Yaşı henüz yirmilerin başında. Kendisini parlak bir geleceğin beklediğinden kimsenin şüphesi yok. Uzun boyu, kaslı ve gözalıcı fiziğiyle yakışıklı, oldukça karizmatik. On parmağında on marifet. Hele futbolda daha şimdiden efsane. Humus şehrinin El Kerame kulübünde kalecilik yapıyor, ülke çapında üne kavuşmuş. Aynı zamanda Suriye Milli takımının kalecisi olarak uluslararası bir üne sahip. Humus kentinden yakışıklı delikanlının ileride dünyanın en ünlü kulüplerinden birinin kalesine geçeceğine neredeyse bütün Suriye’nin inancı tam. Ülkesini en iyi şekilde temsil edeceğine zerre kuşku yok. Ve… Herşey bu minvaldeyken Suriye devrimi kopar.
Sarut kimdir?
Abdülbasit Sarut 1992 yılında Suriye’nin Humus kentindeki Beyaze semtinde dünyaya gözlerini açtı. Futbolcu olarak kısa sürede ün yaptı. Taraftarın gözdesi oldu. Tereddüt göstermeden Suriye devrimine daha ilk günlerde katıldı. Humus’un değişik semtlerinde o güzel sesiyle söylediği direniş ezgileri büyük küçük herkesin diline düştü. Esed rejimine karşı mücadelenin önde gelen sembollerinden biri haline geldi. Sivil halkı korumak için rejime karşı kendi semti Beyaze’de silahlı direniş grubu ‘Beyaze Şehidleri’ni kurdu. Direniş grubunun tüm üyeleri bu ismin hakkını fazlasıyla ödedi. Rejimin Humus kuşatması sırasında hepsi tek tek şehid düştü. Rejim güçleri 2014 yılında etraflarını sardığında yanında sadece iki arkadaşı sağ kalmıştı. Defalarca rejimle çatıştı, bir kaç kez yaralandı. Biraz kendini toparlar toparlamaz her defasında yeniden cepheye koştu. Esed bizzat öldürülmesi emrini verdi. Ne saklanmaya ne de teslim olmaya yanaştı. Suikast maksadıyla pusu kuranlara karşı yiğitçe vuruşmayı tercih etti, onları başarısızlığa uğrattı. Esed iyice çıldırdı. Ölüsünü veya dirisini getirene 2 milyon Suriye lirası vaat etti. 2014 kuşatmasında Humus rejimin eline düşünce kentin kırsal kesimlerine geçti. Daha sonra da İdlib’i mesken tuttu. 15 Temmuz kutlamaları için Türkiye’ye geldi ve burada bir müddet kaldı. Son derece onurluydu, kendi rızkını temin için bir işyerinde çalışmayı tercih etti, kimseden beş kuruş yardım kabul etmedi. Fakat ülkesi gözünde tütüyordu. Ayrılığa dayanamadı, tekrar cepheye geri döndü. Özgür Suriye ordusunda komutanlığa kadar yükseldi. Hums el Adiyye birliğine komuta etti. Hama kırsalında Esed rejimine karşı savaşırken vuruldu ve tedavi gördüğü Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde şehadet şerbetini içti.
Direniş saflarına katılışı
Esed rejimi Dera kentinde küçük çocukları tutuklayıp duvarlara rejim aleyhinde yazılar yazdıkları için tırnakları sökmek suretiyle işkenceler yapınca ilk direniş Dera ve Humus kentlerinde başladı. Gençlerin gözdesi, ülkenin gözbebeği Sarut daha ilk günlerde rejimin yaptıklarını onaylamadı ve direnişin safında sesini yükseltti. Onun varlığı direnişe güç verdi. Sesiyle, söylediği ezgilerle protestoların ikonu haline geldi. Esed’in uykularını kaçıran isimlerin başında geliyordu. Bir semtten diğerine koşuyor, direnişin dalga dalga yayılmasına vesile oluyordu.
Eline silah alması
Bütün dünya iyi biliyor ki, Suriye halkı asla silahtan yana olmadı. Bizim protestolarımıza asla şiddet bulaşmadı. Esed rejimi en başından itibaren çözümü şiddet ve silahta buldu. Haftalık gösterilerle başlayan direniş, halk yoğun bir şekilde katılım gösterince her gün yapılan protestolara dönüştü. Biz sadece adalet istiyorduk, oysa rejim öldürüyor, tutukluyor ve işkence ediyordu. Eşini, çocuklarını, evini barkını korumak durumunda kalan halk son çare olarak silaha başvurmak zorunda kaldı. Rejimin zorbalığı yüzünden oldu herşey. Sarut eline silah alacak belki de son kişiydi. Ama o da şerefini, namusunu, ailesini ve ülkesini korumak için rejim tarafından silaha mecbur bırakıldı. Dostlarından ve yakınlarından ‘Beyaze Şehitleri’ birliğini kurdu.
