İstanbul deyince zihnimde, annemle babamın düğünlerinden sonra balayı için İstanbul’a gittiklerinde çekildikleri siyah beyaz fotoğraflar canlanıyor. Muhteşem fotoğraflardı. Annem fotoğraflarda sevinçli ve çok güzeldi. Çocukken işlemeli ahşap kutudan o fotoğrafları çıkarıp bakmayı çok severdim. Muazzam şehrin ayrıntılarını iyice ezberlemek için fotoğraflara uzun uzun bakardım. Sonra annemden İstanbul gezisinin ayrıntılarını anlatmasını isterdim. Her defasında tekrar tekrar anlatırdı. Ne var ki İstanbul’un bir gün vatanım olacağı hiçbir zaman aklıma gelmezdi.
İstanbul, vardığım andan itibaren bana karşı çok cömert bir şehirdi. Aşık olduğum güzel denizini doyasıya sundu bana. Halbuki Suriye’deyken denize ulaşmam 2 saat sürerdi. İstanbul’da doğum günümle aynı güne denk gelen lale festivallerine şahit oldum. Sanki benim doğum günümü kutluyordu İstanbul. Böyle düşündükçe çok mutlu oluyorum.
İstanbul bana muazzam İslam ümmetine ait olduğumu tekrar hatırlattı. Yıllar boyu bizi ayıran entrikalardan sonra aslında Türk milletiyle bir olduğumuzu hatırlattı. Gurbette bile beni yalnız bırakmamasıyla bana aidiyet duygusunu yaşattı.
Aynı zamanda İstanbul çağdaşlığı ve kültürel mirası, deniz ve dağı, doğu ve batıyı, huzur ve koşuşturmayı, açık hava ve yağmurlu havayı, din ve dünyayı, görkemliliği ve güvenliği bir arada bulundurarak daha da büyüleyici oluyor. Bu özellikleriyle İstanbul’la gurur duyuyorum ve bu şehre karşı sevgim her geçen gün daha da artıyor.
İstanbul’u sevdikçe bir gün kaybettiğim her güzel şey gibi onu da kaybetme korkusu kabarıyor içimde. Her şeye rağmen 4 yıldır İstanbul’da bayram sevincini yaşayamıyorum. İstanbul’da hatıra biriktirmek istemeyişimin nedeni belki de bir gün İstanbul’u terkedeceğim korkusundandır. Ülkem ve memleketimde biriktirdiğim hatıraları anmakla çektiğim acıyı belki de bir daha yaşamak istemeyişimdendir.
Muhalif partilerin seçimleri kazandıkları gibi ilk icraatlarının Suriyelileri ülkelerine göndermek olacağı hakkında konuşmalarını duydukça kendimi daha bir güvensiz hissediyorum. O anı korkuyla beynimde canlandırdığımda güvenliğimiz için tekrar hangi ülkeye göç edebileceğimi düşünüyorum. Bir gün İstanbul’a veda edeceğimi hayal edemiyorum.
Ancak eminim ki böyle bir gün gelirse yanımda İstanbul’dan bir sürü Türk lalesi götüreceğim. Suriye’den yaseminleri almayı unutmuştum ama bu sefer unutmayacağım. Bu süreçte şunu anladım ki Şam yaseminleri asıl memleketlerinde bu kadar güzel görünebilir. Yaseminlerden ayrılmak Suriyeliler için ne kadar da acıydı.
Ramazan’da iftar sofrasında Suriyeli bir teyzeyle karşılaştım. Teyze cebinden bir demet beyaz çiçek çıkardı. Şam yaseminlerine çok benziyordu. İftardan sonra çayımızı içerken hepimize dağıttı. Şam yasemini olduğunu sandığım payıma düşen çiçeğimi avucuma alıp heyecanla içime çektim ama aynı kokuyu alamadım. O çiçek sadece Suriye yaseminin bir benzeriydi ama aynısı değildi. O an şaşkınlık ve hüzün kaplamıştı içimi.
Hepimiz sevinç içinde çiçekleri çayın yanına koyarak fotoğraf çekmeye başladık. Memleketimin yaseminlerine benzediği için sosyal medyada paylaştık. O çiçekler ruhlarımıza kazınan hatıralarımızı zihnimizde canlandırdı. Memlekette kaybettiklerimizi bizlere hatırlattı. Ama bütün Suriyeliler gibi o an sadece sevincimizi belli ettik.
Suriyeliler gurbette bayram sevincini yaşayamıyorlar. Her yer güzel görünse de mutlu olduklarını göstermeye çalışsalar bile aslında mutsuzlar. Çünkü onlar bayramın bütün anlamını geçen zamanda yitirdiler. Bayramın bütün güzelliklerini sevdikleriyle toprağın altına gömdüler yada karanlık zindanlarda bıraktılar yada göç şartlarından dolayı farklı ülkelere düştüler. Yalnızca çocuklarına bayram sevincini hissettirmek için mutlu görünmeye çalışıyorlar.
Suriyeli komşum benden elektrikli fırınımı istedi. Bayram atmosferini yaşamak için kızıyla bayram tatlıları hazırladığını söyledi. Uzun zaman sonra dahi ülkemize döndüğümüzde çocuklarımızın garipsememeleri için Suriye’de bayramın nasıl olduğunu göstermemiz ve bayramın geleneksel adetlerini canlandırmamız gerektiğini söyleyerek bayramla ilgili çocukların güzel anılar biriktirmelerini sağlamamızın gerektiğini hatırlattı.
Onu görünce gıbtayla baktım. Ne kadar hatalı olduğumu anladım. Keşke onun bu güzel ruhuna sahip olabilseydim. Suriye’de biriktirdiğim anılarımı sevinçle yad edebilseydim. Ama geçmişteki anılarımı hatırlamam acılarımı arttırdığı için onlardan kaçıyorum. Tekrar yaşamaya da çalışmıyorum çünkü bana sadece yalnızlığı, gurbeti ve hasreti hatırlatacak.
Bu bayramı sadece bayrama özel ayırdığım birkaç kitabı okumakla geçireceğim. Belki de oturup uzun uzun yazacağım. Veya her zamanki gibi denizin karşısında sessizce oturarak hiçbir hatıra bırakmayan bayramın bitmesini bekleyeceğim. Acı ve gözyaşı olmadan…
Geçmişteki güzel hatıralarımı canlandırmamak için, bir gün İstanbul’dan ayrılmak sorunda kalırsam arkamda güzel anılar biriktirmemek için bu sene bayram tatlıları hazırlamayacağım.
Belki Suriyelilerin bir çoğu benim gibi bayram atmosferini seçmekte özgür değiller. Çünkü özellikle küçük çocuğu olan Suriyeli aileler bayramda sevinçlerini göstermek, Suriye’nin bayram atmosferini yaşatmak zorundalar. Ama ben bunu yapamayacağım…