İnsanoğlunun enerji konusundaki kavgasının sonu yok gibi. Fakat uzmanların dediklerine bakılırsa gelecekte yaşanacak savaşların konusu daha ziyade su ve oksijen olacak. Etiyopya geçenlerde bir açıklama yaptı ve inşası devam eden Nahda Barajı’nın büyük kısmının bitirildiğini açıkladı. Baraj Nil nehrinin kollarından Mavi Nil üzerinde yer alıyor.
Yeni bir Mısır-Etiyopya savaşı mı?
Mısır’ı felakete sürükleyen 2011 darbesinden bu yana iki ülke arasında konuya dair tartışmalar sürüp gidiyor. Etiyopya’nın nehirdaş komşusuyla savaşmayı ilk seçenek olarak görmediği ortada. Fakat Nil suları üzerindeki kavganın savaş kelimesini içeren cümleler kurdurduğu da bir gerçek olarak kayıtlara geçmiş durumda. Ayrıca iki ülke arasında Nil uğruna kopan 1874 -1876 yılları arasındaki Gundet ve Gura savaşlarını da göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bu savaşları Etiyopya kazanmış olsa da geçen süre içerisinde Mısır’ın Nil’in kaynakları ve mecrası konusunda hâkimiyetini pekiştirdiğini ayrıca vurgulayalım.
Mevcut krizde Mısır’ın öncelikle Etiyopya’nın kalkınma tezine karşı çıkmadığını ifade etmek lazım. Fakat su meselesini bir hayat memat meselesi olarak gördüğünü de dile getirmekten kaçınmıyor. Etiyopya barajın dolumu için 3 seneyi yeterli olarak görürken Mısır 7 sene üzerinde ısrarcı zira ani bir kıtlığın baş göstermesi hâlinde durumun felakete dönüşme riskini tartışmak istemiyor. Mısır, Nahda Barajı söz konusu değilken bile su fakiri kategorisinde yer alan bir ülke. Kişi başına 1000 metreküp su ihtiyacından bahis geçiyorken Mısır’da bu rakam 600’ler civarında, taş çatlasa 700 metreküpü aşmıyor.
Sisi rejmi kime hizmet ediyor?
Sisi rejiminin krize ilişkin açıklaması ikna edici olmaktan uzak. Türkiye’yi Akdeniz’de oyun dışı bırakmak amacıyla Yunanistan ile doğal gaz konusunda alelacele el sıkışan rejimin Etiyopya ile meselesini çözme konusunda uyuşuk tavrı dikkat çekici. Oysa 1959 tarihli Nil sularına dair anlaşma 55 buçuk milyar metreküp suyu Mısır’ın kullanımına tahsis ederken komşu ülkeleri bu noktada sınırlamış oluyor.
Akdeniz sularındaki petrol ve doğal gaz hakkını İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’ne peşkeş çeken Sisi rejimi, şimdi de ülkesinin haklarından feragat ederek Etiyopya yönetimiyle el sıkışma hazırlığı yapıyor. Kızıldeniz üzerindeki son derece stratejik öneme sahip Teyeran ve Sanafir adalarını Suudi Arabistan’a, daha doğrusu İsrail’e satan Sisi, kalkmış kameralar önünde Etiyopya devlet başkanı Abiy Ahmed ile poz verip “Mısır’ın menfaatine zarar vermeyen” bir anlaşmadan söz ediyor. Oysa Abiy Ahmed’in birkaç gün önce “Gerekirse savaşırız” sözü hâlâ kulaklarda yankılanıyor. Sisi bunu unutmuş olabilir mi?
“Şahsi tesirimi kullanacağım”
Son olarak silahlı kuvvetler eğitim toplantısında söylediklerini ise “tüy dikmek” olarak değerlendirmek mümkün.
Neymiş?
Nahda Barajı konusunda bütün sorumluluk kendisine aitmiş.
Bu ne saçma bir açıklama? Sorumluluk bize ait olmayacak herhalde. Etiyopya’dan ülkesi lehine herhangi bir garanti veya taviz koparmadan 2015 yılında Hartum’daki anlaşmaya imza koyan kendisi değil mi? Üstelik bizzat kendi müşteşarları, askerler, istihbarat, dışişleri ve savunma bakanlıklarının defalarca uyarmasına rağmen…
O zaman ne demişti, bir hatırlayalım: “Etiyopyalı yetkililer ve kamuoyu üzerinde şahsi tesirimi kullanacağım.”
İşte şu bomboş kendine güven yüzünden Mısır’ın Nil suları üzerindeki hakları mezkûr anlaşmanın 5. maddesiyle adeta buhar olmuş durumda. Bu ne demek oluyor? Eğer Etiyopya dediği gibi barajı 3 senede dolduracak olursa 90 milyon Mısırlı vatandaş susuzluktan can çekişme tehlikesiyle baş başa kalacak.
Nil suları halkın değil, Siyonizm’in emrinde
Mısır büyük bir ülke. Silahlı kuvvetler söz konusu olduğunda havada ve karada caydırıcı bir güce sahip. Silah gücünü artırma noktasında yeni anlaşmalara imza atıyor. Son olarak Rusya ile yeni nesil ‘Su-35’ savaş uçakları konusunda el sıkıştı. Bu elbette Etiyopya ile yeni bir savaş hazırlığı mânâsına gelmiyor.
Mısır, Süveyş kanalının 60 metre altından milyarlarca metreküp hacminde suyu Sina yarımadasına ulaştıracak bir projeyi üç sene sonra bitirmiş olacak. Sina’ya su götürecek “barış kanalı” projesinin yanına Sina’dan göç ettirilen 100 bin vatandaşın var olduğu gerçeğini eklediğimizde karşımıza nasıl bir fotoğraf çıkıyor?
1979 yılında buna benzer bir proje vardı, hatırladık mı? O zamanlar Enver Sedat da Nil nehrinden Sina’ya su götürmek istiyordu. Görülen o ki, Etiyopya ile anlaşma ahmaklığı münferit bir hâdise değil. Başka planlar söz konusu. Nedir mesela? Mısır ahalisini susuzluktan kırarken Siyonist İsrail’e Sina yoluyla milyarlarca metreküp su verilmesi. Bütün ihtimaller bu noktaya çıkıyor.