Kokkun Efe

Sıla-i rahim gezilerine devam ediyorum. Akrabalarımı ve dostlarımı ziyaret edip, hâl hatırlarını soruyor, dualarını alıyorum.
Özellikle baba dostlarını ziyaret etmekten çok haz duyuyorum. Baba dostlarını ziyaret ettiğimde, çoğunun sevinç ve hüzünle ağlayarak, rahmetli babamla yaşadıklarını anlatmaları beni mutlu ediyor. Uzun yıllar önce 1971 yılında, Bozkır’ın Karayahya Köyü’nden İsmil’e göç eden Efe’nin Ali (Karayahyalı Ali Efe)’yi Mehmet Yetişen ile birlikte ziyaret ettim. İlk anda tanıyamadı, ismimi söyleyince gözleri doldu ve hüzünlü bir şekilde kucaklayıp gözlerimden öptü. Kendisini yazları İstanbul’da Bebek, Yeniköy, Tarabya taraflarında 3 tekerlekli el arabasıyla şapka, şort ve deniz malzemeleri sattığı dönemlerde, babamdan veya başka kimselerden aldığı malları götürüp teslim ettiğim zaman görmüşlüğüm çok vardı.
Babam, Kaynatam, Ali Dayım ile birlikte panayırlarda yaşadıklarından anlattı. “O günlerde dostluk ve arkadaşlık bambaşkaydı. Ben bir kaza yaptım. Karayahya’da köyde evde bir akşam evde tüfek temizliği yaparken kazayla birini vurdum. Sekiz ay Bozkır’da hapiste kaldım. Hakim beni serbest bıraktı. Köye geldim. Senin baban kaynatan, ali dayın, daha birkaç kişi; gelmişler bizim habarımız yok. Evin etrafında geceleri nöbet tutarlarmış, karşı taraftan birileri bana bir şey yapmasın diye. Karşı taraf bunu duymuş, haber salmışlar; bu bir kazadır oldu. Biz bir şey yapmayacağız demişler. Öyle olunca nöbet tutmayı bırakmışlar. Böylesi dostluklarımız vardı bizim.”
Böyle hatıralarını dinlediğim baba dostlarından bir kaçını burada zikredeyim Yalınayağın Durali (Durali Doğan), Bademlili Mehmet (Mehmet Erkan), Abdullah Hoca’nın Mehmet (Mehmet Ovacık), Seydali Şahin, İzmir Abdullah (Abdullah İzmir), Hacı Veli (Veli Öğütçü), Hacı Nebi (Nebi Özmen), Halil İbrahim Özmen, Mehmet Özmen, Paşa’nın Mehmet Ali (Mehmet Ali Aydın), Teke’nin Emin, Hacı Ahmet’in Hasan (Hasan Aydın) Hacı Ahmet’in Ramazan (Ramazan Aydın) …
Babam kendi akranları ve hatta kendinden yaşlı insanlar arasında, önderlik yapan bir kimseymiş. Köyde yaşarken babamın öncüsü olduğu 11. Bölük diye bir grup oluşturmuşlar. Bu “11. Bölük” tabiri Bozkır’ın diğer köylerinde de yayılmış. Hangi köyde bir düğün dernek varsa, bu 11. Bölük gider, orayı şenlendirecek çeşitli oyunlar yaparlarmış. Babam o dönemlerde süslenmesine itina gösterdiği, çeşitli kokular süründüğü için arkadaşları ve köylüler “Kokkun Efe” lakabını takmışlar.

ABDULLAH TEKİN
(Kokkun Efe)
Mehmet Ali Hoca ile Ümmü Gülsüm’den, 1931 yılında Kuşca’da Irgınlar mahallesinde doğdu. 7 yaşında babasını (1938), 11 yaşında da Annesini (1942) kaybedip; öksüz ve yetim büyüdü. Çocukluğunda, Ablası Havva tarafından bakıldı.
Çocukluğunda önce köyde ve daha sonra Alibeyhüyüğü’nde 7 yıl çobanlık yaptı.1947 yılından itibaren, İstanbul’a gelip çalışmaya başladı.
Askere gitmeden önce, kendisi gibi öksüz olan Zeynep Aydın ile evlendi. 7 yıl çocukları olmadığı için, çok fakir olmasına rağmen; ilk oğlu Mehmet Ali Tekin için, bir tosun kurban etti.
