Hava şehidlerimiz deyince aklınıza ne gelir?
Hava şehidleri denilince, benim aklıma hemen Akşemseddin İlkokulu gelir.
Akşemseddin İlkokulu, İstanbul Fatih Hüsanbey Mahallesi’ndedir.
Konya’nın Bozkır İlçesi Kuşca Köyü’ndenim.
Annem, babam ve kardeşim Halit ile 1964 yılı Eylül ayında, İstanbul Fatih Hüsanbey Mahallesi Tezgâhçılar sokağa, o günün tabiriyle göçümüzü getirdik…
Babam Rahmetli, Akşemsettin İlkokulu’na götürdü.
Müdürün yanına gittik…
Müdür, babamla ikimizi odasına aldı ve hoş geldiniz dedi.
Babam, beni okula kaydetmek için geldiğimizi söyledi.
Müdür, hangi mahallede oturduğumuzu ve babamın ne iş yaptığını sordu.
Bunların cevabını verdikten sonra babam, Müdüre:
-‘Hocam ben bunları okutmak için İstanbul’a göç ettim’ dedi.
Ben birinci sınıfı köyde okumuş ve pekiyi ile bitirmiştim.
Müdür Bey, bana bir şey okuttu ve babama:
‘Abdullah Bey bu pek okuyamıyor… Bunu öğleden önce 1. Sınıfta, öğleden sonra 2. Sınıfta okutalım’ dedi.
‘Hocam siz nasıl münasip görürseniz, öyle yapın’ dedi.
Böylece, birinci dönem öğleden önce birinci sınıfta, öğleden sonra ikinci sınıfta eğitim gördüm.
Müdür Bey, Babamı 2. Dönem başında çağırdı ve:
‘Abdullah Bey, Mehmet Ali durumunu iyileştirdi, 2. Dönem sadece 2. Sınıfı okuyacak’ dedi.
Babam, müdüre teşekkürler ederek, memnuniyetini belirtti.
Çocukluğumun Fatih serüveni, böyle başladı…
İlköğretim hayatım ile ilgili daha ilginç bazı olaylarım var…
Denk geldiğinde inşallah onları sizlerle paylaşacağım…
İlkokulu Fatih Akşemseddin İlkokulu’nda bitirdim…
Okul bahçemiz çok büyüktü…
Ben ilkokulu bitirdikten birkaç yıl sonra, zannediyorum 1972 veya 73 yılında; bahçemizin alt tarafına ikinci bir okul yapıldı. Adı 29 Mayıs İlköğretim Okulu olmuştu…
Daha sonra her iki okul, 29 Mayıs İlköğretim Okulu adıyla hizmet vermeye başladı.
Akşemsettin İlkokulundayken, her 15 Mayıs’ta okul bahçesinde sıraya girer, yürüyerek Bozdoğan Kemeri’nin Fatih Belediyesi Cenaze İşleri Müdürlüğü şubesi önünden az ileride bulunan Fatih Askerlik Şubesi binasıyla, sol yanında bulunan Fatih Kaymakamlığı karşısındaki Fatih Parkı’na giderdik. Askerlik Şubesi ve Kaymakamlık binası, şimdi Fatih Üniversitesi binası olarak hizmet vermekte.
Fatih Parkı’nda bulunan Hava Şehidleri Anıtı önünde, askeri tören mangası yanında yerimizi alırdık.
Tören, askerlerin hava ateşiyle başlardı.
Ardından, İstiklal Marşını şevkle okurduk. Hava şehidleri hakkında yapılan konuşmalar ve törenin bitiminden sonra yine uygun adım yürüyerek aynı güzergâhla okulumuza geri dönerdik.
Tayyare Şehitleri Anıtı sütununun yarım olmasının sebebi; Fethi, Nuri ve Sadık Beyler’in uçuşlarının yarım kalmasıdır. Anıtın yapımına 2 Nisan 1914 yılında başlanmış ve 1916 yılında tamamlanmıştır. Mimar Vedat Tek tarafından yapılmıştır.
Fethi, Nuri, Sadık Beyler ve Cengiz Topel adını ilk olarak o zamanlar işittim.
Kim bunlar?
Fethi, Nuri ve Sadık Beyler, ilk hava şehidlerimiz.
Osmanlı Devleti 1909-1911 yılları arasında bazı subayların pilot eğitimi almaları için ilk kez Avrupa’ya gönderdi. Fransa’dan alınan uçaklarla Tayyare Bölükleri (Osmanlı Hava Kuvvetleri) ihdas edildi.
