Taam, libas, mesken

Türkiye’de feminist akımlar, boşanan kadının nafakasının eski eşi tarafından karşılanması gerektiği fikrini savunmakta. Nitekim bu yöndeki talepler nedeniyle 1988 yılında 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nde “Yoksulluk Nafakası” hükmü değiştirilmiştir. 743 sayılı yasada “yoksulluk nafakası” hükmü boşanma sonrasında 1 yıl süre ile sınırlı idi. 1988 yılında 3444 sayılı yasayla bu hüküm “süresiz nafaka” şeklinde düzenlendi.
Bu düzenleme 2002’de yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesinde “Yoksulluk Nafakası” başlığı altında kabul edildi. Böylece 1 ay evli kalan koca dahi mahkeme kararıyla ömür boyu nafaka ödemekle yükümlü oldu.
TMK’nın 175. Maddesi, “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz” demekte.
Süresiz yoksulluk nafakası düzenlemesi kadınların çalışma hayatına giremedikleri, ekonomik özgürlüklerini kazanamadıkları, mülk edinemedikleri gibi gerekçelerle bir kesim tarafından savunulmakta. Bu görüş sahipleri “birey kadın”, “özne kadın” kimliği inşa etmeyi esas almakta ve kadının yoksulluktan kurtuluşunu erkeklerden kadınlara sermaye transferinde görmekte.
Emeklilik için 9000 gün nafaka için 1 gün
Prim yatırarak devletten isteğe bağlı emekli olmak için 9000 iş günü gerekiyor. Süresiz nafaka hakkı için ise 1 gün evli kalmak yetiyor. Nafakada akrabaya yardım ve yoksula yardım şeklinde iki konu var. Talâk gerçekleşmişse, eski kocanın nafaka yükümlülüğü düşer. Peki, kim mesul tutulacaktır?
Her Cuma hutbesinin ardından Nahl suresinin 90. “Allah akrabaya yardımı emreder” ayeti okunur. Akraba, kan bağıyla birbirine bağlananlardır. Bu ilke, Türk Medeni Kanunu’nun 364. maddesinde de yer alır. TMK’nin 364. maddesi, “Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür” hükmünü getirir.
Nitekim YHGK, T: 05.05.2004, E: 2004/3—251, K: 2004/2482 tarih ve sayılı kararında 33 yaşındaki davacının babasından yardım nafakası talebinde bulunduğu, mahkemece talebin reddedildiği ifade edilerek 4721 sayılı Medeni Kanun’un 364. Maddesine atıf yapılmıştır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 7.6.1998 gün ve 1993/555-633 sayılı ilamında “yoksul” tanımlanmıştır: “Yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi maddi varlığını geliştirmek için gerekli ve zorunlu giderlerini karşılayacak düzenli geliri olmayanlar.”

YHGK, somut olayda davacının reşit, sağlıklı ve çalışabilir olmasına rağmen davanın açıldığı tarihte iş bulma imkânının bulunmadığını değerlendirmiştir. YHGK, hiçbir mal varlığı ve geliri bulunmayan kız çocuğunun zaruret halinde olduğu kanaatine vararak yerel mahkemenin TMK 4. maddesindeki “hakkaniyet” ilkesine göre davacıya geçimi için yeterli ve davalının gelirine münasip “yardım nafakası” bağlaması gerektiğini hükme bağlamıştır. YHGK kararında nafaka içine taam (gıda), mesken (konut), libas (giysi) girmekte.

Nafakanın taam (gıda), libas (elbise), mesken (yakacağı, elektrik ve su giderleri dâhil) olduğu hususu Taha suresi 118-119. Ayetlerde, “Ey Âdem cennette ne acıkırsın ne de çıplak kalırsın; orada ne susarsın, ne de güneşin sıcağında kalırsın, dedik” şeklinde açıklanmış.

Fıkıhta kadının nafakası baba evinde babası tarafından, koca evinde de kocası tarafından karşılanır. Kadın baba evinde hangi düzeyde geçim tutmuşsa, kocasından o statüyü sağlayacak kadar nafaka isteyebilir. Kadın boşandığında eski kocanın nafaka yükümlülüğü sadece iddet müddetince devam eder. Bu da yaklaşık üç aydır. Çocukların nafakası her hâl ve şartta kocaya aittir.

İddet müddeti geçince kadın aile ocağına döner. Nafaka kadının babası veya erkek kardeşi tarafından karşılanır. Bu kişiler nafakayı karşılayamayacak durumdaysa, kadının yaşadığı mahallede avarız akçasına, bu da yeterli gelmezse beytu’l mal’a başvurmak meşrudur. Fakir kişi kamunun mesuliyetindedir. Feminizm ailede “eril iktidar” gördüğünden Medeni Kanun madde 364’teki “akrabaya yardım” konusunu gündeme taşımıyor.