12 Mart günü Dünya Sağlık Teşkilatı koronayı salgın olarak ilan etti. Mısır’daki ilk resmi vak’a da geçen ay zuhur etti. Hükümetin açıkladığı rakamlarla gerçekte virüse yakalananların sayısı arasında büyük bir fark olduğu dikkat çekti. Oysa Şubat ayının ortalarından bu yana virüs belirtileri gösteren 97 yabancı turist test edilmiş, sonuçlar pozitif çıkmıştı. Bu durum, salgının ülke çapında yayılmasından önce meydana gelmişti.
Dünya ölçeğinde milyonlarca insan, konuyla ilgili talimatlara uyup her türlü koruma tedbirlerini alabilme imkânına sahip olduğu halde endişe içerisinde. Peki ya Mısır zindanlarında her türlü imkândan mahrum olanlara ne demeli?
950 KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ
Adalet Komitesi Teşkilatı tarafından geçen yıl yayınlanan raporda 2013 Haziranı ile 2019 Kasım ayları arasında Mısır zindanlarında 950 kişinin tıbbî ihmaller ve aşırı kalabalık nedeniyle hayatını kaybettiği yazılmıştı. Aynı kurumun yıllık raporunda ise sadece geçen yıl meydana gelen ölüm sayısı 95 olarak verilmişti. Zindanlarda temiz havanın tedarik edilmemesi ve aşırı yığılma nedeniyle ölümlerin daha da artacağından korku duyuluyor. Ölüm sayısı on binleri bulabilir. Zira zindanlardaki mevcut şartlar koronanın yayılması açısından son derece elverişli. Gereken tedbirler bir an önce alınmalı.
İnsanlar zindanlarda normalin beş katı sıkışıklık içerisinde tutuluyorlar. Az evvel bahsi geçen rapor böyle diyor. Daha kötüsü Mısır yönetimi gözaltında tutulanların şahsî temizlikleri için gerekli olan her şeyi yasaklamış durumda. Çamaşır temizliği de bu yasağa dâhil. Bunu bir ceza vasıtası olarak tatbik ediyorlar. Mahkûmların kendi yanlarında getirdikleri temizlik malzemeleri ellerinden alındığı gibi, aileleri tarafından getirilen temizlik malzemeleri de içeri sokulmuyor. Koca bir yıl boyunca mahkûmların sadece 1 kez, evet 1 kez çamaşır yıkama izni var. O da her yerde değil, sadece belli zindanlarda.
SOLUNUM HASTALIKLARI YAYGIN
Hapishanelerdeki yığılma yüzünden mahkûmların arasında akciğer ve solunum hastalıkları yaygın durumda. Rapora göre 2019 yılında 94 hapishanede 819 vaka görüldü. İşin vahimi, Sisi yönetimi zindanlardaki mahkûmların tuvalete gitmelerine bile sınırlama getirdi. Sıcak su ve sabun bulmak bir mesele. Çöl mıntıkasında bulunan zindanlarda yılan ve akreplerin içeri girmesini engelleyecek tedbirler kasıtlı olarak alınmıyor. Oysa bilimsel araştırmalar gösteriyor ki, sürüngenler bizzat kendileri tehdit oluşturduğu gibi aynı zamanda insanlara bulaşıcı hastalıkları taşıyabiliyorlar.
Bütün bunlar Mısır zindanlarındaki sağlık açısından son derece elverişsiz şartları ortaya koyuyor. Güvenilir raporlar, Sisi yönetiminin mahkûmlara bozuk yiyecekler verdiğini de teyit ediyor. Ailelerin içeri yemek sokması yasak. İlaç ve bünyeyi kuvvetlendirici her türlü gıda yine yasak kapsamında. Kalabalık nedeniyle mahkûmlar arasında güvenli mesafenin oluşturulması mümkün değil. Kronik hastalıkları bulunanlar gereken tıbbi desteğe hiç bir zaman ulaşamıyorlar. 2019 yılında kronik hasta sayısı 546’ya fırlamış durumda.
SİSİ HÂLÂ İNSANLARI İÇERİ TIKMA DERDİNDE
Zindanlar tıka basa dolu, içerdeki mahkûmlar nefes alamadığı halde yönetim hâlen bir bahane bulup insanları içeri tıkma derdinde. Raporda belirtilen rakamlara göre 2019 yılında gözaltında kaybolan ve bir daha kendisinden haber alınamayan tam 2146 kişi mevcut. 3325 kişi ise tamamen keyfi gerekçelerle içeri tıkılmış durumda.
Geçen ay aynı zindanda yatan 5 mahkûmun bilinmeyen şartlarda vefat ettiği haberi geldi. Zaten raporda sadece fizikî şartların kötülüğünden değil, aynı zamanda mahkûmlara yapılan muamelenin de son derece kötü olduğundan bahis geçiyordu. Mısır yönetimine baskı yapılarak on binlerce insanın bir salgına kurban verilmesinin önüne geçilmeli. Özellikle toplum için tehlike teşkil etmeyen 60 yaş üstü yaşlılar, kronik hastalığı bulunanlar, solunum güçlüğü çekenler ve hamile kadınlar salıverilecek öncelikli grupta yer almalı. Ayrıca fikir mahkûmlarını, dosyaları gereksiz yere senelerce süren gözaltı mağdurlarını ve bir salgında ölme riski yüksek olanları da ilave etmek lazım.
Nitekim salgının ülkelerinde daha da ağırlaşmasından korkan bazı ülkeler bu tedbire çoktan başvurdu bile.