Ne bekliyordunuz ki?

YSK’nın İstanbul seçimlerini iptal etmesi üzerine sosyal medyada başlatılan “her şey çok güzel olacak(!)” paylaşımlarına katılan sanat ve eğlence dünyasındaki insanların keskin tavırları, AK Parti cenahını şaşırtmışa benziyor…

Saygı ve hürmetten başka bir şey görmeyen, Tayyip Erdoğan’ın davetlerinde özel ilgiyle karşılanan, kanunî düzenlemeleri jet hızıyla geçen bu tayfanın gezi sonrası bir kez daha ve güçlü biçimde dişini göstermiş olması birilerinin kafasını karıştırdı.

Ben de aksine, Ekrem İmamoğlu’na destek veren sanatçılara ateş püskürenleri, onları yerden yere vuranları, onları PKK seviciliği ve başka bilumum konuyla suçlayanları anlayamıyorum.

Ne bekliyordunuz ki?

Onlar sizden mi oldu zannetmiştiniz?

Cumhurbaşkanı ile resim çektirmek için kalabalıkları yaranların, TRT ve AK Partili belediyelerden iş almaktan başka bir amaçlarının olmadığını anlayamadınız mı bugüne kadar?

TRT ve ATV başta olmak üzere yayınlanan dizilerdeki oyuncuların, yönetmenlerin, kamera arkası ekiplerinin kim olduğuna hiç bakmadınız ki!

Yüzünüze gülen, size patron muamelesi çeken bu tipleri baş tacı ettiniz, ama AK Parti ikliminin ürettiği, pek çoğu büyük fedâkarlık isteyen yolu göze alan kendi insanınızı hiç ama hiç adam yerine koymadınız!

AK Parti’nin pek çok kırgını, küskünü vardır, ama Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da sık sık başarısızlığı dile getirdiği gibi, kendi atmosferindeki “kültür-sanat camiası” en çok örselenenlerin başında gelir.

“Attığınız imza ile tarihe geçtiniz Başkanım” diye son sinema kanunu konusunda Tayyip Erdoğan’a yalakalanan Şahan Gökbakar’ın Ali İhsan Yılmaz ile dalga geçmesi ve Ekrem İmamoğlu’na açıktan destek vermesine biz yine şaşırmadık.

YSK kararı üzerine paylaşım yapanları listelemek marifet değil, marifet onlara karşı kendi sanat camianı neden oluşturamadın sorusuna cevap aramaktır!

Gezi’de de aynı filmi görmedik mi?

Sinemacısı, televizyoncusu, oyuncusu, yönetmeni, senaristi, şarkıcısı, yazarı, çizeri topyekûn gelmemişler miydi?

O gün de yine böyle bir şaşkınlık yaşanmamış mıydı?

Peki değişen ne oldu?

Görüldüğü gibi hiçbir şey…
“Sesimizi duyan var mı?” paylaşımı yapmaktan öte hiçbir şey…

Karşıdaki adam/kadın ismiyle cismiyle orta yerde durup tavrını net koyarken, isimsiz metinlerle kendimizi avutmak bunca yılın sonunda gelinen final olmamalı…

Hiyerarşik yapısında ilk kez “Kültür Sanattan Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı” ihdas etmiş bir parti AK Parti. Ama gelin görün ki, pratikte bu aynı şekilde işlemiyor…

Peki, nasıl oluyor da tüm bu ünlüler kervanı Ekrem İmamoğlu ve CHP saflarında birleşiveriyor?

Bunların içinde hiç mi AK Parti’ye oy veren kimse yok?

İstisnalar varsa da onlar da “ölü taklidi” yapıyorlar ki, haklılar…

15 Temmuz Yenikapı mitingi konusunda Sıla ile ağız dalaşına giren ve mahkemelik olan Davut Güloğlu’na destek verdik mi? Sonra ne yaptılar, Sıla’nın gayri meşru hayatına destek için Aile Bakanı açıklama yaptı.

Bugün Yusuf Güney adlı gencecik çocuk sadece askere bedava konser verdi diye “iktidar yalakalığından” girip, doğmamış çocuğuna küfürden çıkacak kadar vahşileşenlere karşı ne yapabiliyoruz?

Ona güçlü bir destek, yanındayız mesajı verebiliyor muyuz?

Hayır…

O zaman senden olanlar seni niye savunsun?

Biz dönelim sanat camiasındaki CHP şahinliğine…

Sahibi ve ikinci adamı muhafazakâr olan çok bilinen bir televizyon dizi yapım firmasında Ramazan günü sadece iki kişi oruç tutuyordu…

Televizyon ve sinema sektörüne, müzik ve sanat piyasasına hâkim olanların genel durumu bu…

Setlere Alevî görünen dinsizler, müziğe gayler hâkim…

Osman Kavala gibi mentorleri (akıl hocası) olan alanlardan bahsediyoruz…

Kapitalist parasıyla sosyalistlik yapan tipler dolu ortalıkta…

Bunların tek bir ortak noktası var: İslam düşmanlığı!

Çünkü bunların pek çoğu çift kimlikli kişiler…

Görünürde Türk ve Müslüman ismi taşıyan ama arka planda ağırlıklı olarak Ermeni, Sabetayist, Rum ve daha pek çok azınlığın kendini maskelediği bir toplumsal doku bulunuyor!

Bunlar medya, televizyon, sinema, müzik vb toplumu etkileyen alanlarda bilinçli bir tercihle yoğunlaşmış durumdalar. Sektör hâkimiyeti bu insan malzemesinde olunca; ünlü olmasına izin verilen, yolu açılan, destek olunanlar da kendileri gibi kişiler oluyor tabii olarak…

Bu satırların yazarı, inancı olan pek çok oyuncunun ‘sırf öpüşme sahnesi çekmedi’ diye sektörden nasıl silindiğini defalarca dinlemiş, şahit olmuş biridir. İnançlı insanlara bu alanlarda hayat hakkı yok.

O zaman şaşırmayacaksınız!

Yazılarımızda sürekli “inşa etmekten” bahsediyoruz…

“İnşa” deyince sadece “inşaat” anlayan rantiyeci mesleksiz siyasilerin yerini, bu konuları dert edinen; eğitim, kültür-sanat, edebiyat, sinema-televizyon alanlarında da esaslı bir çalışma yapma iştahı olan insan tipinin yönetici olma zamanı geldi de geçiyor bile…

Bu alanları boş bıraktığımız sürece her durumda karşımızda olan bir ünlüler(!) dünyası ile sürekli dağılmaktan bahsettiğimiz aile yapımız ile yaşamaya mahkûm kalırız! 