İngiltere ne zaman ‘önce insan’ diyecek?

Göç meselesi, yaklaşan genel seçimlerin tartışmasız ana kampanya unsuru olacak. Ve elbette Boris Johnson ülke tarihinin en kısa görevde kalan başbakanı olarak bir rekora imza atacak. Bu arada yine aşırı sağa göz kırpmaya devam edecek, üstelik küresel göç krizinde kendi rolünü kulak ardı ederek… Evet, göç krizi Boris Johnson yönetimindeki İngiltere’de geçen hafta tam 39 can aldı. 39 Vietnamlı İngiltere hayaliyle yola çıktı ve bu hayaller bir TIR’ın soğuk hava bölmesinde dondu, buz kesti.
Siyaset her şey değil, insana odaklanmak lazım. Açlıktan, savaştan, felaketlerle dolu coğrafyalardan kaçan mülteciler için güvenli ve legal rotalara ihtiyaç var. İngiltere göç olgusuyla mücadeleyi hızlandırdığını iddia ederken yaptığı tek şey, sınır kontrollerini daha da sıkılaştırmak. Bu da, insan kaçakçılığı yapan çetelerin elini güçlendiriyor.

İnsanlık adına gurur duyun 

Türkiye’deki Suriyeli mülteci sayısının farkındayım. Bazı ‘Türkler’ açısından meselenin endişe verici olduğu da mâlum.
Ancak ihtiyaç sahibi insanlara kapılarınızı açtığınızdan dolayı insanlık namına kendinizle gurur duymalısınız. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye’nin kuzeyinde mülteciler için güvenli bir insanî koridor ısrarı, ülkelerine dönmelerini sağlamaya çalışması takdire şayan bir hareket. Oysa Batı’nın ikiyüzlü hükümetleri bu erdemli hareketi bir yanlış olarak gösterme çabasında. Üzülerek söylüyorum, Türkiye’nin yaptığına benzer bir insanî hareketi ülkem İngiltere’den yakın zamanda beklemiyorum. 12 Aralık’taki genel seçimleri kim kazanırsa kazansın, ufukta böyle bir beklenti yok.

Tır faciası ilk değildi son da olmayacak 

Ve ne yazık ki, Essex’te gerçekleşen TIR faciasının sonuncu olacağını da pek sanmıyorum. Nitekim 2014 yılının Ağustos ayında Tilbury Docks’ta aralarında çocukların da bulunduğu 35 kişi bir gemi konteynerinde ölü olarak bulunmuştu. Konteyneri getiren gemi Belçika’dan yola çıkmıştı.
2004 yılında ülkeye yasadışı yollardan giriş yapan 23 Çinli mülteci suç şebekelerinin eline düşmüş ve çok düşük ücrete kaçak olarak midye toplarken Lancashire açıklarında boğulmuşlardı.
2000 yılında ise aralarında dört kadının da bulunduğu 58 Çinli Dover limanında kapalı bir konteynerin içinde havasızlıktan can vermişti. Konteyner açıldığında cesetler arasında 2 kişinin henüz ölmediği anlaşılmıştı. Konteyneri getiren Hollanda plakalı TIR, gümrük görevlileri tarafından teftiş için durdurulmuş ve kapılar açıldığında tam bir kâbus görüntüsü ortaya çıkmıştı. Sıkışmış insan bedenlerinden yayılan sıcak ve pis kokulu hava rahatsızlık verecek boyuttaydı. Konteyner kapısının hemen dibinde zorlukla nefes almaya çalışan iki kişi boylu boyunca uzanmıştı. Arkalarında ise domates kasalarının arasına sere serpe serilmiş tam 58 ceset bulunuyordu.
Güvenli bir hayat için yola çıkan her yaştan on binlerce mülteci İngiltere’de cirit atan suç örgütlerinin iştahını kabartıyor. TIR’lar, konteynerler dolusu insan, her gün Avrupa kıtasıyla İngiltere arasında organize suç şebekelerinin insafına kalmış bir şekilde umuda yolculuk yapıyor. Merhametsiz insan kaçakçıları, mültecileri TIR’ların soğuk hava bölmelerine doldurmakta tereddüt etmiyor. İngiltere’ye doğru yapılan mülteci akınında ana güzergâh Belçika. Bunu Hollanda, Fransa ve İspanya izliyor.
Bu trajik ölümlerde, siyasetçilerin de en az insan kaçakçıları kadar suçları olduğuna inanıyorum. Güvenli ve legal bir göç güzergahı belirlemiş olsalar bu ölümler yaşanmaz çünkü. Ülkeye normal yollarla girişi zorlaştırmakla suç şebekelerinin ekmeğine yağ sürüyorlar, çaresiz mültecileri bu şebekelerin kucağına atıyorlar. İnsan haklarının bulunmadığı coğrafyalardan gelen zavallı insanlar, çok daha insafsız bir durumla karşı karşıya bırakılıyor. İngiliz hükümetinin despot rejimlerle gayet mutlu ve uyumlu görüntüsünü düşündüğümüzde mültecilere reva görülen muamele doğrusu hiç de şaşırtmıyor.

Boris’ten dehşet iyi yüzlülük 

Despot rejimlerle iş yapmayı reddedip insana saygıyı esas alacak siyasetçiler çıkması için dua ediyorum. Şu dar kafalı zihniyeti terk edip ihtiyaç sahibi insanların ülkeye legal yoldan, güvenli bir şekilde girmesini sağlamak durumundayız. Kapıları sıkı sıkıya kapamak görüldüğü gibi çözüm filan getirmiyor. Çözüm, göç sisteminin yeniden tanzim edilmesi. Geç kalınan her gün suç şebekelerinin daha da azması demek.
Ne yazık ki, seçimler yaklaşırken ülkeyi yöneten liderlerin mülteci karşıtı söylemleri daha da katılaşıyor. Bu da daha fazla mültecinin TIR konteynerlerinde ölüp gitmesi anlamına geliyor.
Başbakan Boris Johnson ile İçişleri Bakanı Priti Patel’in konteynerde can veren 39 kişi adına açılan taziye defterine imza atmalarını dehşet içinde izledim. Ne büyük bir ikiyüzlülük!
Boris Johnson deftere şöyle yazmış:
“Hayatını kaybedenler için yas tutuyoruz. Kalplerimiz onların uzaklardaki aileleri ile birlikte. Bu canilikten sorumlu olanların merhametsizliğini kınarken İngiltere hükümeti olarak suçluları adalete teslim etme noktasındaki kararlılığımızı ifade ediyoruz.”
Ne kurnazca sözler! Eğer Boris’in bu konuda gerçekten bir yardımı dokunacaksa, işe kendi göçmen politikasını gözden geçirmekle başlamalı.
Korkarım bütün bu sözler havada kalacak. Seçimlerde ırkçı söylemler her geçen gün biraz daha artacak ve insan kaçakçılarının ağızları kulaklarına varacak. Boris Johnson ve ekibinin mülteciler için kılını kıpırdatmasını geçtik, işler daha beter olmasın yeter!