25 Kasım Cumartesi günü İstanbul MAZLUMDER Genel Merkez binasında, Cezaevi Söyleşileri’nin 35. konuşmacısıydım. Bu sohbetten notlarımı, sizlerle paylaşmak istiyorum.
Allah’a Hamd, Hz. Muhammed Mustafa (SAV) Efendimize ve
Ehli Beytine, İmamlara, Müçtehitlere ve tüm şehidlerimize selam olsun. İslami mücadele esnasında, cezaevlerine düşüp şehid olan tüm kardeşlerimizin ruhuna El Fatiha…
“Tevhid Selam Terör Örgütü” uydurmasıyla ilgili cezaevi sürecini anlatmadan önce, Cumhuriyet döneminde yapılan bazı hukuksuz takibat ve cezalandırmaları özetle anlatmak istiyorum.
Öncelikle şu gerçeği dile getirmem gerekiyor:
Yeni kurulan her rejim, önceki devrin ileri gelenlerini acımasızca tasfiye eder. Bu, seküler dünyanın bir gerçeğidir.
İslam’ın gerçeğine gelecek olursak… Hz. Muhammed (SAV) Efendimiz Mekke’nin fethinde, en azılı düşmanlarını affetmiştir. Laik Kemalist sistem sadece Müslümanları değil, sistemin uygulamalarına muhalefet eden hemen her kesimden insanları ibreti âlem için te’dip etmiş… Kimisini itibarsızlaştırmış, kimisini sürgün ederek cezalandırmış, kimisini cezalar vererek susturmuş, kimisini de idam ederek yok etmiştir. Şeyh Said, İskilipli Atıf, Ali Rıza Hoca, Giresunlu Şeyh Muharrem Hafız idam edilenlerden bazılarıdır…
Atatürk’e yakın cenahtan olup, muhalifler tarafından kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası mensubu olan Ziya Hurşit, Laz İsmail, Trabzon mebusu Hafız Mehmet Bey’le birlikte 14 kişi İzmir Suikastı bahanesiyle idam edilmiştir. İdam edilenler arasında Mustafa Kemal ile birlikte 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan, daha sonra Eskişehir milletvekili olan Miralay Arif Bey de vardır.
Miralay Arif Bey, idam edilmeden önce Mustafa Kemal’e “20 yıllık arkadaşınızım, size fedakârca hizmetlerim oldu; ölüme yaklaştığım şu anlarda beni affedeceğinize eminim” diye mektup yazar, fakat idamdan kurtulamaz.
Sistem kendine muhalif olanları ezmeye, sindirmeye, yok etmeye devam etmektedir. Bediüzzaman Said Nursi, ömrünün sonuna kadar sürecek çilesine ilk olarak 1935 yılında Eskişehir’de hapsedilerek başladı. Yıllarca Afyon, Isparta, Denizli gibi değişik şehirlerde sürgün hayatından sonra 23 Mart 1960 Çarşamba günü Urfa’da vefat etti.
1944 Olayları ve Türkçülere yapılan işkenceler… Milli Şef İnönü Cumhurbaşkanı, Şükrü Saraçoğlu da Başbakandır. Paralardan Atatürk’ün resminin atılıp İnönü’nün basıldığı yıllar…
Başbakan Şükrü Saraçoğlu, Meclis’in bir oturumda: “Ben Türkçü bir Başbakanım, Türkçülük bizim için kültür meselesi olduğu kadar, bir kan meselesidir” diyerek açıkça ırkçılık yapmaktadır.
19 Mayıs günü İnönü, şöyle bir beyanat verir: “Turancılar, Türk milletini bütün komşularıyla (komşu dediği Komünist Rusya’dır) onarılmaz bir surette düşman yapmak için bire bir tılsım bulmuşlardır. Bu kadar şuursuz ve vicdansız fesatçıların tezvirlerine, Türk milletini teslim etmemek için elbette Cumhuriyetin bütün tedbirlerini kullanacağız.”
Bunu emir telakki eden yetkililer milliyetçi avı başlatırlar. Ve İstanbul’da meşhur “tabutluk” işkencehaneleri kurulur. Yarım metrekarelik bir mekân. 50 santim uzunluğunda, 2.5 metre yüksekliğinde beton duvar içerisine açılmış oyuklardır. İçine sokulan bir insan kapı kapanınca yere çömelemez; bu oyuklara sokulanları belinden ve kollarından duvara bağlamak için demir prangalar vurulmaktadır. Ayrıca, oyuğun tepesine üç adet beş yüz mumluk ampul konulmuştur. Tabutluklara konulanlar 2-3 gün aç ve susuz bırakılır, tabii ihtiyaçlarını gidermelerine bile izin verilmezdi. Tabutlukla ilgili birçok kitap yazılmıştır.
