İstanbul gibi kaybedilmesi hiç düşünülmeyen bir şehir gitti mi? Gitti! Ekrem İmamoğlu gibi isimsiz başlayan ama Erdoğan’ı destekleyen bazı medya organlarının atılan her oltaya gelerek ismini sürekli büyüttüğü bir siyasiye on puan gibi rüyada görülse inanılmayacak bir farkla kaybedildi mi? Edildi! AK Parti’ye gönül veren, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı tereddütsüz takip eden kitlenin bir kısmında öyle ya da böyle sebeplerden dolayı erozyon var mı? Var!
Parti yönetimi, kabine, iletişim acemilikleri, siyaset ilişkileri, kibirli parti temsilcisi ve bürokrat davranışları, sokaklar yerine salonlara kapanma, parti gücünün verdiği şımarıklıkların değişik biçimlerde dışa vurulması nedeniyle bırakın muhalif kesimleri, parti tabanında bile birikmiş sıkıntılara yol açtı mı?
Açtı!
17 yıldır hiçbir seçimi kaybetmeyen, il genel meclisi seçimleri sonuçları itibariyle aslında bu seçimin de kazananı olan AK Parti, büyükşehirler başkanlıklarında ciddi kayıplar yaşadı mı?
Yaşadı!
Girdiği her seçim sonucu sürekli kazanmanın hazzını yaşayan AK Parti tabanı ilk kez karşı tarafın duygularını tattı ve empati yaptı mı?
Yaptı!
İstanbul seçiminin sonuçları üzerine böyle daha pek çok doğru-yanlış, haklı-haksız, yerinde-yerinde olmayan sebebi sıralayabiliriz.
İnsanların kalbine, beynine bu virüsler girdi ve bugün İstanbul seçimlerinde böyle bir sonuç ile karşı karşıyayız.
Peki, öldük, bittik mi?
Çaresiz miyiz?
Elbette hayır.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sürekli atıf yaptığı Sezai Karakoç’un “Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine” şiirinde artık en çok bilinen mısraları; “Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır” da söylendiği gibi, bu yenilgi bundan sonraki yaşanacak daha büyük zaferlere giden yol için büyük bir fırsat doğurmuş mudur?
Kesinlikle evet!
Her kriz bir fırsattır aynı zamanda.
Tayyip Erdoğan ve AK Parti bagajında birikmiş bu problemler ve beyinlere yerleşmiş “haklı-haksız, doğru-yanlış” algılarla devam etseydi şayet, 2023 Başkanlık seçimleri naçizane görüşüm tehlike altındaydı.
Şimdi ise tüm bu algılar, birikmişler, yanlışlar, eksikler için yeniden değerlendirme, düzeltme, tazelenme ve fabrika ayarlarına dönme şansı tüm haşmetiyle önümüzde duruyor.
Bugünlerde durum tespiti yapmak en kolayı.
NELER YAPILMALI?
Elbette ülkeyi ve partiyi yöneten Erdoğan’a akıl vermek, ona yol göstermek bizim haddimiz değil, ama sonuçta biz tabanda yaşıyoruz ve buralarda birikmiş tortuları her gün soluyoruz.
Kapalı sosyal medya gruplarında ömrü boyunca Milli Görüş çizgisinin dışına çıkmamış, AK Parti ile hiçbir menfaati olmamasına karşın kader birliği yapmış insanların isyanları kulaklarımızı yırtıyor.
Biz işte bu altlarda dolanan ve karamsarlık üreten bulutların dağıtılması için bu sınırlı köşemizden görüşlerimizi söylemekle mükellef hissediyoruz.
Ne yazık ki algıların çoğu kez gerçekleri yendiği bir çağda yaşıyoruz ki, bunun en son örneği de bizzat İstanbul seçimidir.
Bu nedenle zihinlerde dolaşan ve neredeyse kemikleşmiş algılar ile mücadele etmek; ülkeyi kalkındırmak ve uluslararası siyaset yapmak kadar önemlidir.
Algılar ile zayıflatılmaya çalışılan toplumsal destek ne kadar yüksek olursa, uluslararası siyasi arenada o kadar güçlü kalınır.
