Suriye’nin kuzeyine 22 üs kurup orada PKK çapulcularına eğitim veren, bununla kalmayıp 18 bin tır ve 3 bin uçak dolusu cephane gönderen ABD, PKK vekâleti yoluyla sadece ülkenin petrol zengini bölgelerini işgal etmekle kalmamış aynı zamanda Türkiye, Irak, Suriye sınırları boyunca ikinci bir Afganistan oluşturmak için düğmeye basmıştı.
ABD ile Suriye rejimi arasındaki ilişiler iyi gidiyor. Rejim, Suriye’nin bölünmesine onay vermiş görünüyor. ABD güdümündeki PKK ile işbirliği duyurulmuş durumda. Esed rejimi Lazkiye kırsalında DEAŞ unsurlarına “İskenderun İlini Kurtarma” örgütü lideri Miraç Ural gözetiminde eğitimler veriyor. Bu Türkiye ve Suriye Muhalefeti karşıtı açık bir ittifaktır. Amerika’nın desteği ve kutsaması söz konusudur.
ABD’nin iddia ettiği gibi Suriye rejiminin kimyasal silah kullanması ve İdlib’e saldırmasını caydırmak için Körfez ve Akdeniz’de yapılan hazırlıklar, müttefikleriyle birlikte bölgede büyük bir savaşa hazırlandığını gösteriyor. Rusya’nın buna karşılık vermek için giriştiği büyük tatbikat da bizim sözümüzü destekler mahiyette.
Trump, herhangi bir ABD başkanından daha fazla böyle bir savaşa ihtiyaç duyuyor. Kendi yönetimindeki çatlak seslerle boğuşan Trump için bu bir kurtuluş manevrası olabilir. Petrol zengini Kuzey Suriye’den zamanla Kuzey Irak’a doğru yapılacak bir genişleme hamlesi ABD açısından büyük bir ekonomik kazanç sağlayacaktır. Böyle bir kazanç Trump aleyhindeki kampanyayı geriletebilir.
Türkiye’deki başarısız darbe girişimi ve ekonomik savaş planlarından sonra Türkiye dâhilinde gerçek anlamda bir müttefiki kalmayan ABD, Suriye’nin kuzeyindeki askeri varlığıyla Türkiye’yi kuşatıp zayıflatma hamlesinden istediği sonucu alamayacaktır.
Suriye’nin kuzeyindeki ılımlı muhalif güçlerin ortadan kalkması ABD’nin işine gelecektir. Böylece Türkiye’nin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarıyla önünü aldığı Akdeniz’e ulaşma projesi gerçekleşmiş olacak, tekrar Türkiye’yi kuşatma imkânı bulacaktır. Bu sayede aslında müttefiki olan Esed rejimi de ılımlı muhalefetin bir gün başına bela olma tehlikesinden kurtulmuş olacaktır.
Tahran Zirvesi sonrası Esed rejimi İdlib’deki sivillerin üzerine bomba yağdırmaya başladı. İdlib’e saldırma hazırlıkları dört koldan sürüyor. Bütün dünya üzerine geldiğinde Ilımlı Suriye Muhalefeti’nin yanında Türkiye’den ve Türk askerinden başka kimse bulunmayacak.
İdlib için hazırlık yapan devletleri ve bölgede olan biteni takip edenler, savaş tamtamları duyulmaya başlandığında bunun III. Dünya Savaşı’nın başlangıcı olduğunu anlamakta gecikmeyecekler.
İdlib savaşının taşıdığı gerilim İkinci Dünya savaşını başlatan olayların geriliminden hiç de aşağı kalmıyor. Almanya diğer Avrupa devletleriyle uzun bir savaşa girişmiş, sona doğru herkes ıskartaya çıkınca ortaya ABD çıkarak parsayı toplamış, küresel sistemin yeni egemeni olarak palazlanmıştı.
Bu savaşta ABD kendi askerinden ziyade müttefikleri ve PKK benzeri unsurları kullanacağı için pek fazla zarara uğramayacaktır. Belki de beklediğinden daha büyük bir kazanç sağlayacak. Ortadoğu bir daha tutuşmuş olacağı için silah satışında büyük bir patlama yaşanacak. ABD’nin kasasına para akmaya devam edecek.
Böyle bir savaşı durdurabilme gücümüz olduğunu sanmıyorum. ABD’yi, PKK’yı, Rusya’yı ve İran’ı arkasına almış Esed rejiminin böyle bir teşebbüsten geri kalması mümkün görünmüyor. Sivillerin İdlib’deki varlığını lehine bir kâğıt olarak göreceği de muhakkak. Humus, Guta ve Halep de aynen böyle düşmemiş miydi? İdlib’i de bir yandan vurmaya devam edip siviller üzerinden pazarlık yaparak teslim almak isteyecektir. Esed, bu noktada Rusya’nın alacağı bir insiyatife de karşı koymayacaktır.
Sığınmacılar meselesi eldeki son koz gibi duruyor. İdlib’e saldırı başlarsa Türkiye’nin kapıları açması, yeniden milyonların Avrupa’ya doğru yola çıkmasını beraberinde getirecektir. Bu da sığınmacı tehdidiyle tekrar yüzleşen Avrupa ülkelerinin olaya müdahil olmasını sağlayacak, sorumluluk almalarına yol açacaktır.
Her şeye rağmen umutlu olmamızı sağlayan olaylar yaşadık. 2016 yılında yaşanan darbe girişimi başarılı olamadı, Allah’ın iradesi galip geldi ve güçlü bir Türkiye kazandık. Allah’ın iradesinin ne olduğunu merak edenler, savaşa ilişkin planlar yapan Esed’in başına neler geleceğini görecekler.
Biz Suriyeliler şu dünyada yalnız kaldığımızı biliyoruz. Bize ne Araplar, ne de Batı dünyası sahip çıktı. Sadece Türkler ve Türkiye’nin Cumhurbaşkanı bizim yanımızda durdu. İslam kardeşliğine, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve Türkiye’ye bağlılığımız daha da arttı. Geçmişte Arap birliği hakkında konuşup durduğumuz onca şey kocaman bir yalandan ibaretmiş. Son yedi sene gösterdi ki, dara düştüğümüzde bize kapısını açan, güvenli bir sığınak olan ülke Türkiye oldu.
Türkiye Suriye halkına kucak açtığı gibi, Ilımlı Suriye Muhalefeti’ni de kanatları altına aldı. Muhalefete gereken desteği sağladı, onları tek bayrak altında birleştirdi. Oysa Arap devletleri onları gruplara bölmüştü. ABD ise Suriye’de terör örgütleri oluşturma derdine düşmüştü. Nice Suriyeli onların oluşturduğu kaos ortamında katledildi, ortadan kayboldu. Hala tam olarak giderilemeyen kaos onların eseridir.
O vakit savaş başlayacaksa ılımlı Suriye Muhalefeti Türk bayrağı altında muzaffer olsun! Hep birlikte özgürlüğe, onurlu bir hayata ve herkesi kucaklayacak bir liderliğe merhaba diyelim! Sizin bizim için yaptıklarınızı, biz de fazlasıyla sizin için yapalım!