İyilik yorgun düşürülemez

Çok acı çekmiş bir toplumuz ve acılarımızı çoğaltacak şekilde kurcalanan yaralarımıza rağmen ayakta kalma mücadelesi veriyoruz. Osmanlı’nın bölünme travmasını henüz atlatamamışken, başka türlü bir bölünme tehdidi bünyemizi zehirliyor. Yaralarımızı iyileştirmek için kendi halimize bırakılmadığımız da bir gerçek. Kesimleri tek tek seçilmiş resimler üzerinden kendi acısının gerçekliğine gömülmeye zorlayan girdap, olguları sadece resmi kamu üzerinden görmeye zorluyor. Kamusal görünürlüğü ve kabulü olmayan kişinin hayırlı işleri yok mesabesinde sayılıyor.
Gösterişsiz bir şekilde insan olma mücadelesinin kamusu sessiz sedasız var oluyor bir yerlerde. Hayırlı işin öznesi yorgun düşürülemez; gerçek iyilik hayal kırıklığı nedir, bilmez.

İnsanların dünyayı birbiri için cehenneme çevirmeye çalıştığı bir zamanda iyilik haberleri ile açılıyor daralan nefeslerimiz. Başımı örtmeden çok daha önce, tefsir çalışmalarıyla, okul komşuluğuyla yol kardeşim olmuş Hasibe Turan, hayırlı işlerde faaliyetini sürdürüyor. İyi muamelede adaletten hiç şaştı mı, bilmiyorum. Evi ve sofrası her an misafire açık, aynı zaman aralığında birkaç işi birden sürdürebilir ve yüzündeki tebessümü eksik etmez. Hanzala’yı Türkiye’ye ilk tanıtan isimlerden biri. 28 Şubat’a götüren süreçte cemaat ve sivil toplum örgütlerinde beliren “joker muamelesi gören bacı” etrafında sayısız hikayenin tanığı. Engellere takılmadı, rövanştan söz etmedi, tebliğ dilini geliştirmeyi sürdürdü.

Ondan “mağdur” veya “kurban” diye söz edemem; kendisi de bunu istemezdi, aslında hiçbirimiz istemeyiz bunu yol arkadaşları, kardeşleri olarak.

Şifa, bize sunulamayan adaleti gerçekleştirme başarısında aranabilir ancak. Bu toprakların kendine özgü ayakta kalma çabası, muhacire, mülteciye açık kapılarına da borçlu dayanıklılığını. Sayısız kurum ve insan yüz binlerce mültecinin insana yaraşır bir şekilde ağırlanması için gecesini gündüzüne katarak çalışıyor. Kahramanmaraş Mülteci Kampı’nda Afad İl Müdürü Mustafa Gültekin, kendisini çadırında ziyaretim sırasında anlatmıştı: Mülteciye yaklaşımda hissiyatımız kanun kuralla sınırlayamıyor kendini. “Geliyor kapıya, alıyorsun. Telefon ediyor, emmioğlu sen de kapıya gel, diyor. Kampın kapasitesi belli, ama kapıda bırakamıyorsun. Biz gururu yüzünden kapıya gelemeyeni, yetim ailelerini, dulları, kız çocukları olan aileleri bulup öncelemeye çalışıyoruz.”

İyilik yolları sonsuz, iyiliği tam zamanında ve zarafetle gerçekleştirmek ise marifet istiyor. Bütün bir ömür boyunca atılan ilmekler bazen bir kurumda can buluyor, bazen yün bir atkıda.

“Sevgimizi dokuduk ilmek ilmek”, Hasibe’nin son projelerinden biri ve kış soğuklarında ortada kalan mülteciler konusunda toplumu seferber etme amacı taşıyor. Proje önce ev kadınlarına dönük olsa da zamanla daha geniş kesimler tarafından benimsendi. Yalnızca Kahramanmaraş’a 10 bin bere ve atkı götürdü Asitane. Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesine de atkı ve bere götürülecekti, ancak buna gerek kalmadı. Kampanya duyulduğunda ilçedeki kadınlar harekete geçerek bin atkı ve bere örmüşler.