Avrupa’da eğitim gören pilotların ilk uçuş güzergâhı, İstanbul-Kahire olarak planlandı. İlk etap İstanbul-Şam, ikinci etap Şam-Kahire olacak ve iki uçakla yola çıkılacaktı.
Yüzbaşı Fethi Bey ve Üsteğmen Sadık Bey Bleriot marka ’Muavenet -i Milliye’ uçağıyla; Yüzbaşı Nuri Bey ve Yüzbaşı Hakkı Bey de Deperdussine marka “Prens Celaleddin” uçağı ile uçacaktı.
8 Şubat 1914 Pazar günü önce Prens Celaleddin, sonra da Muavenet-i Milliye uçağı havalandı.
Yüzbaşı Fethi Bey ve Üsteğmen Sadık Bey, Muavenet-i Milliye uçağı ile 16 günlük muhataralı bir uçuştan sonra, Şam’a ulaşmayı başardılar. Ertesi gün yani 27 Şubat günü de, Şam’dan havalanıp, Kudüs’e doğru yöneldiler. Taberiye gölü yakınlarında uçak düştü. Fethi ve Sadık Beyler şehid oldular…
Nuri ve Hakkı Beyler ise daha ilk gün, hava muhalefeti sebebiyle, Mudanya’dan geri dönmek zorunda kaldılar. İkinci kez havalandılar, bu sefer de Karamürsel civarında motorları arızalanınca, İznik’e indiler. Arıza giderildikten sonra, tekrar havalandılar ve Kıbrıs adasında Lefke’ye ulaştılar. Lefke’den iki torbalık postayı alıp Eskişehir’e döndüler…
Nuri ve Hakkı Bey, 19 Şubat günü tekrar havalandılar.
Bu sefer 6 Mart’ta Beyrut’a ulaşmayı başardılar. Beyrut’tan tekrar havalanınca yeteri kadar yükselemediği için kanadı denize çarpan uçak düştü. Sandallarla hemen yardımlarına koşuldu.
Ancak Nuri Bey çok su yuttuğundan tüm gayretlere rağmen kurtarılamadı ve şehid oldu…
Nuri Bey’in naşı Şam’daki Selâhaddin Eyyübi Türbesine defnedilen Fethi ve Sadık Beyler’in yanına konuldu.
Üçüncü bir ekip hazırlandı ve Ertuğrul adlı Bleriot marka uçakla, İstanbul’dan Salim ve Raşidi Kemal Bey’ler havalandı. Bu uçak da Edremit’e kadar uçabildi ve orada düştü. Hamdolsun pilotlar sağ salim kurtulmuş, Edremit halkının düzenlediği kampanya ile para toplanmış ve yeni bir uçak alınmıştı. Edremit adı verilen Bleriot tipi uçak, Saidiye Gemisi’yle 11 Nisan’da İstanbul’dan Beyrut’a nakledildi. Edremit uçağı 1 Mayıs günü Yüzbaşı Salim ve Kurmay Yüzbaşı Kemal Bey tarafından idare edilerek havalandı.
4 Mayıs günü El Ariş’e, 6 Mayıs günü Port Said’e ve 9 Mayıs’ta da Kahire’ye sağ salim ulaşan pilotlar, Kahire’de birçok gösteri uçuşu yaptılar…
Uçak ve pilotlar, vapurla 22 Mayıs günü İstanbul’a döndü. Böylece planlanan Kahire-İstanbul uçuşu gerçekleştirilmiş oldu.
Cengiz Topel’e gelince…
Kıbrıs’ta Rumlar, Türk vatandaşlarına saldırıyor, işkencelerle öldürüyorlardı. Buna bir gözdağı vermek isteyen dönemin hükümeti 8 Ağustos 1964 tarihinde bir uçak filosunu Kıbrıs üzerine gönderdi. Filo komutanı Cengiz Topel’in uçağı Rumların ateşiyle düşerken Cengiz Topel paraşütle atlamayı başardı. Fakat Rumlar kendisini eziyetler ederek şehid ettiler. 12 Ağustos günü naaşı Rumlar’dan alındı. Kıbrıs, Adana ve Ankara’da törenler düzenlendikten sonra 14 Ağustos günü İstanbul’da kılınan cenaze namazını müteakiben Edirnekapı Sakızağacı Hava Şehidliği’nde toprağa verildi.
Tüm şehidlerimizin ve gazilerimizin ruhu için, El Fatiha…
Hava şehidlerini unutmayalım
