Hasan Tahsin sadece gazeteci miydi?

Osman Recep Nevres’i namı diğer Hasan Tahsin’i küçük yaşlarda Teşkilat-ı Mahsusa Reislerinden olan Eşref Beye tanıtan isim Edirne Valiliği ve Dâhiliye Nazırlığı yapmış olan Hacı Adil Beydi. İlk tahsilini Selanik’te yapan Osman Recep; uzun boyu, atletik yapısı, silah merakı, daha o yaşlardaki gözü pekliği ve bunun yanında bildiği birden fazla yabancı dil ile Eşref Beyin hemen dikkatini çekmişti.

Öğrenciyken tutuklandı…

Osman Recep Nevres, Meşrutiyetin ilanına giden karışık dönemde Eşref Bey tarafından komitacılık anlamında her türlü eğitime tabi tutuldu ardından yüksek tahsil için Avrupa’ya gönderildi. Paris Sorbonne Üniversitesi Siyaset Bilimi’nde henüz öğrenciyken İtalya’nın Trablusgarp’ı işgaline sessiz kalmadı, Eşref Bey’den temin ettiği dokümanlarla genç bir delikanlı olarak haklılığımızı Fransız medyasında duyurmaya çalıştı. Milli duyguları çok üst düzeyde olan Osman Recep bununla da yetinmemiş, Paris’in ünlü sinemalarından olan Olimpia’da Trablusgarp Savaşı ile ilgili Türkler aleyhine dezenformasyon yapıldığını duyunca salona gidip yanında taşıdığı silahla Beyazperdeye üç el ateş etmişti. Silah seslerinden sonra karışan sinema salonunda seyirciler büyük bir panikle kendilerini dışarı atarken, Osman Recep Fransız Polisine teslim olmuştu. Yaşanan bu hadise ülke basınının manşetlerindeydi. Osman Recep için “anarşist Türk” diye haberler yapılıyor, Fransa’dan sınır dışı edilmesi isteniyordu. Bu kötü durumdan onu Teşlikatı Mahsusa’dan arkadaşı Hamza Osman kurtaracaktı. Hamza Osman’ın ailesi Fransa’da tanıdığı nüfuzlu kimselerin yardımını alarak Osman Recep’i polisin elinden aldı, o da gözlerden bir müddet uzak olmak için İstanbul’a gitti.

Balkan Komitesinin aleyhte faaliyetleri…

Osmanlı Devleti’ni Avrupa’da kalan topraklarından mahrum bırakmak üzere oluşturulan Balkan Komitesi, aralarında İngiliz milletvekilleri, din adamları ve toplum nezdinde nüfuz sahibi olan kişiler tarafından 1903 yılında Londra’da kurulmuştu. Başkanı İngiliz milletvekili Noel Edward Buxtondu. Osmanlıyı sadece Avrupa’dan atmayı değil Batı Anadolu topraklarını da Türk ve Müslümanlardan temizlemek istiyorlardı. Bu komite sözde insani amaçlarla kurulmuş bir örgüttü lakin üyeler görevlerini açıkça “Sultan II. Abdülhamit’in Makedonya’da uyguladığı despotizmden(!) kamuoyunu haberdar etmek ve bu durumu engelleme adına herkesi harekete geçirmek” olarak tanımlamışlardı. İngiliz Hükümeti ise sivil toplum örgütü görünümündeki bu komite aracılığıyla üstü örtük bir şekilde bölgeyle alakalı hayata geçirmek istediği tüm siyaseti uygulamaya çalışıyordu. Noel Buxton ve kardeşi Rahip Harold Buxton’ın Osmanlıya karşı Makedonya’daki Hristiyanları birlik olmaya davet etmesi, aleyhte kampanyalar başlatması, aslı astarı olmayan haberlerle Batıda Türk ve İslam düşmanlığı yaratması Teşkilatı Mahsusa tarafından da yakından takip ediliyor ancak Balkan Komitesinin çalışmalarını engellemek için fazla bir şey yapılamıyordu. Nihayetinde 1912 yılında patlak veren Balkan Savaşı Osmanlı Devleti için yıkıcı sonuçlar doğurdu. Komite hedefine ulaşmıştı. Ancak İkinci Balkan Savaşı sonunda Edirne ve Kırklareli’nin geri alınması Noel Buxton ve adamlarını bir hayli öfkelendirdi. Emelleri için yine Avrupa’daki siyasi dostlarıyla birlikte hiç durmadan Osmanlı aleyhinde tezviratta bulunmaya devam etti.

Suikast görevi…

1914 yılında Noel Buxton, erkek kardeşi Charles Buxton ile birlikte Bulgaristan ve Romanya gezisine çıkmıştı. Amaçları Balkan Savaşları sonunda oluşan sınırları Osmanlı aleyhine değiştirebilmekti. Gittikleri her yerde İtilaf Devletlerinin I. Cihan Harbini mutlaka kazanacağını ve sonunda Balkan Devletlerinin sınırlarında bir iyileştirme yapılacağını ifade ediyorlardı. Buxton Biraderlerin Bükreş’te Türklük ve Müslümanlık aleyhine bu kadar ağır eleştiriler getirmesi Osmanlı kamuoyunda da büyük ses getirdi. Teşkilatı Mahsusa kendi imkânlarıyla Balkan topraklarında isithbaratî faaliyetler yürütürken Buxton kardeşlere bir suikast düzenlenmesi gündeme geldi. Osman Receb bu operasyon için kendisine yapılan teklifi hiçbir tereddüt emaresi göstermeden kabul etti. Temin edilen sahte bir pasaport ile suikast için hızlıca Bükreş’e gitti.

15 Ekim 1914 yılında Buxton kardeşler iştirak ettikleri Romanya Kralı Carol’un cenaze töreninde Osman Receb tarafından suikasta uğradılar (Osman Receb bu suikast girişiminden sonra gizlenmek için Hasan Tahsin adını kullanmıştır). Saldırıdan hafif yaralarla kurtulan Noel ve Charles Buxton kardeşler on iki günlük bir tedavinin ardından Bükreş’ten ayrılmış, Romanya polisi hadisenin ardından Hasan Tahsin’i tutuklayarak cezaevine koymuştu. Ancak polis bu genç fedainin asıl kimliği ile ilgili bilgilere hiçbir zaman ulaşamadı. Hapishaneden ancak 1916 yılında, Almanların I. Dünya Savaşı’nda Bükreş’e girmesiyle kurtulup tekrar yurda dönen Hasan Tahsin, İzmir’e yerleşti ve burada arkadaşlarıyla birlikte Hukuku Beşer adlı bir gazete çıkarmaya başladı. Mondros Mütarekesi sonrası yaşanan sancılı günlerde İzmir’in Yunan askerleri tarafından işgali sırasında (15 Mayıs 1919) işgalcilere karşı yiğit duruşu akıllardan hiç çıkmadı. Bir yunan askerini silahıyla vurması sonucu açılan ateşte hayatını kaybetti. Osman Receb Nevres namı diğer Hasan Tahsin şehit edildiğinde sadece otuz bir yaşındaydı…