“Değerlerimize sahip çıkma hususunda ahvalimiz nasıldır” suâline kimileri müspet, kimileri de menfi cevap verirler.
Biz ise bu hususlarda durum tespiti yapmakla birlikte, elimizden geldiğince özellikle şehidlerimize ve değerlerimize sahip çıkma noktasında, faaliyet yapmayı tercih ediyorum.
Meselâ İslamî mücadele esnasında şehid olmuş bir isim duyduysam, hemen o şehid ile ilgili araştırma yapmaya çalışırım.
Şu yapılmıyor, bu yapılmıyor, insanlarımıza sahip çıkılmıyor gibi sızlanmaları dillendirmektense; o hususta bir adım atıp, karınca kararınca bir şeyler yapmayı tercih edenlerdenim.
Böyle bir gayrete misal vermem gerekirse…
İslami mücadele esnasında şehid olan kardeşlerimizle ilgili olarak, 2 ciltlik bir çalışmam var ve araştırmalarım devam etmekte.
Bosna savaşı esnasında, iki defa bölgeye gitmiştim ve Bosna’da şehid olan Türkiyeli Müslümanların kabirlerini araştırma, imkân ve zamanını bulamamıştım. Savaş bittikten sonra 1997 yılında gittiğimde Zenica, Travnik bölgesindeki şehid kabirlerini araştırıp bazılarını bulmuştum. Mostar’a gidip araştırma yapabilecek imkân bulamamıştım.
Bosna’ya gidip gelen arkadaşlarımıza, “Mostar’da üç tane Türkiyeli şehid arkadaşımızın kabri var, Mostar’a giderseniz bu şehidlerimizin kabirlerini bulup, ziyaret edin” diyordum.
Mostar’da şehid olan kardeşlerimizle ilgili olarak, Yeryüzü dergisinde bazı bilgiler ve kabirlerinin başucunda tahtada isimleri yazılı birer resimleri vardı. Mostar’da hangi cami haziresinde olduğu bilinmiyordu. Bosnalı sivillerin oluşturduğu milis gücü Crni Labudovi (Kara Kuğular)’ın geçtiğimiz Mayıs ayında yeni merkezlerinin açılışına, o dönem Kara Kuğular’la birlikte mücadele vermiş arkadaşlarımızla birlikte davet edildik.
Saraybosna’daki programlardan sonra, benim ısrarım üzerine Mostar’a gittik ve bir iki cami haziresini araştırdık, fakat şehidlerimizin kabrini bulamadık. Mostar Konsolosluğumuza gittim ve yetkili arkadaşlardan birisine durumu anlattım. Genç diyebileceğim 35-40 yaşlarında olan görevli, şehidlerimizin kabirlerinin bulunduğu camiyi ve hazirenin hangi bölgesinde olduğunu, ayrıntılı olarak anlattı (kabre gidip görmeyen birisi böyle ayrıntılı tarif edemezdi), teşekkür ederek ayrıldım ve arkadaşlarımızla Hotel Bevanda karşısında Baba Beşirova Camii kabristanına vardık, tarif üzerine hemen kabirleri bulduk. Yasin okuduk ve dua ettik.
Bu girizgâhtan sonra lafı, İlim Yayma Cemiyeti ve İstanbul İmam Hatip Okulu için önemli bir kişilik olan İbn’ül Emin Mahmut Kemal İnal Bey’e getirmek istiyorum.
Bu vesileye müsebbip olan Dursun Gürlek Hocamıza da, buradan teşekkürlerimi arz ediyorum. Dursun Hocamızın Ayaklı Kütüphaneler kitabının bir bölümünü, Mezarlıklara Hayat Veren ve ölüleri Dinken Âlim İbn2ül Emin Mahmud Kemal İnal (1870-1957) ayırmış.
İstanbul İmam Hatip Okulu’nda tedrisat görmüş bir kimse olarak, İbn’ül Emin Mahmud Kemal İnal Bey’i öncelikle kendime ve yeni nesil arkadaşlarımıza hatırlatmayı, bir vazife addettim.
