Şair padişahın şair oğlunu idamı“Talihsiz Şehzade Bayezid”

Şehzade Mustafa’nın 1553 yılında babası Kanuni Sultan Süleyman’ın talimatıyla öldürülmesinin ardından devletin üst düzey erkânı gözünü Şehzade Bayezid’e çevirmişti. Şehzade Mustafa’nın yerini ancak Bayezid’in doldurabileceği kanaatinde olan bürokratlar Kanuni Sultan Süleyman’dan sonra devletin başına onu hazırlamayı düşünüyordu. İstanbul’a uğrayan yabancı müelliflerin ortak görüşü de mizaç bakımından babasına benzeyen zeki, mütevazı, mert ve ahlaklı bir şehzade olan Bayezid’in tahta geçmesi yönündeydi. Aynı zamanda iyi bir şair de olan Bayezid, ağabeyi Selim’e göre tahta en yakın isimdi. Lakin her şey göründüğü gibi olmadı…

Şehzade Bayezid’in taht hayali…

Babasından çok farklı bir karaktere sahip olan Şehzade Selim, dönemin kaynaklarına göre zevk ve eğlenceye düşkün, yanından âlim, şair, müzisyen, güreşçi ve cambazları eksik etmeyen, halkla kaynaşmayan ve vaktini daha çok sarayda geçiren bir profil çizmekteydi. Ancak bu hasletlerine rağmen Kanuni Sultan Süleyman’ın gözüne girmeye muvaffak olmuştu. Bunda Selim’in, babası aleyhine bir kalkışmaya muktedir olamayacağı düşüncesi elbette çok etkiliydi (Sultan Süleyman, babası Yavuz Sultan Selim’in tahtı nasıl ele geçirdiğini biliyor, bundan dolayı içinde daima bir endişe taşıyordu). Bu arada anneleri Hürrem Sultan hem Selim’i hem de Bayezid’i himaye ediyor, saraydaki güç dengesini titizlikle sağlamaya çalışıyordu.
Şehzade Bayezid 1526 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Yirmi yaşında Karaman Sancakbeyliği vazifesi ile Konya’ya gönderildi. Şehzade Mustafa’nın ölümünden sonra çıkan Düzme Mustafa isyanını bastırmada ağır kalması ilk kez babası ile aralarının açılmasına neden oldu. Sultan Süleyman bu vakayı şehzadesinin kendisine karşı bir girişimi olarak algıladıysa da onu affetti ve Kütahya Sancağına gönderdi. Bu tarihten itibaren Şehzade Bayezid kendisini tahtın doğal varisi olarak görmeye başlamış ve ağabeyi Selim ile saltanat mücadelesine girişmişti. Şehzade Selim’in sefahate düşkünlüğü, babasının uzun bir müddettir tahtta olması ve Şehzade Mustafa’nın katledilmesinin halkta hoşnutsuzluğa neden olduğunu gayet iyi bilen Bayezid, kendisini padişah olmaya daha layık görüyordu.

