Çeşitli sıfatlar, kılıklar, görünümler altında saklanan; “hayalet FETÖ üyeleri” diye adlandırdığım kişiler ile ilgili SETA’dan bir rapor beklentisi içinde olduğumu tekrar hatırlatmayı bir görev biliyorum. SETA, uzun açılımıyla Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı “Uluslarararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları” başlığı ile bir rapor yayınladı.
SETA, uzun açılımıyla Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı “Uluslarararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları” başlığı ile bir rapor yayınladı.
İsmail Çağlar, Kevser Hülya Akdemir, Sece Toker imzası ile yayınlanan araştırmada son dönem Türkiye’de faaliyetlerini artıran BBC Türkçe, Deutsche Welle Türkçe, Amerika’nın Sesi Türkçe, Sputnik Türkiye, Euronews Türkiye, Çin Uluslararası Radyosu-Türkiye, Independent Türkçe kuruluşlarını mercek altına alarak, gerek burada çalışanların siyasi ve ideolojik duruşları, gerekse bu mecralarda yapılan haberler ile Türkiye’nin uluslararası arenada nasıl yansıtıldığı resmedilmeye çalışılmış.
Özellikle Gezi olayları, 15 Temmuz darbe girişimi, terörle mücadele ve hendek kalkışmaları/HDP, Türkiye’nin Suriye politikası ve operasyonları, mega projelere karşı duruş gibi belli konularda bu yayın kuruluşlarında kullanılan haber dili, üretilen muhtevaya yönelik yaklaşım ve çalışanların bu konulardaki sosyal medya performansları detaylı biçimde masaya yatırılmış.
Raporda çalışanların kariyer kesişmeleri görseller ile grafiklendirilmiş.
Sonuç itibariyle bu mecralar üzerinden dünyaya servis edilen genel olarak Türkiye, özel olarak Ak Parti ve Tayyip Erdoğan karşıtı dil, içerik ile bunları yapan gazetecilerin açık kaynaklardan derlenmiş ideoloji tutum ve davranışları raporda genişçe yer almış.
Her şeyden önce böylesine geniş ve kapsamlı bir çalışma yaptıkları için raporu kaleme alan isimleri tebrik etmek gerekiyor.
İlişkiler, irtibatlar, etnik ve mezhebi kökenler çok önemlidir ve bu raporda aslında adı konmasa da bu detayların dışa vurumu pek çok bilgi ile karşılaşıyoruz.
Türkiye ve Ak Parti iktidarı ile ilgili düşmanca, yanlı ve çoğu kez marjinal haber üreten bu gazetecileri ortak noktalarına gelince…
Bir şekilde merkez medyada yer bulup, kapitalist parasıyla solculuk yapmaları…
Radikal sol ve ulusalcı unsurların içinde yetişmeleri ve kariyer yapmaları…
Merkez medyadayken bile marjinal sol yayın organları ile irtibatları, dirsek temasları, zihinsel ortaklıklarının her daim canlı olmaları…
Aşırı sol ve marjinal örgütlerle sempati ya da fiziksel bağ düzeyinde iletişimleri…
Siyasette “sağ”, nihayette “din/İslam” ile mesafeli olmaları, hatta kimi zaman düşmanca tavırlar içinde bulunmaları…
Merkez medyada bir şekilde yer almış, kapitalist parasıyla solculuk yapmaları…
Yerli ve milli değerleri hafife alan bir ideolojik zihni örgüye sahip olmaları…
Aktivistlik adı altında LGBT destekçiliği, çevrecilik adı altında sermaye ve kalkınma düşmanlığı, kadın hakları etiketiyle aile kurumuna hasmane duygular taşımaktadırlar.
Örnekleri ve özelliklerini çoğaltabiliriz.
SETA raporu zaten bilinen bu zihniyeti, tabiri caiz ise “mâlûmun ilanı” belli bir zaman dilimi içinde biraz detaylandırma yaparak ortaya koymuştur.
Bugün raporda adı geçen isimlerin yerini yarın alacak pek çok potansiyel kişi bulunmaktadır.
Bunların bir kısmı kariyer, bir kısmı ideoloji, bir kısmı mevcut iktidara düşmanlık sebebiyle uluslararası medyanın ateşine odun taşımakta gönüllüdürler.
Yaptıkları haberlerin bu ülkeye fayda getirip getirmediğinden çok, mevcut iktidara zarar verip veremediğini hesaplayan, ne kadar çok zarar verirse sevinen ama aynı gemide kendisinin de olduğunu unutan karmaşık, aidiyet duygusu zayıf zihinlerdir.
Onlar kendilerinden beklenen ve verilen görevi yerine getirirken, onları istihdam eden uluslararası medyanın Türkçe versiyonları da bu ülkeye düşmanlık etmek, gündemini saptırmak, toplumu yönlendirmek için üzerlerine düşeni yapıyorlar.
Hiç biri; bilerek ve isteyerek yaptıkları bu faaliyetlerden dolayı kınanamaz, aşağılanamaz, yok sayılamazlar…
Benim önerim SETA’ya aynı metodoloji ile özellikle medyada gizli kalmayı başarmış, deşifre olmamış, hâlen uçağa binen, hâlen iktidar yanlısı medyada erketeye yatmış kendini belli etmeden yaşamaya devam eden FETÖ artıkları ile ilgili de bir rapor yayınlamalarıdır.
