Milletlerarası iletişim ve tanışmanın sağlanması için en önemli faktör ortak dilin olmasıdır. İnsanların birbirleriyle temas edebilmek ve fikirlerini karşı tarafa ulaştırmak için ortak bir dili kullanmaları gerekir.
Hele ki çeşitli ülkelere göç eden muhacirler için, özellikle ülkelerindeki şartlardan dolayı daha uzun bir süre kalacaklarını düşünen muhacirlerin, yaşadıkları ülkenin dilini öğrenmeleri son derece önemlidir.
Şunu belirtmek gerekir ki Suriyelilerin Türkiye’ye sığınmaları kendi isteklerine bağlı değildi. Amaçları ekonomik durumlarını iyileştirmek de değildi. Sığınmalarının tek nedeni savaş şartlarından kaçmak ve güvenli bir bölge aramaktı.
Suriyelilerin Türkiye’de geçici bir süreliğine ikamet edeceklerini düşünüyorum. Dönüşleri ise çok da uzun bir süre sonra olmayacak. Bu güne kadar kalmaları ise Irak’ta olduğu gibi Suriye’yi de harap etmek için dünyanın Esed rejimini desteklemelerinden dolayı oldu. Bütün bu yaşananlar siyonistleri korumak, bölgenin kaynaklarını sömürmek, özgür ve bağımsız bir milletin oluşmasını engellemek içindi.
Dolayısıyla Suriyeli vatandaşlar dilini bilmedikleri bir ülke olan Türkiye’ye sığınmak zorunda kaldılar. Uzun süre kalınacağı konusunda yakın tarihe kadar kimsenin bir fikri yoktu. Tam da bu noktada, yeni bir milletle temasa geçebilmek için dil öğrenme ihtiyacı ortaya çıktı ve önemi arttı.
Muhacirlerin, topluma uyum sağlamak, onları anlayabilmek, âdetlerini öğrenmek, nasıl düşündüklerini bilmek, tarihleriyle tanışabilmek, ortak ilişki ve dostluklar hatta akrabalık bağları kurabilmek için dil öğrenmeleri şarttır.
Aynı zamanda hastanelere gitmek, kurum memurlarıyla iletişime geçmek, alışveriş yapmak, hatta Türkçe konuşamayan fırsatçı esnafları ayırt edebilmek için dil öğrenmeleri şarttır.
Öğrenciler için bu konu hiç de kolay olmadı. Ancak Suriyeli öğrencileri Türk okullarına entegre etme yöntemi gayet önemli bir yöntemdi. Yeni neslin eğitimi için, en etkili hatta en zor yol Türkçe dilini öğrenmek, yeni topluma uyum sağlamak, onları sevmek ve desteklemek oldu.
Uyum sağlayamayan belirli bir kitle olsa dahi Suriyeli çocukların çoğunluğu aynı anda Türkçe dilini öğrenip eğitimlerini sürdürmeyi başardılar. Bununla birlikte Türk okullarında başarılı Suriyeli öğrencilerin sayısı artış gösterdi.
Öğrenciler arasında farklılıklar bulunabilir. Anadiliyle eğitim görülen durumlarda dahi öğrenciler arasında seviye farklılığı görülebilir. Bu bütün okul ve toplumlarda normal bir durumdur.
Hatta Türkiye’de Arap veya uluslararası okullara çocuklarını yazdıran ailelerin bir süre sonra pişman olacaklarını düşünüyorum. Çünkü öncelikle çocuğuna yaşayacağı ve çalışacağı ülkenin toplumuna uyum sağlama imkânından uzak bırakıyorlar. İkincisi ise bu tür okullarda eğitim maliyetinin yüksek olması.
Burada önemli olan ailelerin ve çocuklarının dil öğrenmesinin ne derece önemli olduğu ve dil öğrenmenin hayırlara vesile olacağı hakkında bilinçli olmalarıdır.
Üniversite öğrencileri içinde aynı şey geçerli. Arap ve Türk medyasında Suriyeli üniversite öğrencilerinin başarıları hakkında nice haberler kaydedildi. En son örneği Kırıkkale Üniversitesi Biyo-Mühendislik bölümünde bölüm birincisi “Nura Primo” oldu.
Daha öncesinde “Ahmet Na’na’a” adlı yine Suriyeli öğrenci Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde, “Hüseyin Necaz” Ocak Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı bölümünde birinci olmuştu.
Okul ve üniversite yaşını geçen muhacirler için durum biraz daha farklıdır. Çünkü eğitim küçük yaşta daha kolaydır. Bununla birlikte hayat sorunları, gurbetin verdiği sıkıntılar, yoğun çalışma saatleri gibi çeşitli etkenler dil öğrenmeyi zorlaştırmaktadır.
