Fatih Sultan Mehmet devrinin en önemli devlet adamlarından biri hiç kuşkusuz Sadrazam Mahmut Paşa’ydı. Enderun’da yetişen Mahmut Paşa; veli sıfatıyla anılmış, ilim ve sanat erbabının hamisi olmuş, adına eserler yazılmış, yetenekli ve faziletli bir vezirdi. Belki Fatih Sultan Mehmet’in fevri çıkışları, belki rakiplerinin tuzakları bu milletin önemli bir değeri olan Mahmut Paşa’nın harcanmasına neden oldu…
Sırp asıllı olduğu tahmin edilen Mahmut Paşa, Fatih Sultan Mehmet’in daha şehzadeliği sırasında maiyetinde bulunmuş, İstanbul’un fethinde Padişah’ın en yakınında görev yapmış isimler arasındaydı. 1456 yılında hem Rumeli Beylerbeyliğine hem de Sadrazamlığa getirilen Mahmut Paşa, bir taraftan İlayı Kelimetullah için seferden sefere koşarken bir taraftan da memleketin fakir fukarasını unutmamış, yaptığı yardımlarla halk nazarında itibarını artırmıştı. Mahmut Paşa’nın en dikkat çeken özelliği, Padişah’ın da katıldığı divan toplantılarındaki muhalif tavırlarıydı. Paşa, yapılan istişarelerde fikirlerini mantık çerçevesinde zekice savunur, istisnasız herkese kabul ettirirdi. Kısa zamanda yakaladığı başarıyı ve halkın ona karşı gösterdiği teveccühü çekemeyenlerin başında Rumi Mehmet Paşa gelmekteydi. Rumi Mehmet Paşa, Mahmut Paşa’nın bu aykırı tutumunu Padişah’la aralarının bozulmasını sağlayacak bir fırsat olarak görüyordu. Nihayet Karaman seferi sırasında Pir Ahmet Bey’in elden kaçırılması hadisesi Paşa’nın rakipleri tarafından kullanıldı ve suç hemen Mahmut Paşa’nın üzerine atıldı. Hem Sadrazamlık hem de Rumeli Beylerbeyliği görevinden alınan bu büyük devlet adamının, daha evvel devleti ve milleti için yaptıklarına bakılmadan bir anda üzeri çizildi. Ancak bu tatsız olaydan sonra çiftliğine, kendi kabuğuna çekilen Mahmut Paşa’nın değeri kısa sürede anlaşılmış olacak ki Uzun Hasan tehlikesi üzerine Paşa, tekrar Sadrazamlık makamına getirildi.
Hasımları idam ettirdi
Otlukbeli Savaşı’nın kazanılmasının ardından Uzun Hasan’ın takip edilmesi konusunda Fatih Sultan Mehmet ile ters düşen Paşa, kararını divanda herkese kabul ettirmiş ancak bir kez daha şimşekleri üzerine çekmişti. Seferden İstanbul’a dönüldükten sonra “Uzun Hasan takip edilseydi yakalanırdı yine başımıza bela olacak. Bunun yegâne sebebi Mahmut Paşa’nın işgüzarlığıdır” diyerek Padişah’ı kışkırtan rakip vezirler hedeflerine ulaşmış, Mahmut Paşa sadrazamlıktan yine azledilmişti.
Bununla da yetinmeyen Paşa’nın hasımları, onun hakkında mesnetsiz haberler yaymaya devam ediyordu. Hele bir tanesi vardı ki Paşa’nın ölüm fermanı olmuştu adeta. Güya Mahmut Paşa, daha evvel aralarının açık olduğu Fatih’in şehzadesi Mustafa’nın vefatının ardından üzülüp matem elbisesi giyeceğine evinde beyaz kıyafetler içinde satranç oynuyormuş hatta Şehzade Mustafa’nın ölümünde parmağı bile olabilirmiş. Bu haberleri alan Fatih Sultan Mehmet taziye için İstanbul’a gelen ve hiçbir şeyden haberi olmayan Mahmut Paşa’yı önce Yedikule’de hapsettirdi, ardından da idamını ferman buyurdu. 1474 yılında idam edilen Mahmut Paşa’nın cenazesine bizzat Fatih Sultan Mehmet matem elbiseleri ile katılarak halktan gelebilecek tepkileri önlemeye çalışmış lakin Paşa’nın haksız yere öldürülüşü vicdanlarda derin yaralar açmıştı. Yaptığı hayırlarla amel defteri kapanmayan Mahmut Paşa’nın Fatih’teki türbesi de uzun süre devlet kapısında işi olan veya tayin bekleyenler için bir dua makamı olmuştu.