Bu araştırmada kullandıkları yöntem gayet yerinde ve pek çok gölgelerin elemanını açığa çıkarmaya yarayacaktır.
Özellikle 90’lı yıllarda sayıları zaten çok az olan muhafazakâr medyada bulunmuş, daha önce çalıştıkları yerlerden daha az ücrete razı olarak buralara gelmiş ve sonra başka yollarla örgütüne hizmet etmeye devam etmiş yığınla isim var.
Sadece şu soruya cevap vermek bile SETA raporu için büyük bir başlangıç olacaktır; 28 Şubat ve hemen arkasından devam eden birkaç yılda herhangi bir özelliği olmadığı halde muhafazakâr medyada çalışan bir gazeteci/televizyoncunun Doğan grubuna transfer olma ihtimali nedir?
Yüzlerce kez sorduğum bu soruya şu ana kadar en çok “sıfır” birkaç tane de “çok az” cevaplarını aldım.
Sonra muhataplarımı bu yolu izleyerek kariyer oluşturmuş, hayatlarının bir döneminde “milli görüş” ya da “ülkücü” sıfatını alıp bu etiketlerin koruyuculuğunda kariyerlerini sürdüren ve halen örgütüne “örtülü” biçimde hizmet etmeyi sürdüren onlarca isim sıraladım.
Şahıslar ve onları organize eden kafa isimler, -ki çoğu kamuoyu tarafından biliniyor- yan yana geldiğinde başta komplo teorisi gelen bilgi, zihinlerin geri sarılmalarıyla kendiliğinden doğrulanıyor.
Bunu o kadar çok sık yaşadım ki, isim zikredemiyorum çünkü delillendirmek kolay değil ama SETA’nın raporundaki metodoloji ile kariyer çizgileri ve özellikle 17-25 Aralık ile 15 Temmuz kırılma noktalarında sosyal medyadaki duruşlarını araştırmak bile başlı başına büyük ipuçları verecektir.
Özellikle 15 Temmuz gecesi, eli kalem ve klavye tutan hangi vatan evladı yerinde durabildi?
Oysa bugün herkesten aşırı “Reişçi” geçinen o kadar çok “ölü balık taklidi” yapan isim var ki darbenin sıcak anlarında, şaşırırsınız.
Ben size basit bir araştırma ile 15 Temmuz’un rengi kesinleşinceye kadar sessiz kalan ama sonrasında herkesten fazla “vatansever” kesileninden…
“Hocası”na laf etmek yerine darbe için faili meçhule küfredenine…
FETÖ’den açıkça bahsetmeyeninden…
“Hizmet hareketi” yerine terör örgütünü yazamayanına…
Kendi kelimeleri ile darbeye karşı çıkmak yerine başkalarının yazdıklarını paylaşarak durumu kurtarmaya çalışanına kadar…
Şaşılacak, ağızları bir karış açık bırakacak isimler önünüze gelecektir.
İçlerinde yukarıda resmettiğim kariyer çizgisini yürüyerek hala hayatlarını devam ettiren, çok ama çok önemli kurumların tepelerinde görevlerini sürdüren, hepimizden çok vatansever ve Ak Partili ve dahi Reisçi görünerek itibar ve nüfuzlarını korumaya çalışan, ama eminim ki “acaba bir gün deşifre olur muyum?” korkusuyla her gün cehennemi yaşayan öyleleri var ki!
Bunların çoğunun bilinen açık biyografilerinde öğrencilik sonrası yıllarda en az bir ya da iki yıl dil öğrenmek için başta ABD olmak üzere yurt dışına çıkmışlıklarını gizlemişlikleri var.
Bunlar bulundukları yerlerde yerli, harbi “milli görüşçü, ülkücü ya da vatansever” kişileri en iyi bildikleri iftira atma yoluyla engeller çıkartmaktadırlar.
Tıpkı aynı yöntemle siyasette ve bürokraside de var oldukları gibi…
Kişiye özel iftiralar uydurarak orta yere laf salma yoluyla itibar suikastı yapmaya devam ediyorlar.
Ne yazık ki, FETÖ’nün açık kaynakla bilinen hiçbir kurum, kuruluş ve kişisine dokunmadıkları, adeta “paralel içinde paralel bir yapı” olarak örgütlendikleri için çok dikkatli ve titiz bakılmadıktan sonra bilinmeleri, deşifre edilmeleri kolay değil.
Ama SETA’nın söz konusu raporundaki metodoloji uygulanırsa, öyleleri deşifre olur ki, küçük dilinizi yutarsınız.
Bazılarınız abarttığımı düşünebilirler. Oysa 15 Temmuz öğle saatleri birileri bize akşam FETÖ darbe girişiminde bulunacak deseydi, o kişiyi en hafifiyle dalgaya alır kendisiyle kafa bulurduk.
Nitekim bu satırların yazarı Gerçek Hayat Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Kemal Özer’in de olduğu bir ortamda, FETÖ’yü çok iyi tanıyan bir dostun, 15 Temmuz kalkışmasından bir sene önce “örgütün orduda çok güçlü olduğunu ve darbeye kalkışacağını” kulaklarıyla duydu. Sonuç malum!
Çeşitli sıfatlar, kılıklar, görünümler altında saklanan; benim “hayalet FETÖ üyeleri” diye adlandırdığım kişiler ile ilgili SETA’dan böyle bir rapor beklentisi içinde olduğumu tekrar hatırlatmayı bir görev biliyorum.
Medyada, siyasette ve bürakraside…