Kadın düşmanı, ırkçı, maço, darbe şakşakçısı ve benzeri daha pek çok yakıştırmanın sahibi o. Bütün bunlardan daha dikkat çekici olanı “Brezilyalı Trump”… Hem televizyonlarda, hem gazetelerde, hem de mitinglerde sarf ettiği “kaba sözler” onu dünya medyasının da gündemine taşıdı. Peki, nasıl oldu da, 2003 yılından itibaren seçimleri domine eden İşçi Partisi’nin yerine, Trump kopyası bir adamı seçti Brezilya halkı?
Latin Amerika’nın o eski halinden eser yok şimdi. Bir zamanlar sol siyasetle; sosyalist ve komünist devrimlerle anılan Latin Amerika’nın yerinde bugün yeller esiyor. 60’larda ve 70’lerde sol dalga ile öne çıkan Latin Amerika’da artık sağcı veya aşırı sağcı yönetimler öne çıkmaya başladı. Bu yıl Meksika’da yapılan seçimleri sol aday Andrés Manuel López Obrador kazandı, ancak Latin Amerika’nın diğer bütün büyük ekonomilerinde artık sağ iktidarlar var. Güney Amerika’nın en büyük dört ekonomisi olan Şili, Kolombiya, Arjantin ve Brezilya’da halklar siyaset yapma ruhsatını sağcı isimlere teslim ettiler.
Sol artık kıtada yoksulluğun, açlığın, istikrarsızlığın, insan hakları ihlalinin, kapalı rejimlerin diğer bir adı gibi. En başta da Venezüela, Nikaragua ve Küba… Fidel Castro’nun ölümü belki de sadece kendisinin değil, aynı zamanda bir devrin batması anlamına geliyordu. Şu anda Küba’nın geleceği konusunda tam bir belirsizlik var. Sandinist hareketin lideri Daniel Ortega yönetimindeki Nikaragua’da aylardır ölümlerle sonuçlanan sokak eylemleri devam ediyor. Venezuela’da ise belki bir iç savaş yok, ama deyim yerindeyse Venezuela şu an Latin Amerika’nın Suriye’si konumunda… Sol iktidarların başta olduğu diğer Latin Amerika ülkelerinde ise yoksulluk ve şiddet hâkim. Latin Amerika solunun üzerinde kara bulutlar dolaşıyor.
Brezilya’da 2003’ten beri iktidarda olan solun rüzgârı da dindi; futbol ve salsa ile bilinen Güney Amerika’nın en büyük ülkesi Brezilya’da yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimini aşırı sağcı Jair Bolsonaro kazandı.
Nam-ı diğer: Brezilyalı Trump
Kadın düşmanı, ırkçı, maço, darbe şakşakçısı ve benzeri daha pek çok yakıştırmanın sahibi o. Bütün bunlardan daha dikkat çekici olanı “Brezilyalı Trump”… Hem televizyonlarda, hem gazetelerde, hem de mitinglerde sarf ettiği “kaba sözler” onu dünya medyasının da gündemine taşıdı.
Peki, nasıl oldu da, 2003 yılından itibaren seçimleri domine eden İşçi Partisi’nin yerine, Trump kopyası bir adamı seçti Brezilya halkı?
Brezilya son dönemde, şiddet içeren suçlarda görülen ciddi artış ve siyasileri kapsayan yolsuzluk skandallarıyla çalkalanıyordu. Ülke ekonomisi 2015’teki krizde yaklaşık yüzde 7 küçülmüştü.
Rüşvet ve Yolsuzluk söylentileri Brezilya solunu yıktı
2003-2011 yılları arasında iki dönem art arda Cumhurbaşkanlığı görevini yürüten Lula, Brezilya’yı küresel bir aktör haline getirme, yoksulların hayat şartlarının iyileştirilmesi adına önemli işlere imza atmıştı; ancak, yolsuzluk suçlamalarından yakasını kurtaramadı ve hüküm giydi. Birkaç ay önce, temyiz aşamasındayken, Brezilya Genelkurmay Başkanı, resmi sosyal medya hesabından Lula’nın cezadan muaf olmaması, yani hapse girmesi gerektiği mesajını verdi. Mesaj yerini buldu. Lula, bu seçimlerde yeniden aday olmak istediyse de mahkûmiyet aldığı gerekçesiyle adaylık başvurusu reddedildi.
