Kimilerine göre dünyanın en güçlü adamı, zor zamanlarda herkesin yamacına toplanacağı adres. Fakat icraatlarıyla, bilhassa korona salgını karşısındaki tutumuyla bulunduğu makamı sokak satıcısı seviyesine indiren şahıs… Kimden mi bahsediyorum? Tabii ki Donald Trump’tan. Bir devlet adamı, bir dünya lideri seviyesinden destansı bir başarısızlığa… Korona virüsü için “uydurma, yok böyle bir şey” diyen, ABD’yi dünya kamuoyu önünde defalarca komik duruma düşüren, Avrupalı ortakları tarafından güvenilmez bulunan Trump değil mi?
Amerika gittikçe küçülüyor
Her şeyi hafife alıp yüksekten atıp tutmaları ülkesine trilyonlarca dolara mâl olmaya devam ediyor. Fakat daha önemlisi, sorumsuz tavırları yüzünden binlerce mâsum insan can veriyor. Çoğu da kendisine oy verenler. “Amerika’yı tekrar büyük yapalım” sloganıyla çıkılan yol gittikçe küçülen, bütün dünyayı kendisine güldüren bir Amerika’ya geldi, dayandı. Sebebi: Trump’ın ergen tavırları, dur durak bilmeyen hakaretleri, yaptırımları, ambargoları, ırkçılığı ve İslam karşıtlığı… Tam bir aydır eve kapanmış durumdayım. Can sıkıntımı bastırma derdiyle oturdum, 1975 yapımı Jaws filmini bile izledim. Filmi az çok hepiniz duymuşsunuzdur. Şu Amerikan sahil kasabasında ortalığa dehşet saçan köpek balığı hikâyesi.
Trump’ın tıpkısı bir belediye başkanı
Gişe rekorlarını altüst eden filmin bir sahnesinde kasabanın belediye başkanı bir konuşma yapıyor. Denizde büyük, beyaz bir köpekbalığının olduğunu; insanların tehlike altında bulunduğunu bildiği hâlde sahillerin son derece güvenilir olduğunu ilan ediyor. Peki, niçin böyle yapıyor? Çünkü 4 Temmuz tatili nedeniyle kasabaya epey turist gelecek. Turist demek, para demek. Bu açıklamayı yaparken itiraz edenler var ama onları umursamıyor bile. Kim bu itirazcılar? Kasabanın polis şefi (Roy Scheider), genç bir deniz biyoloğu (Richard Dreyfuss) ve yaşlı bir köpekbalığı avcısı (Robert Shaw). Tıpkı Trump gibi, kasabanın belediye başkanı da uzmanları hiçe sayıyor. Çünkü kendisi her şeyi çok daha bildiği inancında. Tehlikenin büyüklüğüne rağmen insanları hiçbir şey yokmuş gibi eğlenmeye davet ediyor. Amity kasabasının inatçı, bağnaz belediye başkanını filmde aktör Murray Hamilton canlandırıyor. Her karesinde gerilimi iliklerinizde hissettiren unutulmaz müziğiyle Jaws filmi tam bir korku klasiği. Sağlam kurgusuyla yeni yapımlara meydan okuyor. Sinema tarihinin en etkili filmlerinden biri olarak aradan geçen onca yıla rağmen hâlâ ilgiyle izlenebiliyor.
Boris bile o kadar sırıtmıyor
Filmdeki kasaba belediye başkanı gibi davranan Trump ise gelmiş geçmiş en yetersiz ABD başkanı olarak tarihteki yerini çoktan aldı bile. Bizim beceriksiz Boris Johnson bile Trump’a baktığınızda fena durmuyor. En azından o kadar sırıtmıyor.
Bildiğiniz gibi, Boris Johnson Londra’daki yoğun bakım ünitesinde geçen hafta bir ölüm kalım mücadelesi verdi. Allah kendisine merhamet etti, yoğun bakımdan çıktı ve giderek iyileşmeye başladı. Şu sıralar evinde istirahat ediyor. Tamamen iyileşip tekrar görevinin başına döndüğünde, yaşadığı ölüm kalım mücadelesinin onda bazı olumlu değişimlere neden olacağını, daha iyi bir yönetim sergileyeceğini umuyorum.
Trump için böyle bir umut da söz konusu değil. Şifa bulmaz çılgınlığı, onu günden güne daha da beter bir vaziyete doğru pupa yelken sürüklüyor.