Mısır Millet Meclisindeki Anayasa İşleriyle Savunma ve Millî Güvenlik müşterek komitesi, 1958 tarih ve 162 sayılı Acil Durum Kanunu’nda düzenleme yapmak için bir tasarı sundu. Bu düzenleme, emniyet güçlerine vatandaşların hareketini kısıtlamayı; resmî kurumlar ve şirketler dahil tüm ekonomik faaliyetleri durdurmayı; ibadethaneleri, tiyatroları ve sinemaları kapatmayı bir yetki olarak sunuyor. Her türlü barışçıl toplantıyı yasaklamak da bu yetki dâhilinde. Ayrıca yönetimin ihtiyaç duyduğu her türlü ekonomik faaliyet ve vergilendirmeye kolaylık sağlanıyor, bu yöndeki şirketler ve şahıslar genel olarak destekleniyor.
Çabucak işleme konması beklenen tasarının, emniyet güçlerine yaptıkları muameleden dolayı muafiyet sağlıyor oluşuysa 2013 ve 2014 tarihli hem eski hem de yeni anayasanın maddeleriyle çelişiyor.
Ayrıca bu düzenleme kamu savcılığına paralel olarak askeri savcılığa da araştırma yetkisi veriyor, böylece ceza davalarına sivil savcının yanı sıra askeri savcının iştiraki sağlanmış oluyor. Ayrıca Devlet Güvenlik Mahkemelerinde bir sivil hâkime karşılık iki askeri hâkimin, Yüksek Devlet Güvenlik Mahkemelerinde ise üç müsteşara karşılık iki subayın mevcut bulunmasını temin ediyor. Böylece sivil-asker karışık mahkeme teşkili suretiyle sivillerin asker karşısında hesap vermesi istenmiş oluyor.
Diğer yandan, yeni düzenlemeyle 2015 tarihli Terörle Mücadele Kanunu’nda bulunan “terörist varlık” tanımı genişliyor. Şahıslara, şirketlere, medya kuruluşlarına ve sendikalara karşı yeni tedbirler işleme konuluyor. Genişleyen terör tanımı, ömür boyu hapsi, idamı ve teröristin malına el koymayı da içeren bir şekle bürünüyor. İşçi sendikalarına bile terörist damgası vurulup terör listesine girmiş oluyor ki, bu durumda sıradan vatandaşın eli kolu iyice bağlanmış durumda. Bilhassa kamu sektöründe çalışanlarla herhangi bir protestoya karışanların hiçbir şansı kalmıyor.
Acil Durum ve Terörle Mücadele Kanunu’na getirilen bu düzenlemeyle birlikte rejimin keyfi tutuklama ve gözden kaybetme ihlallerinde artış yaşanacağı muhakkak. Adalet Komitesi rakamlarına göre sadece 2019 yılında 2 bin 146 gözden kaybetme ve 3 bin 325 keyfi tutuklama söz konusu.
“YE SİSİ YE” FONU
Sisi rejiminin terörle mücadele bahanesiyle yaptığı bu icraatlara korona salgını tuz biber olmuş vaziyette. 2014’ten bugüne sivil toplum adına atılan her türlü adım terörizm damgası yemekten kurtulamıyor. Sivil Toplum Kuruluşlarına rejim tarafından el konuyor, faaliyetleri donduruluyor, malları yağmalanıyor, sorumluları terörist damgası yiyerek hapislere tıkılıyor. Bu arada rejim bütün sivil toplum faaliyetlerini “Çok Yaşa Mısır Fonu” bünyesine yöneltti.
Sisi tarafından 2014 yılında 100 milyar cüneyh (yaklaşık 635 milyon dolar) toplanması hedefiyle kurulan fonda şu ana dek ne kadar bağışın toplandığı bilinmiyor. Fondaki paraların nerelere aktarıldığı da meçhul. Üstelik Sisi rejimi koronayla mücadele kapsamında aynı isimle yeni bir fon daha kurdu. Ülkenin her tarafına yayılan salgınla mücadele edilecekmiş(!).
Bugün Mısır, maalesef insani yardım ve sivil toplum konularında tarihinin en kötü dönemini yaşıyor. Sisi rejimi bu konuda adeta rekorları zorluyor. Acil Durum ve Terörle Mücadele Kanunu’nuyla birlikte darbe hükümeti önce STK’ların köküne kibrit suyu döktü. 2013 Eylülündeki mahkeme kararıyla bütün mal varlıklarını dondurma yoluna gitti. Şu ana dek bu uygulama kapsamında 1055 (bin elli beş) STK’nın mal varlığı donduruldu. Bu STK’lar sadece fakirlerin elinden tutmuyor, aynı zamanda sağlık ve eğitim gibi önemli sosyal vazifeleri icra ediyordu.
Sisi yönetiminin mal varlığını dondurduğu İslâmî Tıp Cemiyeti’nin 38 hastane ve kliniği, 10 diyaliz merkezi, 12 eczanesi mevcuttu. Bu cemiyet tarafından yılda 75 bin cerrahî operasyon yapılıyordu. Ve bu hizmeti alanların neredeyse tamamı ülkenin fakir insanlarıydı.
Sisi’nin “Çok Yaşa Mısır Fonu” asla İslâmî Tıp Cemiyeti’nin ve diğer insanî kuruluşların sosyal hayattaki yerini dolduramayacak. Fakiri, köylüyü umursayan kim? Mısır’da milyonlarca insan sosyal güvenlik şemsiyesinden mahrum yaşıyor. Çünkü rejimin böyle bir derdi yok. Sisi sözüm ona bir fon kuruyor, toplanan bağışların nereye gittiği belli değil. Bağışların çoğu iş adamlarından, sanatçılardan ve kodamanlardan alınma.
Korona krizi, Sisi rejimini tekrar sağlık ve eğitim gibi konulara yönelmeye mecbur etti. Yine de yapılanlar STK’ların yaptıklarının yanında devede kulak değil. Gerçi Sisi koronaya karşı nasıl savaşacağını bulmuş: Acil Durum ve Terörle Mücadele kanunlarını daha da sıkılaştırma yoluyla(!).