Halefi Dilma Rousseff de benzer bir kaderi paylaştı. 2011’de göreve başlayan Rousseff, 2016 yılında daha görevi bitmeden “araba yıkama” adı verilen bir soruşturma kapsamında, senato tarafından görevinden azledildi. “Araba Yıkama”, Mart 2014’te ülkenin en büyük inşaat firmaları hakkında başlatılan yolsuzluk soruşturmasına verilen isim. Bu şirketler, devlete ait petrol şirketi Petrobras’la yaptıkları sözleşmelerde, Petrobras’tan fazla para almakla suçlanıyor.
Rousseff’in kendisine ve pek çok analiste göre Senato’nun aldığı bu karar siyasi bir darbeydi. 17-25 Aralık operasyonları sırasında Türkiye’deki pek çok analist de Dilma Rousseff’e yapılanlarla Erdoğan’a yapılanları benzer operasyon olarak yorumluyorlardı.
Brezilya’da siyasete girmek bataklığa girmekle eşdeğer
İşin ilginç yanı, Rousseff azledildikten sonra yerine gelen Cumhurbaşkanı yardımcısı (merkez sağ siyasetçi) Michel Temer de yolsuzluk suçlamalarından kendini kurtaramadı. Sadece o da değil, Temer’in kabinesinde yer alan bakanların 3’te birine yolsuzluk soruşturması açıldı.
Bütün bunlar gösteriyor ki, Brezilya’da siyasete girmekle bataklığa girmek arasında fark yok. Siyasete gireceksen kirlenmeyi, kirletilmeyi ve evinden kötü kokular yükselmesini peşinen kabul edeceksin demektir. Keza rüşvet, yolsuzluk ve siyaset kelimelerinin kıtada en fazla birlikte anıldığı ülke Brezilya.
İşte bütün bunlar ve yüksek suç oranları ile ekonomideki kötü gidiş, Bolsonaro gibi Trump kopyası bir siyasetçinin neden seçildiğini biraz açıklıyor.
Geleneksel siyaset ve 14 yıl süren solcu iktidara tepki gösteren Brezilyalı seçmenlerin yüzde 55’i başkanlık seçimlerinin ikinci turunda aşırı sağcı aday Jair Bolsonaro’yu iktidara taşıdı.
Darbe şakşakçısı eski bir subay
Peki, kimdir bu Bolsonaro… Hangi politikaları savunuyor? Ona neden “Brezilyalı Trump” diyorlar. Şimdi buna bakalım…
63 yaşındaki Bolsonaro eski bir subay. Askeri okul mezunu ve 17 yıl orduda görev yaptıktan sonra siyasete atıldı. Brezilya Parlamentosu’nun alt kanadında 27 yıldır Kongre üyeliği yapan Bolsonaro, ülkenin 1964-1985 yılları arasındaki diktatörlük rejimini savunuyor. Bu konuda sarf ettiği “Diktatörlük döneminin hatası öldürmek yerine işkence etmekti”, “Diktatörlük döneminde daha fazla insan öldürülmüş olsaydı ülke bugün çok daha iyi bir yerde olurdu” gibi sözleri onun darbe şakşakçılığına işaret ediyor.
Suçla mücadele vaadi kazandırdı
Bolsonaro, Sosyal Liberal Parti adına devlet başkanlığı için yarışıyordu.