Her Kuşcalının yaptığı gibi, İstanbul’a geldiği ilk yıllarda sırtında küfede, kolunda sepette meyve ve sebze sattı. Daha sonraki yıllarda, üç tekerlekli araba ile İstanbul’un çeşitli semtlerinde meyve sebze sattı. İlkbahar mevsimi sonlarında İstanbul’a gelir, Ekim-Kasım aylarına kadar, İstanbul’da çalışırdı. Bu, yıllarca böyle sürdü.
Kuşcalılar içinde meyve sebze satıcılığını bırakıp, Kadıköy taraflarında deniz kenarlarında, şapka, şort gibi, deniz malzemeleri satmaya başladı. Yakın akrabaları ve arkadaşlarının da sebzeciliği bırakıp; deniz malzemeleri satmaya başlamalarına vesile oldu. Böylece Kuşcalılara esnaflık yapmayı ilk öğreten; Abdullah Tekin, Kuşca ve Bozkır yöresindeki lakabıyla da Kokkun Efe – Kokkun Abdullah olmuştur.
Bozkır ve civar köylerinin hemen hemen hepsinden arkadaşları ve dostları vardır. Onların düğünlerinin şenlenmesi için, elinden gelenleri yaptığından dolayı; tüm Bozkır Köylüleri kendisini, hayırla yad etmektedir.
Bunu, bizzat 2008 yılı Ağustos ayında, yaşadım. 2009 yılında yayınladığım Tarihi Coğrafi Kültürel Yönleriyle BOZKIR kitabına Bozkır köylerinin resimlerini çekmek için gezerken; Büyük Öz köyü camisinde öğle namazını kılmak için camiye gittim. Cami önünde 7-8 kişi var, birkaçı öğretmen ve imam diğerleri köyden insanlar. Cemaate “Ben Guççalıyım, İstanbul’da yaşıyorum, gazeteciyim. Bozkır ile ilgili bir kitap yazacağım, onun için köyleri geziyorum” dedim. “Guççalı kimlerdensin?” diye sordular. “Kimleri tanırsınız?” dedim. “Guçça’dan Kokkun Abdullah, Gıvırcık Hasan ve Sıhhiye Ali vardı, tanır mısın?” diye sordular. Ben de “Kokkun Abdullah Babam, Gıvırcık Hasan Gaynatam, Sıhhiye Ali de dayım olur. Dayım ve babam sizlere ömür. Gaynatam sağ” diye cevaplayınca, pek inanamamışlardı. Konuştukça doğru söylediğime inandılar.
Ailesini, 1964 yılında İstanbul’a getirdikten sonra, bu iyiliklerine; İstanbul’da devam etmiştir. Bozkır köylerinden, hastalık sebebiyle İstanbul’a gelenlere, evini açardı. Günlerce, haftalarca misafir ederdi. İş aramak veya iş kurmak için, İstanbul’a gelen Bozkırlılara arka çıkar, yol gösterir ve önderlik ederdi. Onlarca kişiye ön ayak olup; iş kurmasına yardımcı olmuştur. Bundan dolayı, İstanbul’daki Bozkırlıların ve Kuşcalıların ‘Dayı’ lakabı vermesiyle, ‘Abdullah Dayı’sı olmuştur.
Haznedar İnönü Caddesi’nde açtığı perakende giyim mağazasına, Butik Gel ismini vermişti. Mağazanın açılışında bulunanlar arasından, Bozkır eski adı Hocaköy, yeni adı Üçpınar’lı Yılmaz İşleyici “Dayı senin ismin varken, ‘Butik Gel’ ismini neden koydun? Kaldır bu tabelayı, ‘Butik Dayı’ yazdır”, tavsiyesine uyarak; mağazasının adını, Butik Dayı olarak değiştirmiştir.
Bu günkü Butik Dayı mağazalarının sahipleri olan; Trabzon Of’lu Miktat Hacıkeleşoğlu’nu ilkokuldan sonra, yanında çırak olarak alıp, yetiştirip askerden geldikten sonra da yanına ortak yapan, Abdullah Dayı (Abdullah Tekin)’dir.
İstanbul’daki Kuşcalıların dağınıklığına son verecek, öncülüğü yapan ve her ay toplanmalarına vesile olanların başında, Abdullah Tekin gelmektedir.
Mide kanseri tedavisi görmekte olduğu, 20 Nisan 1990 günü, İstanbul’da vefat etti. Güngören Mezarlığı’na defnedildi.
Allah taksiratlarını affetsin ve mekânını cennet eylesin. (Amin)