Sultan Abdülaziz devrinde hem Padişah’a hem de sadrazam Mahmut Nedim Paşa’nın politikalarına karşı muhalif bir duruş sergileyen Mithat Paşa, Genç Osmanlılar tarafından destekleniyordu. Balkan Buhranı (1875), Bulgaristan ayaklanması (1876), iki konsolosun öldürülmesiyle sonuçlanan Selanik Vakası (1876) gibi sıkıntılı gelişmeler, Padişah’ı bir darbeyle tahttan indirmek isteyen bu muhalif gruplar için bir fırsat olmuştu. Onlar Sultan Abdülaziz’in yerine Sultan V. Murat’ı getirmeyi düşünüyorlardı. Ancak yapılacak operasyonunun toplum nezdinde de bir karşılığı olmalıydı. Bunun en güzel yollarından biri medrese öğrencilerini saraya karşı kışkırtmak ve onların sokağa inmelerini sağlamaktı. Mithat Paşa, ilim tahsil eden softaların (medrese öğrencileri), Sultan’ı ve yönetimi aktif bir şekilde protesto etmeleri halinde halkın da desteğini alabileceğini düşünüyordu.
Mithat Paşa’nın darbe planı
Mahmut Nedim Paşa görev başındayken sürekli olarak Rus yanlısı bir siyaset izlediği yönünde eleştiriliyordu. Genç Osmanlıların, bilhassa da Mithat Paşa’nın etkisiyle bu eleştiriler bir süre sonra suçlamaya dönüştü. Şeyhülislam Hasan Fehmi Efendi de sert muhalefetten nasibini alıyordu. Bu durumun yaşanmasında, İstanbul’daki Rus elçisi İgnatief’in daha faal bir politika izlemesinin ve ayrıca Babıali üzerindeki İngiliz ve Fransız nüfuzunun yavaş yavaş etkisini kaybetmeye başlamasının etkisi olduğu açıktı. Yaşanan siyasi gelişmelere kayıtsız kalmayan İngilizler, İstanbul’daki elçileri Henry Elliot vasıtasıyla sürekli olarak Mithat Paşa ile irtibat halindeyken Paşa da konağında kendisine destek olan iç ve dış gruplarla sürekli toplantılar yapıyor, idareyi dizayn edebilmek adına çeşitli alternatifler üzerinde çalışıyordu.
Mahmut Nedim Paşa kendisinden önce sadrazam olan Ali Paşa’nın aksine Sultan’ın iktidarını pekiştirmiş, onun istek ve arzuları doğrultusunda kararlar almıştı. Bunun yanında Tanzimat erkânının büyük bir bölümünü pasifize etmiş, merkez ve taşra bürokrasisinde büyük değişiklikler yapmıştı. Ancak Nedim Paşa’nın aldığı kararlar devletin ne mali sıkıntılarına ne de politik sorunlarına çare olabildi (memurların maaşları aylarca ödenememiş, yeni borçlanmalara gidilmişti). Aksine Paşa sürekli olarak Rus yanlısı politikalar izlediği Avrupa kamuoyunun bu yüzden Osmanlıların aleyhine döndüğü yönünde suçlamalara maruz kaldı. Bunun yanında bir de rüşvet aldığı iddiaları Sultan’ın kulağına kadar gitmiş, Mahmut Nedim Paşa, halk arasında artık “Nedimov” adıyla anılır olmuştu.
Gençler oyuna geldi
Sultan Abdülaziz’in saltanatının son yıllarında yaşanan ve içinden çıkılması bir hayli zor olan siyasi ve mali sıkıntılar muhaliflerin işini kolaylaştırıyordu. Mithat Paşa’nın başını çektiği bu muhalif grup Sultan’ın tahtta kalmasının hem ülke hem de kendileri için tehlikeli olacağı düşünerek protestolarla başlayıp daha sonra ayaklanmaya dönecek bir isyan hareketi için çalışmaya başladı. Bunun için lojistik destek çok önemliydi. İmdada V. Murat’ın çıkartılacak isyan sırasında harcanmak üzere sarrafı Hristaki Efendi’den aldığı paralar yetişti. Mithat Paşa, protestolar için hemen mobilize olabilecek en iyi grubun medrese öğrencileri olduğunu iyi biliyordu.
10 Mayıs 1876 günü Fatih, Beyazıt ve Süleymaniye Medreseleri öğrencilerinin çoğunluğunu teşkil eden bir kalabalık gösteriler düzenlemeye başladı. Ayaklanmanın görünüşteki nedenleri Sadrazam Mahmut Nedim Paşa’nın Rus taraftarı olduğu ve Padişahın Hilâfet esaslarında değişiklik yaparak oğlu İzzettin Efendi’yi veliaht tayin etmek istediği hakkında ortaya atılan iddialardı. Hâlbuki mesele daha derindi. Toplanan kalabalık, Padişahın büyük oğlu İzzettin Efendi’nin yolunu keserek, kendisinden babasına gidip Sadrazam Mahmut Paşa ile Şeyhülislâm Hasan Fehmi Efendi’yi görevden uzaklaştırmasını isteyecek kadar da ileri gitmişti. Öğrenciler, neden böyle bir işe giriştiklerini şu cümlelerle açıklıyorlardı: “Devlet ve memleketin hukuk ve istiklâli çiğnendiği bir zamanda derslerle uğraşmak hamiyet ve diyanet şiarı değildir. Her tarafta İslamlar, Hıristiyanların tahriklerine ve eziyetlerine zebun oluyor. Buna sebep olan büyükleri ortadan kaldırmak şer’an cümlemize vazife borcudur.”
Mithat Paşa ve grubu aldığı iç ve dış destekle eski itibarlarının kalmadığını düşünen hoşnutsuz medrese öğrencilerini, anayasal rejimin yani hürriyet fikrinin cazibesini de kullanarak istediği gibi yönlendirmişti. Beyazıt meydanında toplanan softaların arasına medrese talebesi kılığında sarık sararak halktan karışanların da olduğu söyleniyordu. Böylece artan kalabalık önce Şeyhülislam kapısına sonra Bab-ı Ali’ye doğru ilerlemeye başladı. Bu gruba saraydan nasihat heyetleri gönderildiyse de bir işe yaramamış, nümayiş artık bir ayaklanmaya dönüşmüştü. Bu arada Şeyhülislam Hasan Fehmi Efendi Bâb-ı Meşîhat’tan kaçmış, Sadrazam Mahmut Nedim Paşa ise alelacele konağından saraya geçmişti.
Bürokratik vesayet
“Talebe-i ulûm veya softalar ayaklanması” adıyla bilinen bu kalkışma tüm şiddetiyle ertesi gün de devam etti. Saray, durumun daha vahim bir hal almaması için kabineyi değiştirmeye karar verdi. Sadrazam Mahmut Nedim Paşa ve Şeyhülislam Hasan Fehmi Efendi azledildi. Sadrazamlığa Mütercim Mehmet Rüştü Paşa, Şeyhülislamlığa Hasan Hayrullah Efendi, Seraskerliğe Hüseyin Avni Paşa getirilirken Mithat Paşa’da Meclis-i Vükelâ memuriyetine tayin edildi. İçten ve dıştan desteklendiği büyük oranda anlaşılan bu kalkışma ile iktidara gelen kadro (erkân-ı erbaa) bir müddet sonra Sultan Abdülaziz’i de baş aşağı etmiş, devlet idaresinde vesayetçi bir yapı oluşturmaya çalışmışlardı.