Bolsonaro, ekonomideki kötü gidiş ve yolsuzluk skandallarıyla hayal kırıklığına uğrayan seçmenleri “düzeni yeniden tesis etme” vaadiyle kendisine çekmeyi başardı. Ona asıl oy kazandıran şey ise, rekor suç oranlarıyla karşı karşıya olan halka verdiği suçla mücadele vaadi oldu. Bu konuda oldukça katı bir söyleme sahip olan Bolsonaro daha önce ülkedeki silahlı grupların üstüne “cehennem ateşi” salacağını açıklamıştı. Bu yıl yaptığı bir konuşmada da, “Bazı tür insanlar insan değildir, onlara kabadayı ve dolandırıcıymış gibi muamele edilmeli” demişti.
Bolsonaro seçim kampanyasında bireysel silahlanma yasalarını gevşetme, hükümlülerin yetişkin hapishanelerine gönderilme yaşını düşürme (şu anda 18) ve kentlerdeki şiddet içeren suçlar ve uyuşturucu kaçakçılığıyla sert mücadele vaatlerinde bulundu.
Seçim kampanyası boyunca hızla artan desteğin bir nedeni de seçmenlerin büyük bir bölümünün rüşvet ve yolsuzluk suçlamasıyla gündeme gelen İşçi Partisi’ne olan güvenlerinin sarsılmasıydı.
Katolik ve Evanjelistlerin oylarını topladı
Bolsonaro kürtaj, ırk, göçmenlik, eşcinsellik ve silahlanma ile ilgili provokatif söylemleri nedeniyle “Brezilyalı Trump” ya da “Tropiklerin Trump’ı” olarak da anılıyor.
Katolik olan Bolsonaro, geleneksel aile değerlerini koruyacağına dair söylemiyle de Hristiyanlardan destek gördü. Bolsonaro’nun Evanjelist Hristiyanlarla da yakın bağları var. Kürtajla ilgili olarak, “Brezilyalıların parası bu işi özendiren sivil toplum kuruluşlarının finansmanı için kullanılmayacak” diyen Bolsonaro’nun kürtaj konusundaki bu karşıt tutumu Evanjelist Hristiyanların oylarını kazanmasına yol açtı.
Kadın düşmanı ama kadınlar arasında popüler
Bolsonaro, 2015 yılında bir Kongre üyesi Maria do Rosario hakkında yaptığı yorumla da tepki çekmişti ve para cezasına çarptırılmıştı. Bolsonaro, Rosario için “Sana tecavüz etmeye değmez, çünkü hak etmiyorsun” demişti.
Bolsonaro cinsiyetçilik ve cinsiyetler arası ücret farkını teşvik eden yorumlar da yaptı. 2016’daki bir televizyon söyleşisinde “kadınlara erkeklerle eşit ücret vermeyeceğini, çünkü kadınların hamile kaldığını” söylemişti. Daha sonra yanlış anlaşıldığını ve sadece işverenlerin görüşünü yansıttığını savunmuştu.
3 evlilikten 5 çocuğu olan Bolsonaro 2017’deki kamuya açık bir etkinlikte “4 erkek çocuktan sonra bir kız çocuğa sahip olmasının bir anlık zayıflık olduğunu” söylemişti.
Kadınların başını çektiği eylemciler, ülkenin önemli şehirlerinde #ElNao (O olmasın) yazılı pankartlarla yürüdüler. Milyonlarca kadın da aynı etiketi sosyal medyada paylaştı. Ne var ki, yapılan anketlere göre, bütün bu eylemler sonrasında kadınların Bolsonaro’ya olan destekleri azalmak bir yana; yüzde 18’den yüzde 24’e çıktı.
Katıksız bir ırkçı
Bolsonaro’nun Afrika kökenli Brezilyalılar için sarf ettiği sözler onun katıksız bir ırkçı olduğuna işaret ediyor. Bolsonaro bu konuda, “Quilombola’ya (Afrika’dan getirilmiş olan kölelerin soyundan gelenlerin yaşadığı bir yerleşim yeri) gittim. En hafif Afrikalı torunu 80 kiloydu. Hiçbir şey yapmıyorlar. Üreme konusunda bile işe yaramıyorlar” demişti. Bir başka konuşmasında ise, “Siyahlara ne gibi bir tarihsel borcumuz varmış? Ben kimseyi köleleştirmedim. Portekizliler de Afrika’ya ayak bile basmadılar. Siyahları buraya köle olarak getirenler yine siyahlardı” dedi. Bolsonaro hakkında ırkçılık suçlamasıyla soruşturma başlatıldı, ancak Yüksek Mahkeme’de aklandı.