İbnülemin Mahmud Kemal İnal ismiyle tanışmam, aslında ta 1966-67’li yıllara dayanır. Beyazıt Mercan’da bulunan İbn’ül Emin Han’da babamın bir triko konfeksiyon toptan dükkanı vardı. İlim Yayma Cemiyeti Genel Merkezi de çok uzun yıllar, o binanın en üst katındaydı. Binanın iki tane giriş kapısı vardı. Her iki kapı yanında bronz tabelada İbn’ül Emin Mahmut Kemal İnal Vakfı yazıyordu. O zamanlar bir ilkokul talebesi olarak bana, sıradan bir tabela geliyordu. Ayaklı Kütüphaneler kitabının 297. sayfasında şu bölümü okuyunca, İbn’ül Emin Mahmud Kemal İnal Bey’e vefasızlığımız aklıma geldi:
Tam bir hayırsever
İbn’ül Emin Mahmud Bey’in aziz milletine olan hizmeti sâdece kaleme aldığı kitaplardan ibâret değildir. O, bütün maddî varlığını bu ülkenin insanlarına bağışlamanın mânevi hazzını da ayrıca yaşadı. Bunu ünlü vasiyetnâmesinde açık açık ve nev’i şahsına münhasır bir üslûpla dile getirdi. Vakfettiği binanın gelirinin İstanbul Çarşamba’daki İmam Hatip Okulu’nda okuyan fakir öğrencilere, ayrıca İstanbul Üniversitesinin çeşitli fakültelerinde eğitim gören dindar talebelere burs olarak verilmesini istedi. Bu hayırlı hizmet hâlen devam etmekte, “İlim Yayma Cemiyeti”, “İbn’ül Emin Vakfı” gibi kuruluşlar Üstad’ın vasiyetnamesine uygun olarak, hizmetlerini sürdürmektedirler.
Bununla da yetinmeyen Mahmud Kemal Bey, Zeynep Kâmil Hastahânesi’ne yüz altın lira, Vakıf Gurebâ Hastahânesi’ne seksen altın lira, Verem Hastahânesi’ne altmış altın lira, Darülacezece seksen altın lira bağışlamak sûretiyle ne kadar hayırsever bir insan olduğunu, bir de bu yolla gösterdi.
Hâfıza şampiyonu
Her fâni gibi İbnülemin Mahmud Kemal Bey de, seksen yedi yıllık uzun ömrünü tamamladı ve 24 Mayıs 1957 yılında Hakk’ın rahmetine kavuştu. Cenazesi hastahâneden alındı, İstanbul Üniversitesinin Beyazıt’taki merkez binasına getirildi. Burada bir tören yapıldıktan sonra, cenaze namazı Beyazıt Câmii’nde kılındı. Tabutu cenaze arabasına konulmadı. Tekbir ve tehlillerle Beyazıt’tan Lâleli istikâmetine doğru, eller üstünde taşındı. Aksaray’daki Valide Câmii’nin önüne gelince, emniyet görevlileri mâni oldular. Cenaze arabaya konularak mezarlığa götürüldü. Şurasının belirtilmesi gerekir ki, Mahmud Kemal Bey Cumhûriyet devrinde tekbirlerle ve tehlillerle uğurlanan, ilk kalem erbabı olarak târihe geçti. 0, Müslümanca yaşadı ve Müslümanca öldü. Merkezefendi’deki aile kabristanına defnedildi.
Ecel geldikde fâide vermez Tedâvi eylese hatta Azrâil
İbnülemin Mahmud Kemal İnal’ın en belirgin özelliklerinden biri de üstün zekâsı ve parlak hafızasıdır. Otuz yıl önce gördüğü bir adamı bile bu kadar uzun bir süreden sonra, derhal tanıyan bu nâdir yaratılışlı insan; târihi, edebi konularda, özellikle biyografi sahasında, hemen herkesin müracaat mercii idi. Sorduğunuz her soruyu, en küçük bir yanlışlığa düşmeden, zamanını ve mekânını bile belirterek, basit ayrıntıları dahi ekleyerek ânında cevaplandırırdı. Çağdaşı olan Ali Emirî gibi, o da yüzlerce şiiri ezbere okur, kelâm-ı kibarları, darb-ı meselleri peşpeşe sıralardı. Kafası tanzim edilmiş zengin bir arşiv gibiydi. Bundan dolayıdır ki, kendisine “Kafasının içi, kütüphanesinden daha zengin olan adam” denilmişti. Hazretin ne büyük bir hafıza şampiyonu olduğunu gösteren enterasan menkıbelerin sayısı hayli kabarıktır.” (*Ayaklı Kütüphâneler/Dursun Gürlek/Kubbealtı Yayınları/ 18. Baskı 2017 (Nisan)
İbnülemin Mahmud Kemal Bey’in biyografisi ve eserleri ile ilgili olarak bir başka yazı yazacağım inşallah.
İbn’ül Emin Mahmud Kemal Bey’in Ruhu için El Fatiha…