Bu alanda bizleri mutlu edecek istisnalar ve başarı öyküleri var elbette. Şartların uygun olması sonucunda şevk ve azimle farklı yöntemlerle Türk dilini öğrenenler var. Hatta bu yöntemler örnek gösterilerek Türkiye’de yaşamayı tercih eden Suriyeli veya Arap muhacirler de uygulayabilirler.
“Ela Kurdiye” adlı kişi Facebook sayfasında Türkçe’yi nasıl öğrendiğini anlattı. Ela Türkçe’yi öğrenme öyküsünü şu şekilde kaydetti:
“Zor ve muhteşem bir süreçti. Türkçe cep sözlük satın aldım. İnternetten çeşitli dersler izledim. Türk Dili eğitim kurslarını araştırdım. 2. ve 3. seviyeyi bitirdim. Böylece temelim oluştu gerisi ise bana kaldı.
Türk dizilerinden bir bölüm izleyip ertesi gün bölümün görüntülerini izlemeden sadece sesli olarak dinleyerek olayları anlamaya çalışıyordum. Çok cazip bir fikirdi. Hatta bana göre meydan okumaydı.
Türkçe makale getirir sözlüğü açar zor terimleri tek tek araştırırdım.
Bir kart yöntemi vardı. Çok faydalı oldu. Cümleyi yazar tercümesini kartın arkasına yazardım.
Aynı zamanda “Duolingo” uygulaması da çok faydalı oldu.
Kısaca öğrenmek güçlü irade ve azim ister. “Niçin bu dili öğrendiğimizi” bilmek de en önemli konudur.
Üniversite öğrencisi “Aye Muhammed” şu konuya dikkat çekti; “Okulumda eğitim dili İngilizce olduğundan Türkçe’yi öğrenme şansım yoktu. Ancak boş zamanlarımda Türk dizilerini seyrederek bir anda kendimi Türkçe’yi anlar ve konuşur buldum. Okulumda Türk öğrencilerle iletişim kurmaya başladım. Çeşitli faaliyetlere katıldım. Türkçe’yi konuşabilmekle kendime olan güvenim arttı. Türkçe’yi konuşurken çok hata yapmama rağmen en etkili yöntem hata yaparak öğrenmek oldu”.
Yine “Nur Şabaklo” ve “Rua Şabaklo” adlı 2 Lübnanlı genç kız 2011 yılından itibaren Türk dizilerini çevirisi olmadan dublajsız seyretmeye başlamışlar. Bunu gören anne baba kızları için Türkçe uydu taktırmış. Bu şekilde Türk kanallarında spor, magazin, dizi, haber gibi çeşitli programları takip ederek 2012 yılının ortalarında Türkçe’yi akıcı konuşabilmişler. Daha sonra çevirmenlik mesleğine başlamışlar.
Arap camiasının en büyük sorunu, sadece Arap dünyasıyla iş kurmalarıdır. Bu dış dünyaya kapanmalarına neden olacağı gibi bu durum bir toplum içinde başka bir toplumun oluşmasına neden olabilir. Buna engel olmamız gerekir.
Bir medyacı arkadaşım birçok kursu geçip Türkçe’yi öğrendiğini ancak sadece Arapça konuşulan ortamlarda bulunduğu için birçok şeyi unuttuğunu söyledi.
Dolayısıyla Suriyelilerin ve Arapların Türkçe’yi öğrenmeleri için gereken çabayı sarfetmeleri gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda azimli ve şevkli davranmalıdırlar. Çünkü sadece azim ve şevkle birçok zorluğun üstesinden gelebiliriz.
Elbette zaman meselesi de çok önemli. Aileyi geçindirmek için uzun süreli çalışmak insanın enerjsini tüketiyor. Bu noktada iş sahiplerinin personellerine Türkçe öğrenmeleri için fırsat sunmaları gerektiğini düşünüyorum. Bunun uzun vadede çalışılan işyerlerine olumlu etkisi olacağı da kesindir.
Daha önemlisi Türkiye’nin eğitim burslarında Türkçe dilini bilme şartı koymasıdır. Bu yöntem Türk dilinin uluslararası bir dil olmasını sağlayacaktır. Böylece dizi ve gezi gibi birçok faktörlerle Türk kültürü de yayılacaktır.
Türklerin muhacirlere Türkçe’yi öğretmeleri son derece önemli bir konudur. Bu alanda sivil toplum kuruluşları, insani projeler ve gönüllülerin destekleriyle ciddi adımların atılması gerekmektedir. Komşular dahi Arap komşularına Türkçe’yi öğretebilirler. Bu durum elbette isteyerek veya mecburiyetten Anadolu’yu bilinmeyen tarihe kadar yurt edinen bütün mazlum milletlerin faydasına olacaktır.