Türkiye, 2011 yılından yani Suriye’de iç savaş çıktığından beri ‘açık kapı politikası’ uyguluyor ve bugün itibariyle 2,5 milyon mülteciyi ‘misafir’ ediyor. Ezidi, Kürt, Türkmen, Arap, Şii, Sünni ayırt etmeksizin, kimliği ne olursa olsun, bölgesinde bütün mazlumlara kucak açıyor. Türkiye, Suriyeli misafirler için BM standartlarına göre 8 milyar dolar harcama yaptı.
Diğer taraftan, birkaç kez, Suriye uyruklu canlı bombaların saldırılarına maruz kaldı. Yüzlerce vatandaşımız bu terör saldırılarında hayatını kaybetti.
Bütün bunlardan sonra, farkındayım, toplumun önemli bir bölümünün kafasından şu soru geçmeye başladı: Türkiye’nin ‘açık kapı politikası’ yanlış mıydı? Türkiye’deki terör eylemlerini, Türkiye’ye sığınan mülteciler mi yapıyor? Türkiye ‘açık kapı politikasını’ uygulamak yerine ‘kapalı kapı politikası’ uygulasaydı ve hiçbir mülteciye kapısını açmasaydı, o terör eylemleri yine de olur muydu?
Bu soru(lar), ilk bakışta mantıklı gibi görünüyor…
Fakat bu soruya cevap vermeden, önce şu soruya cevap verelim…
Eğer bu soruya ‘evet’ dersek, bu ‘evet’ cevabına gönülden inanırsak, bu bizi nasıl bir toplum haline getirir?