Sevginin ölçüsü fedakârlıktır

Fedakârlık, ulaşılmak istenen bir gaye için kendi menfaatlerinden, çıkarlarından vazgeçmektir. İnsanın nefsi bencildir. Kendi istek ve arzularını önceler. Nefsin bu arzusunu kırarak, başkasının veya toplumun menfaatini, nefsine tercih etmektir fedakârlık… Mekkeli Müslümanlar, Müşriklerin hakaret ve işkencelerine dayanamayıp; hayatlarının idamesini devam ettirecek mal, mülk, eşya ve hayvanlarını bırakıp, Önce Habeşistan’a sonra da Medine’ye gitmek zorunda kaldılar.

Zamanın Yesrib’inde (Medinesi’nde) Evs ve Hazrec kabilelerine mensup yaklaşık 6 bin Arap ve Benî Kaynukâ, Benî Nadîr ve Benî Kurayza kabilelerine mensup 4 bin Yahudi yaşamaktaydı. Medineliler Akabe’de Peygamber Efendimiz (a.s.)’e hiçbir şeyi Allah’a eş koşmayacaklarına, hırsızlık ve zina yapmayacaklarına, çocuklarını öldürmeyeceklerine, birbirlerine iftira etmeyeceklerine, emirlerine uyacaklarına dair söz verip biat ederler. Yesribli Müslümanlar hicret ettikleri takdirde kendisini canlarını, mallarını, çocuklarını ve kadınlarını korudukları gibi koruyacaklarına, rahat günlerde de sıkıntılı anlarda da ona itaat edeceklerine, bollukta da darlıkta da gerekli malî yardımları yapacaklarına, iyiliği emredip kötülüğe engel olacaklarına, hiç kimseden çekinmeden hak üzere bulunacaklarına yemin ederler.

Hz Peygamber (a.s.), muhacirler ile Ensar’ı ikişer ikişer kardeş ilan eder. Medineli Müslümanlar kardeş olduklarıyla evlerini ve hurmalıklarını paylaşırlar. Böylece fedakârlıkta zirveye ulaşırlar…

Enes (r.a.) anlatıyor: Hz. Peygamber muhacir olarak Medine’ye gelen Abdurrahman b. Avf (r.a.) ile Ensar’dan Sa’d b. Rabî (r.a.) arasında kardeşlik tesis etti. Sa’d, Abdurrahman’a ’Ey kardeşim, ben Medine’nin en zenginlerinden biriyim. Malımın yarısını sana veriyorum. Ayrıca iki de hanımım vardır. Bunlardan birini beğen, ben de onu boşayayım’ dedi.

Abdurrahman ise ‘Allah malını da, hanımlarını da sana mübarek kılsın’ dedi ve sonra oradakilerden pazar yerini kendisine göstermelerini istedi. Onlar da pazar yerini tarif ettiler. Abdurrahman oraya giderek, alışveriş yapmaya başladı. Zaman içerisinde zengin oldu. Sahabenin gösterdiği fedakârlık numunelerinin bir benzerini günümüz Müslümanları tarafından da gösterilebilmektedir. Yakinen şehid olduğum iki fedakârlık örneğini sizlerle paylaşmak istiyorum. 1992-1995 yılları arasında Bosna Hersek Müslümanlarına yaptığı zulüm ve tecavüzlere karşı, Boşnak kardeşlerine yardım etmek için Türkiye’den yüzlerce genç Bosna cephesine koştu. Selami Yurdan 22 Ağustos 1992 günü şehid oldu. Daha sonra 30’a yakın Türkiyeli Müslüman genç şehid oldu.

Hrasnica, Saraybosna merkeze 12 km, havaalanının da bulunduğu ilçe. İgman dağları ise Saraybosna’nın batısını çepeçevre kuşatır. Hrasnica bölgesi Sırpların elinde ve Müslümanların bulunduğu İgman dağları eteklerini sürekli taciz ediyorlar. Crni Labudovi-Kara kuğular özel milis birliğinde, Türkiyeli gençler de bulunmaktadır. Kara Kuğular 20-30 kişilik bir grupla, Sırpların bulunduğu Hrannica’ya ikindi vakitlerinde baskın yaparlar. İlk siper ve nöbetçileri el bombalarıyla püskürtüp, geri çekilmeye mecbur bırakırlar. Sırpların içlerine doğru 2 km yakın ilerleyip, yeteri kadar zarar verdiklerine kani olduktan sonra, geri çekilmeye başlarlar. Aralarında 7-8 Türkiyeli Mücahid var… Bunlardan birisi, geri dönerken mayına basıyor ve büyük bir gürültüyle mayın patlıyor. 5-10 metre gerisindeki arkadaşı toz duman durulunca, bakıyor arkadaşının bir ayağı kopmuş, kanlar içinde yerde yatıyor. Hemen koşup kucağına alıyor ve dikkatlice ilerlemeye çabalıyor. Etrafta Mayın ihtimalleri var. Yorulduğunda sırtına alarak, yıkık dökük terk edilmiş binalar arasında, 2 km kadar arkadaşını götürüyor. Oraya sedye getirmişler ve ilk müdahale yapıldıktan sonra, Pazariç’e hastaneye yetiştiriyorlar.

Hemen Ameliyata alınıyor. Ameliyat 2 saat sürüyor bütün damarlar dikilip, diz kapağını bir deri ile kaplıyorlar. Narkozun tesiri azaldığında, kendine gelmeye başlıyor ve ilk sözü: Şehid olmadım mı? Neredeyim? Arkadaşları: Yok şehid olmadın, ama Gazi oldun! Bir hafta sonra ameliyat bölgesi çok ağrımaya başlıyor. Ağrılar dayanılmaz hâle geliyor. Doktorlar muayene ediyorlar, bir şey tespit edemiyorlar, ama ağrılar git gide artmaktadır. İki hafta sonra, ameliyat yeri patlıyor ve odası kan gölüne dönüyor. Meğer damarın birini dikmeyi unutmuşlar. Hemen Koniçe hastanesine götürülür. Orada uzman doktorlar yeniden ameliyat eder ve dikilmeyen damar da dikilir. Ağrılar bir iki gün sonra kesilir. Aylar sonra, Saraybosna ve Zagrep büyükelçiliklerimizin, BM ve Unprof yetkilileriyle görüşmeler sonucunda; Saraybosna’dan BM ait bir uçakla Zagrep’e getirilir. Oradan da THY’ye ait uçakla İstanbul’a getirilip, protez ayak takılır ve hayatını idame ettirmeye devam eder.

15 Temmuz’da tankların altına yatarak, fedakârlığın zirvesine ulaşanlara selam olsun.