Taksim Meydanı’nda kadınların Dünya Kadınlar Günü için sokağa çıkıp kutlama yaparken ezan okunması üzerine alkış ve ıslıklar eşliğinde yaptığı protestoya fazla şaşırdığımı söyleyemem. Sadece bizim Arap ülkelerinde değil, yeryüzü coğrafyasının tümünde kadına zulüm bahis konusu olduğunda akla nedense hep İslam dini getirilir kasıtlı olarak. İslam’ın özgürleştirip asalet kazandırdığı kadını sömürenler, neredeyse her gün başörtüsünü çıkarıp özgürleşen genç kız hikâyeleri servis ederler. Öte yandan yine her gün Allah’ın emrettiği şekilde tesettüre giren genç kızların varlığına ya bizzat şâhid olur yahut çevremizde duyarız. Peki, bu çelişkinin sorumlusu kim?
Müslüman bir kadın olarak, şahsen sorumluluğun bizlerde olduğunu düşünüyorum. İslam’ın bize sunduklarını ne doğru düzgün anlayabiliyor, ne de doğru düzgün tatbik ediyoruz. Geleneklerin kadına biçtiği yetersiz ve düşük mevkideki rolü çoğu kez İslam’ın hükmü zannediyoruz. Oysa İslam insanları bir tarağın dişleri gibi aynı hizada kabul eder. Kadını bu konuda hariç tutmaz. Haklar ve görevler açısından erkek ile kadın arasında bir ayrımdan bahsedilemez. İlla bir fark söz konusu olacaksa bu kesinlikle kadının lehinedir, aleyhine değil. Kadın kocasından ihtiyaçlarının giderilmesini, kendisini korumasını ve gözetmesini talep eder. Fakat bütün güzel işlerde olduğu gibi burada da insandan, insanın zaaflarından kaynaklanan meseleler öne çıkabilir. İhmal kaynaklı yanlışlar nedeniyle fatura olduğu gibi Yüce Allah’ın dinine çıkar.
Oysa İslam’ın nezdinde Hz. Peygamber’in (sav) beyan ettiği gibi “İnsanlar bir tarağın dişleri gibi birbirine eşittir.” Nitekim başka bir hadiste “Kadınlar erkeklerin benzerleri, kardeşleridir” denilmiştir. Kureyş’in İslam’a savaş açmasının temelinde kendilerini köleleriyle bir tutan anlayışa muhalefet vardır. Bir adam öldüğü vakit kadınları tıpkı geride bıraktığı malları gibi oğullarına miras kalırdı. Kız çocukları utanç olarak görülür, küçük yaşta diri diri toprağa gömülürdü. İslam bütün bunlara reddiye olarak gelmiş, kadınları layık oldukları mevkiye taşımıştır.
Hz. Peygamber’in (sav) eşi Hatice validemiz tâcirdi, bir iş kadınıydı, evlendikten sonra işleri eşi Muhammed’-ül Emin’e devretti. Âişe validemiz ise insanlara ilim öğretiyordu. Kendisi hakkında Hz. Peygamber’in (sav) “Dininizin yarısını bu Humeyra’dan alın” dediği bilinmektedir. Ümmü Ammare savaşlara katılmış, Uhud savaşında elinde kılıçla kendini Hz. Peygamber’e siper etmiştir. İlk muhtesibe de olan Şifa Hatun’un şifahâne vazifesi gören bir çadırı vardı ve Hz. Peygamber’in (sav) katıldığı savaşlarda tabiplik yapardı. Esma binti Ebu Bekir de Medine’ye hicret esnasında yiyecek ve haberleri ulaştıran kişiydi.
“Kadınlarınıza güzel davranın” buyuran yine O (sav) olmuştu. Kapıdan içeri somurtkan bir suratla giren adamın evin içerisinde nasıl bir olumsuz atmosfer oluşturduğunu, bu durumdan dolayı ne sıkıntılar meydana geldiğini düşündüğümüzde Hadis-i Şerif’in mânâsı daha iyi anlaşılır.
Sevmediği bir adamla zorla evlendirilen kadının boşanma talebini tereddütsüz yerine getiren de Efendimiz (sav)’den başkası değildi. Nasıl bir Peygamber’e sahibiz, farkında mıyız? Karşılıklı sevginin olmadığı bir evliliğin kişi ve toplum için nasıl bir musibet olduğunu 1500 yıl sonra hala fark edememiş bir ümmetiz biz!
Dünyalar kadar serveti bile olsa İslam’a göre kadın evi geçindirmekle mükellef olmayıp, evi geçindirmek erkeğe yüklenmiş bir vazife. Bunun hikmetlerini bir idrak edebilse kadınlarımız keşke! Kadının erkeğin üzerinde, erkeğin de kadının üzerinde hakkı vardır. Kur’anı Azimüşşan’da geçen “Er ricalu kavvamune ala’n Nisa” ifadesinin gerçek anlamı budur. Erkek kavvam’dır, yani evini geçindirmekle, ayakta tutmakla, ihtiyaçları yerine getirmekle muhataptır. Erkeğin kadını bu konuda zorlaması, para talebinde diretmesi caiz görülmemiştir.
İslam’a göre kadın çalışmak zorunda olmadığı gibi eğitimle meşgul olmak gibi yüce bir mevkide değerlendirilmiştir. Kadın aileyi ve toplumu eğiten kişidir. Fakat bu herhangi bir iş göremez anlamına gelmemelidir. Nitekim Hz. Ömer Beytülmalden ilk olarak ticaret yapmak isteyen kadınlara borç hakkı tanımıştır.
Ne yazık ki, İslam düşmanları bütün çirkinlikleri Allah’ın dinine yamama peşindeler. Terörü, kadın düşmanlığını ve cehalet gibi bütün olumsuzlukları İslam ile eşitlemeye çalışıyorlar. Allah’ın dini bütün bu insanlık dışı vahşetten uzaktır. İslam medeniyetin ve insanlığın ta kendisidir!