28 Mart 1989.
Bu tarihe geleceğiz…
…
1983 yılında yüzde 45 oy alarak 12 Eylül darbecilerinin beklentilerini ters yüz edip hükümeti kuran Turgut Özal Başbakan’dır. 1987 seçimlerinde yüzde 36 oy almasıyla ikinci dönemini yaşayan Özal, yerleşik düzene karşı verdiği mücadele yüzünden muazzam bir saldırı ile karşı karşıyadır.
Öyle ki, “Özal gitsin de ne olursa olsun” diyen bir psikolojik ortam üretilmişti.
Tıpkı “Abdülhamid Han gitsin de ne olursa olsun!”
Tıpkı “Menderes gitsin de ne olursa olsun!”
Denildiği gibi…
Papatyalar, oğullar, kızı ve Jaguarcı damadı gibi aile problemleri ve muazzam bir medya karalama kampanyası eşliğinde 1989 yerel seçimlerine girildi.
İstanbul’da Bedrettin Dalan ve Ankara’da Mehmet Altınsoy ANAP adına çok güçlü isimlerdi. Ancak, genel siyasî havanın da etkisiyle hiç beklenmeyen bir şey oldu. İstanbul ve Ankara’da SHP adayları ipi göğüsledi. İstanbul’u Nurettin Sözen, Ankara’yı ise Murat Karayalçın kazandı.
Bugünkü görüntülere benzer şekilde büyük bir hasretle uzun zamandır seçim kazanamayan CHP’nin o günkü versiyonu SHP taraftarları muzaffer edalarla İBB’ye geldiler. 28 Mart 1989 tarihinde Nurettin Sözen İBB Başkanı oldu. İşte o tarih, SHP olarak başlayan ancak CHP’ye katılımıyla bu parti altında devam eden Kemalist/sol zihniyetin siyasetteki en büyük Pirus zaferinin başladığı tarih oldu.
Nurettin Sözen o kadar kötü bir yönetim gösterdi ki, -o günlerle ilgili örnek vermek bile gereksiz- 1994 yılında yine hiç kimsenin hesaba katmadığı bir isim; Refah Partili Recep Tayyip Erdoğan İBB Başkanlığını kazandı.
Melih Gökçek de Ankara’yı devraldı.
“Hiç ibret alınsaydı tekerrür eder miydi tarih” denir.
17 Nisan 2019 gününü CHP ve Ekrem İmamoğlu için tarih ne şekilde yazacak dersiniz?
Bir Pirus Zaferi mi, yoksa destan mı?
Geçen Çarşamba günü İBB önüne gelen binlerce CHP örgüt mensubu, önümüzdeki yıllarda şu güne keyifle mi bakacak, yoksa nefretle mi?
28 Mart 1989 yılındaki zafer, o kadar kötü bir finalle sonuçlanmıştı ki tam 22 yıl bir daha o kapının yüzünü bile göremediler.
Şimdi iki yol var önlerinde…
Birinci yol, Ekrem İmamoğlu’nun ilk gün demeçlerine yansıdığı gibi kimsenin inancıyla, değerleriyle uğraşmadan tamamen vatandaşa hizmet odaklı bir yönetim modeli sergileyerek bu başarıyı bir sonraki seçimlere de taşıyabilmek için çok çalışmaları…
İkinci yol ise tıpkı Sözen dönemi gibi dünya şehri İstanbul’da çok kötü bir yönetim sergileyerek siyasî mezarlıkta kendilerine görkemli bir mezar hazırlamaları.
İstanbul, İzmir’e benzemez! Kabul etmemiz lazım ki, AK Parti belediyecilikte gerçek bir devrim yaptı. İstanbul belediye hizmetleri açısından pek çok Avrupa şehrinden çok daha önde… Bu kadar büyük bir metropolü herhangi yeni bir proje yapmadan rutini içinde yönetmek ve hizmetleri aksatmamak başlı başına bir iş…
Sözen’li yılları görmemiş, AK Parti’nin organizasyon yeteneği nedeniyle tıkır tıkır işleyen bir sistem içinde yaşamaya alışmış nesillere İzmir tarzı bir belediyeciliği kabul ettirmek imkânsız. Hizmet aksarsa, ideolojinin yetmeyeceği bir şehir burası…
Kabul etmek gerekir ki, Aziz Kocaoğlu bu güne kadar söz ve davranışları ile CHP dışındaki toplum kesimlerine sıkıntı verecek bir profil çizmedi, Başkan Erdoğan ile gayet iyi bir diyalog kurdu ama çok kötü bir belediyecilik performansı sergiledi.
Ekrem İmamoğlu’nun herkese sıcak gelen mesajlar vermesi yetmez; bunu uygulamaları ile de göstermek, şehrin işleyen mekanizmasında en küçük bir aksamaya meydan vermemek zorunda.
Sonuçta belediye bir ekip işi, belediye başkanı takım kaptanı ama bütün işi o yapmıyor. CHP’nin belediyecilik adına ortaya koyduğu herhangi bir başarı yok. CHP kadrolarının İstanbul’u yönetmede bugünkü beceriyi sağlayacaklarından emin değiliz. Bu ihtimal CHP’nin en büyük kâbusu olacak!
Belediyecilikte geri giden bir hizmet anlayışı, konfora son derece alışmış yeni nesillerde inanılmaz bir tepkiye neden olacaktır. Bu tepki, CHP’ye genel siyasette de çok ciddi darbeler vurur. Bugün mazbata aldı diye sevinç naraları atanların, yarın o mazbatanın başlarına dikilmiş mezar taşı olduğunu görmeleri uzak ihtimal değil!
Bu sonucun en çok da iktidar yanlısı medyaya yaradığını düşünüyorum. Seçimden sonra belki de kapatılması mümkün pek çok gazete ve yayın organının ömrü uzadı. Uzun zamandır savaşacak düşman bulamayan, üç beş küçük gazete ve yazarı ile twitter âlemine hapsolmuş gündemleri İBB ve Ankara başta olmak üzere CHP belediyeleri nedeniyle zenginleşecek.
Muhalefet edilecek hedefler var artık. Mâlum, medya yapısı gereği muhalifliği sever. Medya için ömrü uzatan yeni bir döneme giriyoruz.