ALGILAR
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çevresi duvarla kapalı, toplumla ilişkisi eskisi gibi değil, kendisine yaşanan sosyal sıkıntıları aktarabilecek kanallar tıkalı…
AK Parti adına hareket eden siyasiler, parti-belediye yöneticileri, bürokratların üstenci ve kibirli davranışları bırakın muhalif kesimleri, bu partiye gönül veren tabanda da büyük tepki toplamakta…
AK Parti adına görevlendirildiği hissi veren sosyal medya trollerinin herkesi dışlayan, irite eden, geren dili ve yaklaşımı özellikle bilgiyi bu mecralardan alan yeni nesiller üzerinde partiden uzaklaştırıcı bir etki üretmekte…
AK Parti medyası sayı çoğunluğu ile örtüşmeyecek derecede etkisizdir ve bunun pek çok sebebi bulunmakta! Hemen herkes bu düzenin değişmesi gerektiğini söylüyor…
AK Parti’nin ciddi bir iletişim dili eksikliği vardır, sadece hizmet siyaseti üzerinden üretilen argümanlar ya da yakın tarihe dönük siyasî ve ekonomik kıyaslamalar gözünü AK Parti iktidarında açmış 40 yaş altı gençliğe etki etmemekte…
Ailesi AK Parti’ye oy veren pek çok genç hiçbir özel sebebi olmaksızın sadece sosyal medya üzerinden üretilen ve yönetilen yalan-yanlış algılar nedeniyle farklı siyasi davranışlar sergilemektedir! Gelecek gençlerin olduğuna göre gençliğe yönelik yeni bir dil ve içerik üretilmeli…
KÜLTÜREL İKTİDAR
Bu noktada da Tayyip Erdoğan’ın sık sık kendi ağzından dile getirildiği ve başarısızlığı itiraf ettiği “kültürel iktidar” meselesi önem kazanmakta! Bina, yol, altyapı inşa etmek çok önemlidir ama bir o kadar önemli olan da gönül, şuur, insan inşa etmekte! Gençlerimizin zihinleri ne yazık ki bizim tarafımızdan değil, sosyal medya ve internetin karanlık dünyası tarafından inşa edilmekte!
Özellikle aile ile ilgili erken evlilik ve nafaka benzeri konularda AK Parti iktidarının yaptığı düzenlemelerin sonuçları alınmaya ve vahim tablolar oluşmaya başlamıştır. AK Parti gönüldaşları bile bunlara bir mânâ verememekte, açıklamakta, anlatmakta zorlanmaktadır!
Kriz zamanlarında hızlıca alınacağı söylenen tedbirler, yapılacağı vaat edilen reformların bazılarının söz düzeyinde kalması, bunların hızlıca toplum önüne sonuç alarak sunulamaması çok ciddi bir handikaptır. Örneğin birkaç ay önce yaşanan patates-soğan tartışmaları sırasında devlet adına yüksek perdeden sorunun çözüleceğine dönük sözlerin fiiliyata geçirilememesi ve kriz sonrası adeta uykuya bırakılması.
BÜROKRATİK ENGELLER SÜRÜYOR
Devletin Başkanlık sistemi gibi yepyeni bir düzene geçmesine karşın bürokrasi ve devlet çarkının hâlâ bir önceki sistemin alışkanlıkları ile devam etmeleri ve yeni sistem ile vaat edilen hızlı çözümlerin istenilen ölçüde yapılamaması ya da bunların yeterince topluma anlatılamaması.
Bu ve benzeri daha pek çok madde sıralanabilir elbette.
Yine sıralanan her bilgi, algı göründüğünden farklı da olabilir.
Ama bize düşen insanların kafasında, gönlünde dolaşan ve kapalı alanlarda dile getirilenleri bu köşenin elverdiği kadarıyla yazmak.
İnsanın olduğu bir yerde her şeyin mükemmel, eksiksiz, hatasız olmayacağını da bilenlerden olarak bu satırları yazıyoruz.
Hele bu yazdıklarımız, Erdoğan liderliğindeki AK Parti’nin 17 yılda yazdığı destana, ülkenin ekonomik ve sosyal kalkınması ve dış politikada tüm dünyada söz sahibi olmasını sağlayan performansına ne halel getirir, ne de yok sayar.
Bizim her gün teyakkuzda olma, geçmiş başarıları unutup geleceği inşada yeni söz söyleme mecburiyetimiz vardır.
Tekrar Etmek gerekirse, hâlâ bu ülkenin en güçlü partisi AK Parti, bu ülkenin en güçlü lideri Tayyip Erdoğan’dır.
Hayatını siyasetin içinde geçirmiş, her türlü darbeyi, ihaneti, zorluğu yaşamış bir lider olarak Tayyip Erdoğan’ın sadece İstanbul seçimlerinden dolayı havlu atmayacağını, çare üreteceği, tabanda ve toplumun genelinde birikmiş bu algılara yönelik çalışmalar yapacağını biliyor ve kesin bir şekilde inanıyorum.
Olanda hayır vardır!