İri yüzüklü erkeklerin tasnif ve tahlili

İri yüzük kullanan erkekler hep vardı. Ama son yıllarda iri yüzük kullanan ve parmaklarını göstermekten tuhaf bir zevk alan erkeklerin sayısı çığ gibi büyümeye başladı. Her yerde rastlıyoruz onlara; ekranlarda ellerini kaldırıp yüzüklerini gösteriyorlar, bir sohbet sırasında ellerini masaya tam da yüzükleri ve yüzüklerinin kaşı görülecek şekilde yerleştiriyorlar, ilmi bir toplantıda kürsüye düşüncelerinden çok yüzükleriyle çıkıyorlar, bir iş toplantısına yüzüklerini takarak gitmeyi unutmuyorlar, eğer bu tarz yüzük satan bir yer görmüşlerse ve vakitleri varsa içeri girip yüzüklerine bir yüzük daha katmayı ihmal etmiyorlar, vakitleri yoksa vitrine şöyle bir bakıp ileride uğrama temennisiyle oradaki bir yüzüğü hafızalarına kaydedip yollarına devam ediyorlar. Yüzükle yatıp yüzükle kalkıyorlar diyemem, bu biraz abartılı olur. Ama şu kesin; içlerinden bazıları ertesi gün gidecekleri yere, yapacakları toplantının mahiyetine, giyecekleri elbiseye göre şu mütevazı koleksiyondan çokça istifade ediyor. İstifade ediyorlar çünkü erkekler için iri yüzük artık sadece bir takı değil…

Erkek parmaklarındaki iri yüzük enflasyonunun Türkiye’nin son on beş yıllık siyasi atmosferiyle doğrudan bir ilgisi var ve hatta yüzük, “iktidar alanına dâhil oluşu beden yoluyla göstermeyi sağlayan” bir mesaj aracı haline geldi. İri yüzükler zaten erkek bedeniyle iktidar arasındaki ilişkinin işareti olarak kullanılmadığında bile şu ya da bu nedenle erkek bedeninin iktidarını tamamlayan nesnelerdir. Ve elbette onu sevdiği için, parmaklarında bulunmasından zevk aldığı için takanlar da var. Mesela iri bedenli insanlar kadimden beri iri yüzük kullanırlar; eşraftan olanlar, saraydan olanlar, sanat ahalisinden olanlar, muhtarlar ve ağalar da yüzüğün kadim tarihi içerisinde “iri yüzüklü erkekler” taifesinin mensuplarıdır. Zayıf erkeklerin de kimi zaman iri yüzüğün parmağından tuttuğu, ondan bir miktar destek aldığı psikolojik bir vakadır. Hülasa, insanlığın büyük tarihi içerisinde sayıları mahdut bir erkek cemaati, iri yüzük kültürünü bugünlere kadar getirdi; bu nesnenin deneyimini yaşadı. Tarih faydasız nesneleri kendisine yük etmez; hele eşraf, saraylılar, muhtarlar, ağalar vb. zevat işe yaramayan bir halkayı parmaklarında boş yere taşıyıp durmazlar. Demek ki iri yüzüğün bir kıymeti, mesajı ve ağırlığı var…

Öyle zannediyorum ki son on senede ülkemizde en iyi iş yapan esnaflardan biri de iri erkek yüzükleri üreten ve onları satanlar olmuştur. Bu yüzükler sadece ebatları ve taş renkleriyle değil, taşlarına işlenen resim ve sembollerle de çeşitlendikçe çeşitlendi. Kayı boyunun “tamga”sını taşıyan yüzükler; Osmanlı padişahlarından hangisine ait olduğunu bilemediğimiz bir tuğra, tarihi bir desen ve bazen bizzat taşın rengi ön plana çıkıyor. Modaya göre sembollere yenileri de ekleniyor. Bu yüzüklerin taşlarına özellikle tarihi sembollerin, daha doğru bir söyleyişle muazzam tarihimizin sembollerinin nakşedilmekte olduğu dikkatinizden kaçmamıştır. Bize de şu masum bağlantıyı kurmaktan başka bir takı kalmıyor: Son on yılda sürekli büyük bir tarihimiz olduğunu hatırlatan, bunu filmler ve söylevlerle hep gündemde tutan bir dil iktidarı; bu dil iktidarına iri yüzüklü parmaklarıyla katılan ve sayıları çığ gibi büyüyen erkeklerimiz var. Zaten üçü de aynı hammaddeden yoğrulmuş olan erkek, iktidar ve tarih arasında bildik bir kucaklaşma gerçekleşiyor desek yeridir. Bu kucaklaşmanın gelecekten çok geçmişe, yaratıcılıktan çok kuvvete, estetikten çok hitabete meyli bulunduğunu da görebiliyoruz…

Devletlûları ve her halükarda iri yüzük kullananları üzmeyelim; o ilkinin “egemen beden”i için bir gereklilik, ikincisi için bir zevktir. Mesele şu: Gittikçe sayıları kabaran ve böyle devam ederse daha da kabaracak olan iri yüzüklü erkek parmakları bir işaretleşmenin, dünyayı tapulaştırma şehvetinin, güce kör bir inancın, yumruğu masaya vurmanın, hamlığın, kötü bir tarih söylevciliğinin, kendi takımını kurmanın, ölü sanatları seviciliğin, ölü müzikleri dinleyiciliğin, insandan uzaklaşmanın, zihinsel tekdüzeliğin, zekâyla alay etmenin, özneyi ve öznenin hallerini teferruat saymanın ve elbette iş bitirmenin aracı haline geldi. İri yüzüğün bir tuhaf tarafı da yaşanmış en iyi hayatın geçmişte kaldığına, o geçmişe dönmemiz gerektiğine, bunun da ilimden, ekonomiden ve yüksek teknolojiden geçtiğine inanması. Oysa bunlar kendi zamanını “tarihin kârlı bir mahsul dönemi” olarak görmeye eğilimli cümlelerdir. Siyasal-ekonomik-bürokratik atmosfere şık bir parmakla katılan iri yüzüklerin, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde bir Türkiye okuması yapmak isteyenlere taşlarındaki renk ve desenlerle zengin bir malzeme sunacağına kuşku yok. Çünkü nesnelerin sadece tarihleri değil, tarihin dili olmak gibi bir özellikleri de vardır. “İri yüzük” onlardan biri haline geldi…