1853-1856 Kırım Harbi, Avrupalı devletlerin savaşa dâhil olup Osmanlı’ya yardım etmeleri neticesinde Rusların mağlubiyeti ile sonuçlanmıştı. Bu hezimetin ardından hayatını kaybeden Çar I. Nikola’nın yerine tahta geçen II.Alexander hem bir daha böylesi bir yıkımı yaşamaktan endişe etmiş hem de bu yenilginin intikamını en kısa sürede almak istemişti.
Rusya’nın hedefi farklıydı…
Kırım Savaşı sırasında Rus Donanmasının Karadeniz ile Baltık Denizi arasında sıkışmış olması, harbi nihayete erdiren Paris Antlaşmasından sonra Rus Kurmaylarını en çok düşündüren konuydu. Çar bir daha böyle zor durumda kalmamak için bürokratları ile birlikte diplomatik ve askeri çareler aramaya, her türlü ihtimali hesap etmeye başlamıştı. Bu noktada, güven problemi yaşanan Avrupa’ya karşı birlikte hareket edilebilecek Amerika ile dostluğun geliştirilmesi kararı alındı zira Amerika, Kırım Savaşında Rusya’yı destekler pozisyondaydı. Aslında 1700’lü yıllarından itibaren iki devlet arasında diplomatik ilişkiler mevcuttu. Amerika’nın, kıta Avrupa’sına uzak olsa da İngiltere ile yaşadığı sıkıntılar Rusya’nın dış politikasında önemli bir yer işgal ediyordu çünkü o sıralarda iç savaş halinde olan Amerika’nın İngilizlere karşı alacağı her başarı doğrudan ya da dolaylı olarak Rusya’yı etkilemesi muhtemeldi. Üstelik daha evvel bu iki devlet arasında çıkan ihtilaflarda İngilizlerin yardım isteğini geri çeviren Rusya, Amerikalıların sempatisini de kazanmıştı.
Bu gelişmeler neticesinde Çar II.Alexander sürekli olarak Washington’u destekleme kararı aldı. 1863-1864 yılları arasında Rus savaş gemilerinin Amerika sahillerine gönderilmiş olması da planlanan bu politikanın bir sonucuydu (Amerikalılar, Rus donanması için özel bir karşılama töreni hazırladılar). Gerçi Washington Hükümeti, İngiltere ve Fransa’ya karşı Rusları bir emniyet supabı olarak görse de Çarın Alaska’dan güneye doğru inme hedefinin de farkındaydı.
Donanma yola çıktı…
Ruslar Amerikan iç savaşında Kuzeylilere deniz yoluyla yardım edecek ve bu sayede dostluklarını pekiştirmiş olacaklardı. Bunun için Amiral Lessovsky komutasında Çarlık Donanması Atlas Okyanusuna açıldı. Altı savaş gemisinden oluşan Rus Filosu, Eylül 1863’te Kuzey Amerika’nın doğu sahillerine ulaştı ve yedi ay boyunca burada kaldı. Rusya’nın bu yardımı, Abraham Lincoln ’ün Donanma Bakanı Gideon Welles’ın günlüğüne “Tanrı Rusları korusun” ifadesini yazdıracak kadar önemseniyordu.
Rus gemilerinin yardımı, güneylilerin önemli ticari limanlara ani saldırılarını önlemek konusunda olacaktı böylece kıyı güvenliğinin sağlanması ile kuzeyliler, iç bölgelerde daha rahat mücadele etme imkânı bulacaktı. Ayrıca İngiliz donanmasının Amerika kıyılarına bir saldırısı olursa Ruslar okyanusta bunlara karşı korsanlık faaliyetinde bulunmayı da planlamıştı. Çar II.Alexander’ın bu stratejik hamlesinin önemli bir sebebi de Rus deniz gücünün kışı ılık sularda geçirmesini sağlamak, Avrupa’dan gelebilecek tehlikelere karşı donanmasını muhafaza etmekti (aslında en önemli sebebi demek daha doğru olur).
Rusya’nın Amerikalılara olan yardımı İngiliz ve Amerikan gazetelerinde genişçe yer buldu. “Kırım Harbinde donanması abluka altına alınan Rusya bu sefer gemilerini Atlas Okyanusunda serbestçe gezdiriyor” tarzı haberler yapan İngiliz menşeli gazeteler yanında New York’ta haftalık yayınlanan Harpers Weekly adlı dergide “Birleşik Devletlerin Monroe Doktrinine bağlı olarak ana stratejisi herhangi bir ittifaka girmemektir. Bu doktrine bugüne kadar riayet edilmektedir. Fakat görüyoruz ki, atalarımızın bize miras bıraktığı bu doktrin günümüzün politikalarına cevap vermemektedir. Rusya ile kurulacak ittifak bizi İngiliz ve Fransız iş birliğinden koruyabilir” şeklinde özetlenebilecek yazılar çıkıyordu. Rusya’nın bu yardımı, İngiltere ve Fransa’nın Amerika’da ki iç savaşa olası müdahalesini bir nebze olsa da kısıtlamış oldu. İki devlet arasındaki bu dostluk kısa bir süre sonra Alaska’nın Amerika’ya devri ile devam etti. (Mart 1867’de 7,2 milyon dolara satın alma antlaşması imzalandı).
Dostluk uzun sürmedi…
İç savaş ise Amerikan halkı için tam bir felaket oldu. Altı yüz bine yakın asker ölmüş, çoğu güney eyaletlerde olmak üzere şehirler harap olmuştu. Kuzeyliler savaşı kazanmış Abraham Lincoln yeni devletin temellerini atmıştı. Kölelik kaldırılmış olmasına rağmen toprakta çalışan siyahiler uzun bir süre daha ikinci sınıf insan muamelesi gördüler. Rus Çarı II. Alexander ise kendi ülkesindeki köleliğe Amerika’dan daha evvel son vermişti. (Rusya’da 23 milyon kölenin özgürlüğüne kavuştuğu ifade ediliyor).
Rusya bu tarihten sonra da Amerika ile dostluğunu devam ettirme yönünde politikalar izlemeye çalıştı. Amaçları, sadece donanmalarını bir yerde çakılı kalmaktan veya bir savaş durumunda sıkışmaktan kurtarmak değil, Amerika’nın dış politikadaki yalnızlık stratejisinden (Monreo Doktrini) vazgeçmesi durumunda İngiltere ve Fransa’ya karşı onların yardımını alabilmekti. Lakin daha sonra yaşanan siyasi gelişmeler, Rusya’nın yaptığı bu hamlenin pek işe yaramadığını herkese göstermiş oldu.