Osman Yüksel Serdengeçti… “8 defa mahpus, bir defa mebus” diye kendini tanıtan bir dava adamı… Bir duruşma sırasında kendisine, “Evladım sen burada Allah demenin yasak olduğunu bilmiyor musun?” diye soran hâkime “Öyle mi… Allah Allah!” diyen hazırcevap bir şahsiyet…
Necip Fazıl Kısakürek… “Zindan iki hece, Mehmed’im lâfta! / Baba katiliyle baban bir safta! / Bir de, geri adam, boynunda yafta… / Halimi düşünüp yanma Mehmed’im! / Kavuşmak mı? Belki… Daha ölmedim!” 22 Aralık 1943 yılında askerdeyken başlayan bir günlük hapis hayatı, 25 Mayıs 1983 tarihindeki vefatına kadar… Ömrü çilelerle geçen bir mütefekkir… Toplam 3 yıl 9 ay 17 gün hapis yattı…
Şeyhmus Durgun… Milli Türk Talebe birliği (MTTB) tarafından yayınlanan Çatı dergisinde kaleme aldığı 15 Nisan 1978 tarihli “Bu Böyle Biline” başlıklı yazısından dolayı 163. maddeden, “Devletin temel nizamını İslam’a uydurmak ve Türkiye’de İslam devleti kurmak istediği için” yargılandı ve 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bundan dolayı tutuklanarak, önce Bayrampaşa Cezaevi’nde daha sonra da Çanakkale Kapalı Cezaevi’nde hapsedildi. Çanakkale Kapalı Cezaevi’nde cezasını tamamlarken, laik rejimin gardiyanları tarafından işkenceyle, 23 Ekim 1985 Çarşamba günü şehid edildi.
Hüseyin Kurumahmutoğlu… 18 yaşında girdiği Mamak Askeri Cezaevi’nde 15 Temmuz 1987 günü, gördüğü işkencelerden dolayı şehid oldu.
Mehmet Ali Gündüz Hoca… Görevli olduğu Yalvaç Merkez Devlet Han Camii’nde verdiği bir vaazdan sonra, Camcı Avni isimli birisi tarafından şeriat propagandası yapıyor diye şikâyet edildi. 163/2 maddeyi ihlalden dava açıldı ve dava dosyası, İzmir DGM’ye sevk edildi. Yargılama sonunda 5.5 yıl hapse mahkum oldu. Önce Şarkikaraağaç’a, sonra Yalvaç cezaevine sevk edildi. Hastaydı, sağlıksız bir ortamda Konya Devlet Hastanesine gönderildi ve 12 Ocak 1990 günü şehid oldu.
Bedii Tan… Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi cehennemini yaşayanlardan birinin tarifi: “Bu zindanın bir benzeri var mı dünyada bilemiyorum, ama yeryüzü cehennemi olduğundan hiç kuşkum yok. Bu zindanda, ölüm orucunda can verenler vardı.” Havalandırmada, betonda, üstümüz çıplak halde, dünyanın idmanını yaptırıyorlardı… Bedii halsiz düştüğü için oracığa yığıldı kaldı… Bedii’nin orucunun farkına vardılar… Yerde yatıyordu. Bir er ve bir çavuş gardiyan geldi, koğuşa girdiler. Yerde yatan Bedii Bey’in karnına bastılar. Bağırsakları ve böbreği patladı. Bedii Tan öldü, elli yaşındaydı…
Yılmaz Yalçıner, Ömer Yorulmaz, Mekki Yassıkaya, Hasan Güneşer… Bu cehennemden nasiplerini aldılar… 3 yıldan fazla bu cehennemde yattılar… 10 yıllık zindan hayatını 1991 yılında tamamlayıp tahliye oldular…
Tevhid Selam Terör Örgütü safsatasıyla kurulan FETÖ kumpasını gelecek yazımızda anlatalım…
* * *
Bu ayın şehidlerinden Metin Avcı
4 Aralık 1979 tarihli bir gazete haberi:
1-Eskişehir’de bir Müslüman şişlenerek şehid edildi.
2-Ankara’da başı taşla ezilen iki işçiden biri öldü, biri komada.
3-Giresun’nda 7 yaşındaki bir kız çocuğu bomba ile parçalanarak can verdi… Elazığ’da bir zabıta memuru öldürüldü… Urfa’da Apocular bir kişiyi öldürdü.
“Eskişehir… Eskişehir’in 2 Eylül Caddesinde bir inşaat işçisi, kimliği belirlenemeyen kişi veya kişilerce öldürülmüştür. Eskişehir Devlet Hastanesi’nde yapılan otopside, 18 yaşındaki inşaat işçisi Metin Avcı’nın bıçaklanarak öldürüldüğü belirlenmiştir. Olayla ilgili soruşturma sürdürülmektedir. Eskişehir’de şişlenerek şehid edilen Metin Avcı’nın çevrede, İslami faaliyetleriyle tanındığı öğrenilmiştir. Olay, Eskişehir’deki İslami çevrede teessür uyandırmıştır.”