28 Şubat sürecinden önce, 1993 yılında Sivas’ta meydana gelen olaylarda, hukuksuz bir şekilde tutuklanan; önce idama, sonra ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilen 33 Müslüman hâlâ cezaevinde… Bu mağdurlar arasında yaşlı ve hasta olanlar var. Fakat kimsenin umrunda değil, tutuklulukları devam etmekte
Anayasanın 10. maddesinde “herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin, kanun önünde eşittir” diye yazar.
Cumhuriyet kurulduğundan beri bu madde, Müslüman kitle söz konusu olduğunda pek uygulanmadı. AK Parti iktidarına rağmen Müslümanlar hâlâ 2. sınıf vatandaş muamelesine tabi tutulmaktan kurtulamadılar.
Bu madde, sanki askerler ve kendilerini Cumhuriyetin sahipleri olarak gören kesimler için uygulanmakta.
Ergenekon davasında, tüm sanıklar beraat etti.
28 Şubat Darbecileri yargılandı. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldılar, fakat hâlâ hiçbirisi tutuklanmadı. Yaşları ve sağlık durumları gerekçe gösterilerek tutuklanmadılar…
28 Şubat sürecinden önce, 1993 yılında Sivas’ta meydana gelen olaylarda, hukuksuz bir şekilde tutuklanan; önce idama, sonra ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilen 33 Müslüman ise hâlâ cezaevinde…
Bu mağdurlar arasında yaşlı ve hasta olanlar var. Fakat kimsenin umrunda değil, tutuklulukları devam etmekte.
Sivas davası bu memleketin bir hukuk skandalı ve yüz karasıdır…
Madımak Oteli’nin yakılarak 33 yazar ve şairin katledilmesi elbette büyük bir vahşet. Olayların bu duruma gelmesine seyirci kalan dönemin Valisi, İl Alay komutanı ve İl Emniyet Müdürü hakkında bugüne dek hiçbir işlemin yapılmaması size de garip gelmiyor mu?
Dönemin hükümetinde Sosyal Demokratlar var.
Adalet Bakanı ise Seyfi Oktay…
Olaydan bir gün sonra 35 kişi gözaltına alındı ve daha sonra rastgele alınanlarla sayının 190’a çıktığı görüldü.
MAHKEME SAFAHATI
Kayseri DGM’de dava açıldı, ancak güvenlik gerekçesiyle Ankara’ya alındı. Ağır ve asliye ceza mahkemelerinde görülen davalar, görevsizlik kararı ile Ankara DGM’ye sevk edildi.
Ankara DGM’nin de görevsizlik kararı vermesi üzerine dosya Yargıtay’a gitti ve Yargıtay, görevli mahkemenin Ankara DGM olduğuna karar verdi.
21 Ekim 1993 Perşembe günü Ankara DGM’de dava başladı. 14 aylık duruşmalardan sonra 124 sanıktan 26’sına, TCK’nın “Birden ziyade kişiyi yangın çıkarmak suretiyle öldürmek” ve “faili belli olmayan adam öldürmek” suçlarından 20 yıl hapis cezası verdi.
Yazar Aziz Nesin’in tahriki gerekçe gösterilerek sanıkların cezaları 15 yıla indirildi. 60 sanık hakkında da 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet suçundan 3’er yıl hapis cezası verilirken 37 sanığın ise beraatına karar çıktı.
DERİNLER DEVREYE GİRİYOR CEZALAR ARTIRILIYOR
Ankara DGM Başsavcısı Nusret Demiral ile müdahil avukatları, sanıkların eyleminin TCK’nın idam cezası öngören “Devletin anayasa ve temel nizamlarını bozmaya kalkışmak” hükmünü içeren 146-1. maddesi kapsamına girdiğini belirterek kararı temyiz ettiler.