Bireysel silahlanmanın önünü açma vaadi
Bolsonaro kendisiyle özdeşleşen silah şeklindeki el işaretiyle tanınıyor.
Bolsonaro, ülkede güvenliği sağlamak için bireysel silahlanma önündeki engelleri azaltıcı adımlar atacağını söyledi.
Bir TV kanalında konuşan Bolsonaro, “Erkek ya da kadın olsun, tüm dürüst vatandaşlar evlerinde silah bulundurmak istiyorlarsa belli kriterlere bağlı olarak bunu yapabilecek” demişti.
Trump gibi Paris İklim Değişikliği Anlaşmasından çekilmek istiyor
Tropiklerin Trump’ı ya da Brezilya’nın Trump’ı olarak tanımlanan Bolsonaro’nun dış politikada ABD Başkanı Donald Trump’ın çizgisine yakın bir çizgiyi tercih etmesi bekleniyor. Brezilya’yı Paris iklim değişikliği anlaşmasından çekebileceğini söyleyen Bolsonaro, anlaşmanın şartlarının Brezilya’nın egemenliğini sınırladığını ve Amazon bölgesine dair alınacak kararlar konusunda hükümetin elini bağladığını savunuyor. Hatırlanacağı üzere, ABD Başkanı Trump geçen yıl Haziran ayında ülkesini Paris İklim Değişikliği Anlaşması’ndan çekmişti.
Bolsonaro’nun bu tutumu basında yer alan köşe yazılarında sıkça eleştirildi. Ancak iklim değişikliği konusundaki bu yaklaşımının toprak sahiplerinin desteğini kazandığı ve Bolsonaro’nun oylarına olumlu yansıdığı ifade ediliyor.
Filistin düşmanı, İsrail dostu
Bolsonaro’nun Trump’ın politikaları ile örtüşen bir diğer yaklaşımı ise Brezilya’nın İsrail’deki büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşımak istiyor oluşu. Ayrıca Brezilya’daki Filistin büyükelçiliğini de kapatmak istediğini söylüyor ve “Filistin bir ülke mi? Filistin bir ülke değil. O zaman burada bir büyükelçiliğin de olmaması gerekir” diyor. Filistin yönetimi 2016’da Brezilya’nın başkenti Brasilia’da bir büyükelçilik açmıştı. Bolsonaro başkan seçilmesi durumunda ilk resmi yurtdışı ziyaretini İsrail’e yapacağını da söylemişti.
Bolsonaro bu bakımdan bu yıl Kolombiya’da seçimleri kazanan Ivan Duque ile de benzer bir profil sergiliyor. Duque de büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyacağını belirtmişti, ancak görevi devreden bir önceki Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santos, görevini devretmesine günler kala Filistin’i devlet olarak tanıyan anlaşmayı imzalamış ve Duque’ye siyasi bir gol atmıştı.
ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton da geçtiğimiz hafta Duque ve Bolsonaro arasındaki bu benzerliğe vurgu yaparak, “önemli ülkelerde benzer düşüncedeki liderlerin seçilmesini” Latin Amerika’nın geleceği açısından olumlu bulduğunu söyledi.
Bolsonaro’nun partisi PSL, parlamento seçimlerinde de büyük bir atılım yaparak milletvekili sayısını 52’ye çıkardı.
Devlet başkanlığı seçimini ikinci turda kaybeden Fernando Haddad liderliğindeki İşçi Partisi ise 56 milletvekili ile parlamentodaki en büyük parti.
513 sandalyeli Temsilciler Meclisi ve 81 sandalyeli Senato’da 30 parti temsil edilecek. Bu Brezilya’nın tarihinde bir rekor.
Sosyal Liberal Parti lideri Jair Bolsonaro 1 Ocak 2019’da göreve başlayacak.