Asitane, Karagümrük’te Hasibe Turan’ın yöneticisi olduğu bir kültür merkezi, neredeyse on yıldır alternatif bir eğitim alanı olarak sunduğu imkanlarla, gençlerin şaşırtıcı üretimleriyle belirgin bir coşku yayıyor etrafına. İş, mesai, sanat, üretim, dostluk, sohbet iç içe yaşanıyor orada. Her yaşta insan fotoğraf çekiyor, sergi açıyor, konser veriyor, sanat destekli turlara katılıyor. Sözünü ettiğim başörtüsünün kamusal yasaklı olduğu yıllarda gerçekleşen bir yapılanma. Başarısı, kurucusunun atıl halde bulunan yetenekleri harekete geçirme azminde aranabilir. Uygun kişi ve konuları bir araya getirmenin ve zamanından önce fark etmenin kolay olduğu söylenemez. Bazen dolaylı bazen doğrudan engellemelerle karşılaştığını anlatır Hasibe. Daha önce benzeri çalışmalar gerçekleştirmiş bulunan “ablalar”dan, “Ne yapmaya çalışıyorsun? Yeni yeni şeyler mi icat ediyorsun?” şeklinde sorular işitmek kolay olmasa gerek. Yarı yolda bırakıldığı veya acımasızca eleştirildiği durumlarda iyimserliğini koruyarak yürüyüşünü sürdürdüğünün şahidiyim. Peki, bunu nasıl sağlayabiliyor? Cevabı çok sade: Müslüman olmanın farkı ortaya nasıl konulacak?

İnsan durduğu yerde Müslümanlığıyla nasıl övünür?

Akla Hikmet Kıvılcımlı’nın sözünü getiriyor bu endişeleri: “İslam oturaklık dini değildir.” Benzeri bir cümleyi Diriliş dizisinde Hayme Ana dile getirmişti: “Biz bu dünyaya oturmak için gelmedik.”

“Sürekli kendime sorular soruyordum, hala sorarım” demişti bana Hasibe, bir konuşmamız sırasında. “Birikimlerim, yaşadıklarım, topluma fayda sağlayacak şekilde nasıl dönüşebilir? Topluma ve çevreme ne verebilirim? Bu çalışmalarda en zor aşama yapmayı planladığınız işi ilgili kişilere kabul ettirmek. Anladığım kadarıyla da kimseye proje beğendiremiyorsunuz. Asitane için de böyle oldu. En başından bugüne kadar yaptığım çalışmaları danışmalar sırasında karşıma çıkarılan şüphelerle ölçüp biçseydim, kesinlikle bir adımlık yol alamazdım. Biraz olsun destek bulabilseydim, çok daha ilerilere götürebilirdim Asitane’yi. Ama şu oluyor genellikle, projenizle baş başa olduğunuzu fark ediyorsunuz.”

Hasibe, grafik eğitimi gördü. Mesleğini yapmasına izin vermeyen şartlara hiç teslim olmadı. Alternatif kamu arayışı konusunda cehdi, Valery’nin şairler için yaptığı tespiti hatırlatıyor: “Kendi kamularını kurarlar.” 28 Şubat’ın birdenbire oluşan bir tarih olmadığını söyleriz genellikle.

Öncesine özgü sessizlik ve yas, uzlaşma ve örtbas, sonrasını da getiriyor. Hasibe yas iklimine kapanmak yerine kendi sürekli baharını yaşatmanın yollarını aradı. Ne uzlaştı ne de örtbasa tevessül etti, hakikati neşeli üretkenlikte aradı. Öğrenciler, ev kadınları, gençler, şimdi de mülteciler bu üretkenliğe nazik kanallarla dahil edildi.

Atkı, bere ne ki mültecilerin yaşadığı acılar karşısında, denilebilir. Oysa kış soğuklarında yolda kalana dönük kaygıların somut karşılığı para pulla ölçülemez. Asitane, mülteci dramlarına dönük ilgiyi yurt sathına yayan bir atölye gibi, hayırlı işlerde yol yordam gösteriyor. Hasibe Turan’ın “yeni icadı”, en sağlam iyilik yollarını hatırlatıyor imece yoluyla; daha ne olsun…