerine uygun adamlar olduğunuz kanaatine varmakta gecikmez. Bu kanaatte şaşılacak bir yan yoktur; sizler, kurmakta olduğumuz büyük uygarlığın tamiratçı ve tadilatçılarısınız…
Muhterem ustalar, aslında sizler, bir tadilatı başlatıp sonlandırmak için bir ustabaşının etrafında örgütlenmiş küçük bir ihya topluluğusunuz. İhya önemlidir; İmparator Constantinus’un diktirdiği meşhur Çemberlitaş da yıllar içinde pek çok tahribata uğramış, yüz yıllar sonra onu ustalarına onarttıran bir başka imparator Manuel, taşın tunç eklemesine şöyle yazdırmıştı: “Zamanın sakatladığı bu kutsal eseri, dindar İmparator Manuel ihya etti.” Hiç şüphe yok ki sizler de kıt kanaat geçinen memurların satın aldığı evlerin, kiracıların azimle duvarlarında gedikler açtığı evlerin, on yıllardır kendi yalnızlığına terk edilip sonra birden hatırlanan evlerin ihtiyaçlarısınız. Duvarlara sıva çeker, elektrik tesisatını yeniler, mutfaklara, banyolara fayanslar-karolar serer, su yollarını yenilersiniz. Yalnız, iş sahibiniz bir imparator olmadığı için, ihyasına azmettiğiniz mekân uzun bir süre molozların, kırık fayans parçalarının, içinden boru geçirilsin diye ark açılmış duvarların, yemek artıklarınızın, kablolarınızın ve iş aletlerinizin sergi sahası olarak kalır. Sizler, sadece ihya etmekte değil, ortada bıraktığınız bir yıkıma uzun süre bahane bulmakta ve çaresiz ev sahibini türlü argümanlarla teselli etmekte de ayrıca ustasınız!
Kıymetli ustalar, teselli de önemlidir. İsterseniz bu meseleyi bir kez de salim kafayla, baş başa konuşalım: Sırf cehaletinden dolayı, “malzeme alasınız” diye size ödemesinin önemli bir kısmını yapmış bulunan bir memur düşünün. Hayatında hiç inşaat işlerine bulaşmamış, tadilat nedir bilmemiş. Karısıyla yıllardır biriktirdikleri paraya bir miktar da kredi banknotu ekleyerek, nihayet hayallerindeki evi satın almışlar. Ama evin içi henüz hayallerine tam uygun değil; alaturka tuvaletin mutfağa eklenip genişletilmesi gerekiyor, döküm petekleri yenileriyle değiştirmek lazım, elektrik tesisatı miadını doldurmuş, boyası atmış. Siz de olsanız, böyle bir hanede yepyeni bir hayata başlamak istemez, tadilat için bir ihya topluluğunu davet edersiniz. Zavallı memur kardeşimiz, siz işbaşı yaptığınızda, yılların eziyetinin bitmesine hepi topu bir iki hafta kaldığını düşünür ister istemez. Hatta öyle canla başla işe girişirsiniz ki, hayallerini birkaç gün geri bile çeker. Peki sonra ne olur? Üstünüze birden bir ağırlık çöker; biriniz gelir ikiniz gelmezsiniz, bazen topluca bir başka tadilatı başlatmak için bir başka memurun hayallerini ziyaret edersiniz, işler ortada kalır. Takdir edersiniz ki, ortada kalan sadece işler değildir; sevgili memurumuzun umutları da sıvası dökülmüş bir duvar gibi sizi bekler. Bu sebeple ikinci bir iş daha çıkar size; onu teselli etmek…
Ahilik geleneğimizin son temsilcisi siz kıymetli ustalarla, bir yaz günü İcadiye semtinde, üçüncü kattaki dairemde tanışma şerefine nail oldum. Sizi evime gönderen aracıdan, bir yazar olduğumu öğrenmiş bulunmanız da beni ayrıca bahtiyar etti. Yazar bey dediğiniz için, ilk işleri göresiniz diye bir miktar ödeme yapmakta hiçbir tereddüt göstermedim. O gün, medeniyetimizi kelimelerle ihya etmeye çalışan bir adamla, medeniyetimizi karolar, kablolar, petekler ve sıvayla ihya etmeye çalışan yapı ustaları arasında tarihi bir buluşma gerçekleşmişti. İri ellerinize umutla baktım; mekana göz gezdirirkenki iş bilginiz içimde milli bir kıvanç duygusunu besleyip durdu. Bilginiz olduğu üzere, üçüncü tadilat gününden sonra, ihya çalışmalarınızda bazı aksaklıklar yaşamaya başladık. Bazen birinizin babası acilen hastaneye kaldırılmak zorunda kaldı, bazen bir diğerinizin yeni bir çocuğu doğdu, bazen hava şartları yüzünden aracınız yolda kaldı, bazen de mühim bir malzemeyi unuttuğunuz için yarı yoldan geri dönmek zorunda kaldınız. Nadiren karşılaştığımızda ise, siz bir önceki tadilat sırasında ikram edilen kebaplardan ben ise bir zamanlar bu topraklarda yaşamış bulunan ahilerin vasıflarından bahsettik. Bu karşılıklı konuşmalar her iki taraf için de faydalı oldu. Özellikle ben, büyük Türkiye’yi pafta pafta ihya eden siz değerli ustalarla tanışmakla, geleceğimize yönelik bakış açımı biraz daha genişlettim. Bundan sonraki hayatınızda da eğimsiz karolar döşemeye, hatları yanlış bağlamaya, boyaları taşırmaya ve teselli cümleleriyle dolu olmaya devam ediniz…