Bir hizbin adamı değildi
Sarut, hiçbir ideolojinin, hizbin veya cemaatin adamı değildi. Direnişçilere yemek yapan Hristiyan Ümmü Cozef isimli kadın için şarkı söylemişliği var. Protesto gösterilerinde Esed karşıtı Alevi direnişçi Fedva Süleyman ile yanyana “Suriye” diye bağırmışlığı var. Kendi memleketi Humus’a o kadar düşkün olmasına rağmen Hama için, Dera için, Şam ve Halep için şarkı yazmışlığı var. Ülkesinin her kenti, her köyü için kanının son damlasına kadar savaştı ve Hama şehrinin kırsalında toprağa düştü. Ülkesine bu denli bağlı olmasına rağmen sadece ülkesini düşünen biri de değildi. Cezayir için, Sudan için, Mısır için de şarkılar söylediğini biliyoruz. Tanımlamak gerekirse, o bir özgürlük aşığıydı.
Bu arada şu noktaya açıklık getirelim. Rejimin başını epey ağrıttığı için aleyhinde olmadık iftiralar atıldı. Bunlardan birisi de güya DEAŞ’ın adamı olduğuna ilişkindi. Hakkında yapılan bu iftiraların hiçbiri tutmadı. Suriye muhalefetini gözden düşürmenin en iyi yolu, muhalefetin sembolü haline gelmiş Sarut gibi isimleri kötülemekten geçiyordu. Sarut’un ölüsüne dirisine 2 milyonluk bedel biçen Esed, yine de baş edememiş, DEAŞ propagandasına sarılmak zorunda kalmıştı.
Şöhreti
Suriye direnişi başlamadan önce zaten çok meşhur bir futbolcu olduğunu söylemiştik. Direniş yıllarının da önde gelen ismi oldu. Ama o bunları hiç de umursayan bir karaktere sahip değildi. Sosyal medya hesabı yoktu mesela. Halkının çektiği acılardan başka bir şeyi dert edinmiyordu. Fakat söylediği direniş ezgileriyle, cephelerde gösterdiği yiğitliğiyle Suriyelilerin kullandığı sosyal medya hesaplarında hep o vardı. Facebook ondan bahsedilen sayfaları sürekli sildiği halde üstelik. Şehadetiyle birlikte ona adanan, ondan bahseden sayfalar daha da çoğaldı. Suriyelilerin kalbindeki yeri daha bir pekişti.
Dünya malına kıymet vermedi
En çok söylediği cümlelerden biri “Silahım sadece vatan içindir ve asla kimseye kiralık değildir.” İşte bu yüzden gerek ‘Beyaze Şehitleri’ gerekse ‘Hums el Adiyye’ birliğini idare ederken asla başkalarından maddi destek talebinde bulunmadı. Bu birliklerin bütün masraflarını kendi cebinden karşıladı. Hiçbir yabancı devlete veya savaşan hiziplerden birine el açmadı. Başkalarının yaptığı gibi onların parasıyla kendi saltanatını kurabilir, bunun karşılığında onların kılıcını sallayabilirdi. Dünya malını ayağıyla çiğnedi. Vatanı için kendi kazancını, kendi servetini seve seve harcadı. Sadece vatanı için atan bir yürek olması, kimselere boyun eğmemesi yüzünden pek çok sıkıntı çekti. Oysa meşhur bir kaleciydi. Çok rahat Avrupa’ya kapağı atabilir, ünlü bir takımda son derece büyük paralar kazanabilirdi. Ya da bir Körfez ülkesine veya bir Batı ülkesine angaje olur, onların parasıyla ‘mücahitlik’ oyunu oynayabilirdi. Fakat o sıradan bir Suriyeli gibi yaşamayı, onlar gibi giyinip onlar gibi yeme içmeyi, sadece vatanı için mücadele etmeyi seçti. Yakışıklıydı, ünlüydü, zengindi. Suriyeli babalar kızlarını ona vermek için can attı. Suriyeli genç kızlar onunla evlenme hayalleri kurdu. Oysa bunlara hiç iltifat etmedi. Kalbi sadece vatanı için çarptı. En büyük hayali özgür bir Suriye görebilmekti.
Şehidler ailesinin şehid çocuğu
2011 yılının sonlarında ağabeyi Velid şehid düştü.
2012 başlarında babası Memduh…
2013 yılında kardeşi Muhammed…
2014 yılında iki kardeşi Abdullah ve Ahmed…
Dayılarından beşini, akrabalarından bir çoğunu da şehidler kervanına ekleyelim.
Abdülbasit Sarut…
Şehidler ailesinin güzel şehid çocuğu!
Makamın cennet olsun!