Geçen ay hatırlarsanız dünya liderleri Holokost’tan sağ çıktığı söylenen birkaç kişiyle bir araya gelip dünyaya “Bir daha asla” diyerek mesaj vermişlerdi. Oysa bugün İdlib’de milyonlarca masum sivil bir katliamın eşiğinde fakat dünya başını çevirmiş, başka taraflara bakıyor. “Bir daha asla” mesajı sadece Yahudiler söz konusu olduğunda mı geçerli? Başkaları insan değil mi?
10 yıla yakın bir süredir milyonlarca insan vekalet savaşlarının kurbanı durumunda. Suriyeli mültecilerin bütün ümitleri tükenmiş, varil bombalarından ve sığınacakları her yeri darmadağın eden ağır bombardımandan kaçacak yerleri kalmamış. Zalim diktatör Esed intikam yemini etmiş, kendisini ipten alan Rusların ve İranlıların yardımıyla İdlib’i bir kan gölüne çevirme peşinde. Milyonlarca insanın kurbanlık koyun gibi boğazlanmasını sadece Türkiye dert ediniyor. İdlib’in tepesine kadın, çocuk, yaşlı ayrımı yapmayan bombalar düşüyorken kimseden çıt çıkmıyor.
TÜRKİYE ÇOK BÜYÜK FEDAKARLIK YAPIYOR
Batı dünyası Suriye’yi çoktan terk etti. Birleşmiş Milletler desen, ne işe yaradığı belli olmayan bir teşkilata dönüştü. Olması gereken hiçbir yerde yok! Peki, Cumhurbaşkanı Erdoğan tek başına ne yapabilir? Türkiye zaten 3.6 milyon Suriyeli mülteciyi bağrına basmış durumda. Bu hiç kolay bir fedakarlık değil. Türk insanının bütün iyi niyetine ve misafirperver yaklaşımına rağmen fatura ağır. Ülke yeni bir mülteci dalgasını ekonomik açıdan kaldırabilecek vaziyette görünmüyor. Fedakarlık sınırları çoktan aşıldı.
Nitekim AK Parti son seçimlerde mültecilere yaptığı insani yardımlar nedeniyle bir nevi cezalandırıldı. İdlib dolayısıyla yaşanması muhtemel yeni mülteci dalgası AK Parti’yi her açıdan büyük bir imtihanla karşı karşıya bırakabilir.
ERDOĞAN TEHDİTLERE PABUÇ BIRAKMAZ
Suriye sınırında binlerce Türk askeri yığılmış vaziyette. Suriye Milli Ordusu askerleri Esed rejimiyle savaşıyor. Erdoğan, Esed’e ültimatom verip Şubat ayı sonuna dek askerlerini stratejik önemdeki M5 otoyolunun doğusuna çekmesini istedi. Bakalım ilk hamleyi kim yapacak? Gerçi Esed’in Rus desteği olmadan adım atabilmesi mümkün değil. Her ne yapacaksa, kendisini bir kukla gibi dilediği şekilde oynatan Putin’den gelen talimata göre yapmış olacak.
Putin ise Erdoğan’ı iyi tanıyor. Son zamanlarda dostluk-düşmanlık çizgileri iyice birbirine girmiş iki liderin birbirlerini tarttıkları ortada. Erdoğan tehditlere pabuç bırakacak biri değil, bunu Putin de iyi biliyor. Nitekim Şubat sonuna dek Şam yönetimi Türk gözlem noktalarının gerisine çekilmeyi kabul etmezse İdlib’e dönük bir operasyon yapma niyetini açıkça belirten bir Erdoğan figürü söz konusu.
Erdoğan parlamentoda kendi grubuna yaptığı konuşmada “İdlib’e bir operasyon söz konusu olabilir. Geri sayım başladı, son uyarılarımızı yapıyoruz” ifadelerini kullandı. Erdoğan kuru tehditlerde bulunan birisi olmadığına göre, tahminim Putin’in şu sıralar çözüm yolu bulmak için telefonda kendisiyle görüşüyor olduğu.
ANKARA’NIN SABRI BİTMEK ÜZERE
Uluslararası toplum İdlib meselesinde Türkiye’nin yanında yer alsaydı şüphesiz işler daha kolay olurdu. Ancak görüldüğü kadarıyla böyle bir durum söz konusu olmayacak. Belki İdlib’in düşmesiyle yeni bir mülteci dalgasının başlamasından çekinen bazı ırkçı Avrupalı liderler son dakikada harekete geçebilir.
İş dönüp dolaşıp müşahhas bir adım atmaya gelince Batı dünyası Suriye krizine çözüm bulma noktasında tökezliyor, o cesareti bir türlü gösteremiyor.
Ankara ise artık sabrının sonuna gelmiş görünüyor. Son iki haftada Suriye rejiminin yaptığı saldırılarda 13 askerini kaybeden Türkiye’nin tahammülü her geçen gün biraz daha azalıyor.
Erdoğan, her neye mâl olursa olsun İdlib çevresinde güvenli bir bölge oluşturmaya kararlı. “İdlib’i Suriye rejimine terk etmeyeceğiz. Bizim kararlılığımızı henüz anlayabilmiş değiller” diyor. Rejim askerlerinin ilerlemesiyle birlikte en az yarısı çocuk 1 milyon mülteci sınır bölgesine yığılmış çaresizce bekliyor.
ASTANA’YA İHANET ETTİLER
Bu arada Suriye’nin kukla devlet başkanı Esed, “tastamam bir zafer” peşinde. Bu zaferin kaç cana ve ne kadar yıkıma mal olacağını hiç de umursamış görünmüyor.
Suriye krizinin öne çıkan üç oyuncusu Türkiye, Rusya ve İran’ın Eylül 2018’de İdlib’i çatışmasızlık bölgesi ilan etmesiyle bölgede gerek Rusya gerekse Türkiye tarafından askeri gözlem noktaları kurulmuştu. Ancak Rusya ve İran tarafı ilan edilen çatışmasızlık kuralına hiçbir zaman tam manasıyla uymadı. Üstelik bunu yaparken Türkiye’yi suçlamayı da hiçbir zaman ihmal etmiyorlar.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo her ne kadar Türkiye’yi anladıklarını ifade etse de krizde aktif bir rol oynamayacağını ilan eden bir Trump yönetimi söz konusu. Türkiye’nin yanında durduğunu söyleyen NATO’nun görünür bir desteği mevcut değil.
Türkiye, İdlib meselesinde bir başına ve şartlar hiç de konforlu değil. 2. Dünya savaşından bu yana görülmemiş bir insanî felaketin eşiğindeyiz. Erdoğan, kabul etmek gerekir ki zor bir dönemeçte.
Zeka, tutku, cesaret gibi meziyetler ancak büyük liderlerin şahsında bir araya gelebilir. Erdoğan’ın bu üç meziyete sahip olduğuna inanıyorum. O, tek başına mücadele etmekten hiçbir vakit gözü yılmayan bir lider. Bunu daha önce defalarca ispat etti.