Yargıtay 9. Ceza dairesi cezaları az bularak kararı bozdu ve dosyayı geri gönderdi. Ankara 1 Nolu DGM’de tekrar yargılama başladı ve 14 duruşma sonunda 33 sanığı idam cezasına mahkûm ederken, 4 sanığı 20’şer yıl, 1 sanığı 15 yıl, 27 sanığı 7 yıl 6’şar ay, 2 sanığı 5’er yıl, 1 sanığı ise 2 yıl ağır hapis cezalarına mahkûm etti.
Yargıtay’a giden dosya bu sefer usul yönünden bozuldu ve tekrar yerel mahkemeye gönderildi. 26 Şubat 1999’da üçüncü kez mahkeme görülmeye başlandı ve 18. duruşmada 33 sanık “Anayasal düzeni zorla bozmaya kalkışmak” suçundan idam cezasına mahkûm edildi. Dört sanık önce idam cezasına çarptırıldı, suç tarihinde 18 yaşını doldurmadıkları gerekçesiyle cezaları 20’şer yıl ağır hapis cezasına çevirildi. İdam cezasına mahkûm edilen bir sanık ise suç tarihinde akli dengesinin bozuk olması gerekçesiyle 15 yıl ağır hapis cezası aldı. Mahkeme ayrıca 9 sanığı 7 yıl 6’şar ay, 1 sanığı 5 yıl ağır hapis cezasına mahkûm etti, 2 sanığın dosyasını ise ayırdı.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, kararın temyiz edilmesi üzerine 3. kez incelediği “Sivas olayları” davasında, 33 sanık hakkında verilen idam kararından 31’ini onarken, 2 sanık hakkındaki hükmü bozdu. Çeşitli hapis cezalarına çarptırılan 15 sanıktan 14’ü hakkındaki hükmü onayan Daire, 1 kişi hakkındaki kararı da bozdu.
Bu dosyada garabet o kadar çok ki, saymakla bitmez. Gözaltı tutanaklarında dönem polislerinin keyfi işlemleri, çok açık görülmektedir. Şehirde o dönem tanınan Müslüman şahsiyetler, olaylarla ilgileri olmamasına rağmen, keyfi olarak gözaltına alındılar.
BÜLENT DÜVENCİ…
Sivas DDY Atölyesinde çalışıyor. Olay günü saat 17:30’da fabrikadan çıkış yaptığına dair resmi kayıt var. Babasıyla birlikte çalıştırdıkları otobüs ile Sivas Şehirlerarası Otobüs Terminali’nden 19:00 gibi ehliyet ruhsatıyla çıkış yaptığına dair kayıtlar da mevcut.
Ertesi sabah İstanbul’a girerken Boğaziçi köprüsünde cezai işlem yapıldığına dair adına kesilmiş makbuz söz konusu.
Pazar günü otobüsle Sivas’a dönüyor ve Pazartesi günü Atölyedeki işine gidiyor. Ve orada gözaltına alınıyor.
Derin yerleri mesken tutmuş birileri Müslümanları cezalandırmayı kafalarına koymuş…
Suçsuz ve meseleden habersiz olmanızın hiçbir önemi yok…
Kurt, kuzu misali… Kurt kuzuyu yemeyi kafaya koymuş. Fakat bir bahane uydurması gerekiyor.
– Sen benim suyumu bulandırdın.
– Nasıl olur, ben aşağıdayım. Sen ise yukarıdasın.
– Yok, sen benim suyumu bulandırdın…
Bülent Düvenci’yi birileri kafasına koymuş, illaki cezalandıracak…
O kadar belge ve şâhit hiçbir mânâ ifade etmiyor ve Bülent Düvenci müebbet hapis cezası alıyor.
Müslümanlara karşı adalet böyle işliyor bu memlekette…
Böyle Adaletsizlik, hukuksuzluk olmaz diyemiyor kimse…
Çünkü cezalandırılan bir Müslüman…
Asker olursanız…
Ergenekoncu olursanız…
Fenerbahçe Başkanı olursanız…
Aklanma hakkınız vardır…
Fakat Sivaslı olursanız, zinhar aklanma hakkınız yoktur!