Sokullu’nun şüpheli ölümü
Osmanlı tarihinde aldığı kritik kararlar, kazandığı zaferler ve yaptığı projelerle siyasi tarihimize damga vuran sadrazamlardan biri de Sokullu Mehmet Paşa’dır. Bosnalı bir devşirme olan Mehmet Paşa, maalesef tarihimizde pek çok örneğini gördüğümüz tartışmalı bir suikasta kurban gitmiş ve bu elim hadisenin sırrı hala çözülememiştir.
Üç padişaha ayrı ayrı sadrazamlık yapma lütfuna erişmiş olan Sokullu Mehmet Paşa’nın, görevde kaldığı uzun süre boyunca pek çok hasmı olmuştu. İkbal peşinde koşmaktan gözleri kör olmuş bürokratları iktidarda kaldığı dönemde sürekli dizginleyen Mehmet Paşa, bir tek yanındaki devlet adamlarının dolduruşuna gelen Sultan III. Murat’ı ikna edememişti. Sokullu Mehmet Paşa’nın ne gariptir ki yıldızı Sultan III. Murat ile hiç barışmadı. Bunda Mehmet Paşa’ya garezi olan saray erkânının etkisinin yanında, Tiryaki Hasan Paşa’nın verdiği bilgi de bir hayli ilginç. Hasan Paşa; Sultan II. Selim’in vefat haberini alan III. Murat’ın İstanbul’a gelene kadar korku içerisinde olduğunu, bu endişe ve şaşkınlıkla kendisini karşılamaya gelen koca vezir Sokullu Mehmet Paşa’nın elini öpmeye çalıştığını ancak Mehmet Paşa’nın buna mani olduğunu, yaşanan bu durumu yıllar geçse de Sultan Murat’ın hiç unutmadığını söyler. Sultan’ın Sokullu ile bir türlü anlaşamayışının sebebi olarak da bu durumu gösterir.
Siyasetin acımasız yüzü
Padişahın musahibi Şemsi Ahmet Paşa, defterdarlık vererek beraberinde İstanbul’a getirdiği Kara Üveys, Hocası Saadeddin Efendi, Şeyh Şüca ve Lala Mustafa Paşa, Sokullu Mehmet Paşa’nın baş düşmanları arasındaydı. Bu isimlerin de telkinleri ile Sultan Murat, ilk iş olarak Mehmet Paşa’nın adeta sağ kolu olan Nişancı Feridun Bey’i azlettirmiş, bir ferman göndererek kethüdası Hüsrev Ağa ve Kapıcıbaşısı Sinan Ağa’yı da yanından uzaklaştırmasını emretmişti. Bunun yanında bir de Sokullu’nun amcazadesi olan Budin Beylerbeyi Mustafa Paşa’nın, Budin kalesinin cephaneliğine düşen yıldırımdan sorumlu tutularak idam edilmesi, Sultan’ın niyetini açıkça ortaya koymuştu. Bütün bu yaşananlar bir sadrazam için kabullenilmesi zor bir durumdu lakin devlet idaresinde ağırlığı olan ve yıllardır da Osmanlıya hizmet eden Sokullu Mehmet Paşa, dayanmak zorundaydı zira istifa etse idam edileceğinden adı gibi emindi.
Sokullu Mehmet Paşa, kendisine yapılan bu hakaretlere rağmen görevine devam etmekte ısrar etti. Ancak 30 Eylül 1579 yılında paşanın Atmeydanı’ndaki konağında topladığı ikindi divanı, onun devlet erkânı ile son görüşmesi oldu. Paşa toplantı çıkışı derviş kılıklı bir dilenci tarafından göğsünden hançerlenerek hayatını kaybetti. Bu tarihi vakayı Selanikli Mustafa Efendi şöyle anlatıyor: “987 Şaban’ın sekizinci Çarşamba günü Mehmet Paşa hazretleri ikindi divanında bazı davaları dinledi. Bütün divan erkânı ve memurları orada idi. Aslen Bosnalı bir divane, kadimden beri vezirin ihsanlarını görmüş bir adam, sadaka için arzuhal sunar şeklinde geldi. Yeninin içinde sakladığı hançeri vezirin sinesine vurdu. Mehmet Paşa, o gece akşam ezanı vaktinde teslim-i ruh etti. Ulema, şehid-i hükmi iken şehid-i hakiki hükmünü verdiler, gasl ettirmediler. Katili ertesi günü dört parça edip cesedini ata sürüttüler.” Bu büyük vezir öldürüldüğü vakit Osmanlı ordusu İran ile harp halinde Azerbaycan topraklarındaydı. Müverrih Peçevili, “Bu soğuk haber orduya ulaştığında bütün asker tek gönül ve tek ağız gibi ağladı, ağlamadık az kimse kaldı.” diyor.