Savaş kaçınılmaz oldu…

Hürrem Sultanın vefatıyla saraydaki hâmisini kaybeden Bayezid, babası ve ağabeyi karşısında artık yalnız kalmıştı. Babasının Selim’i kendisinden sonra tek varis olarak düşündüğü açıktı. Bunun için Bayezid ya bu karara saygı duyup sarayda ölümü bekleyecek ya da isyan edip taht için artık açıktan mücadele edecekti. Gelişmeleri yakından takip eden Kanuni Sultan Süleyman, oğulları arasında yaşanabilecek sıkıntılara önlem amacıyla Selim’i Konya’ya, Bayezid’i de Amasya’ya tayin etti. Bu zorunlu görevlendirme karşısında babasına itiraz eden Bayezid saraya türlü şikâyetlerde bulunmasına rağmen uzun bir yolculukla Amasya’ya gitmek zorunda kaldı ancak bir taraftan da yanına asker toplamayı ihmal etmedi.
Şehzade Selim de babasının direktifi ve Sokullu Mehmet Paşanın yardımıyla asker topluyordu. Bayezid’in bu isyankâr tavrı İstanbul’da çok yankı buldu öyle ki Şeyhülislâm Ebüssuud Efendi ile bazı ulemanın verdiği fetvalarda şehzadenin katledilmesinin vâcip olduğu ifade edilmişti. Bu başlangıçta üstü örtük siyasi mücadeleden o sırada İstanbul’da olan Avusturya elçisi Busbecq de haberdardı, yazdığı mektuplardan Bayezid’in Orta Anadolu’dan pek çok Türkmen aşiretini yanına çektiği anlaşılıyordu. Bu arada Şehzade Selim, Konya’da kardeşiyle mücadele etmek için mühim sayıda kuvvetler topladı, babası da oğlu Selim’e yardım maksadıyla Sokullu Mehmet Paşanın kumandasında üç bin kadar yeniçeri ve topçu kuvveti gönderdi.

Şiir yazarak haberleştiler…

Şehzade Bayezid sayısı otuz bini bulan askerleriyle Amasya’dan 1559 yılında Konya önlerine geldi. Selim’in ordusu hem sayıca üstün hem de daha eğitimliydi. Bizzat ordusunun önünde kahramanca savaşan Bayezid gün boyu devam eden savaş sonunda kardeşine mağlup olmuş, babasının gönderdiği topçular sayesinde Şehzade Selim galip gelmişti. Hiç vakit kaybetmeden Amasya’ya geri dönen şehzade babasına mektuplar yazarak affını istedi, lakin Kanuni Sultan Süleyman oğlunun derhal yakalanmasını emretti. Yakalanacağını anlayan Bayezid; oğulları Orhan, Osman, Mahmut ve Abdullah’ı alarak Osmanlı topraklarını terk etti ve İran’a sığınmak zorunda kaldı. İran’da Şah Tahmasb tarafından pek gösterişli karşılanan şehzade bir süre sonra Osmanlı ile İran arasında bir pazarlık unsuru haline geldi. Şah, eline geçen bu fırsatı iyi değerlendirerek tutsak şehzade karşılığında Kanuni’den olmadık isteklerde bulunuyordu.
Uzun süren pazarlıklar sonucu Kars Kalesi ve yüksek bir miktar altın karşılığında Şehzade Bayezid’in Osmanlı’ya teslim edilmesi kabul edildi. Osmanlı elçileri 16 Temmuz 1562’de Bayezid ve oğullarını teslim almak üzere Kazvin’e ulaştığında Beyazıt sonunun geldiğini anladı. Selim’in Çavuşbaşısı Ali Ağa ve adamları otuz altı yaşındaki şehzadeyi kementle boğarak oracıkta öldürdü. Ardından dört oğlu da aynı âkıbete uğradı. Cenazeler daha sonra Sivas’a getirilerek surların dışına defnedildi (Burada inşa edilen türbe günümüze ulaşmamıştır). Bayezid’in Bursa’da bulunan ve o sırada henüz üç yaşında olan beşinci oğluna da kimse acımadı, o da öldürülerek toprağa verildi.
Şehzade Bayezid, İran’da iken baba-oğul birbirlerine yazdıkları duygu dolu şiirler Ali Emiri Efendi tarafından neşredilmişti. Talihsiz Şehzade şöyle sesleniyordu babasına:

Ey serâser âleme sultan Süleyman’ım baba
Tende canım canımın içinde cananım baba
Bâyezid’ine kıyar mısın benim canım baba
Bî-günahım Hak bilür devletlü sultânım baba.

Kanuni Sultan Süleyman ise evladını affeder görünmüş ve şu dizleri göndermişti:

Ey demâdem mazhar-ı tuğyân u isyanım oğul
Takmayan boynuna hergiz tavk-ı fermanım oğul
Ben kıyar mıydım sana ey Bâyezid Hân’ım oğul
Bî-günahım dime bâri tevbe kıl canım oğul