Kendimi büyük bir ümmetin parçası olarak ilk hissettiğim yer Mekke olmuştu. Hac farizası için orada bulunuyordum. O zamanlar 30 yaşındaydım ve Arap olmayan hacıların çokluğu dikkatimi çekmişti. Zayıf İngilizcem ile onlarla temasa geçtim. Tanıştık, iletişim bilgilerimizi paylaştık. Nedense aklıma İslam’ın ilk yıllarından bahseden siyer ve tarih kitapları geldi o vakitler. Zira Baas rejiminin hazırlattığı ders kitaplarında İslam kardeşliği kavramından ve İslam ümmetinden bahis geçmiyordu. Rejimin tarih anlayışında geçmişimiz sadece kötüleniyordu. O nedenle hac seyahati beni çok etkilemiş, oradan başka biri olarak geri dönmüştüm. Yaşadığım tecrübe inanılmazdı. Anlatılmaz bir mutlulukla doluydum.
Hayatımda bu duyguyu ikinci kez burada, Türkiye’de yaşadım. Çocuklarıyla birlikte İstanbul’a ayak basmış yalnız bir kadın olarak buraya geldiğim vakit geride çok şey bırakmıştım. Evim, akrabalarım, yaşadığım şehir… Ve elbette korkularım vardı. Yitirdiklerim yüzünden üzüntüler içindeydim. Ülkemde bastıramadığım kitap müsveddelerini de yanımda getirmiştim.
Çok istiyor olmama rağmen ülkemde medya sektöründe çalışma imkânı bulamadım. Bin Selman ortalığı tozu dumana katmadan önce Suudi Arabistan medyası için yazılar kaleme alıyordum. Birkaç gazete ve internet sitesinde uzun yıllar yazarlık yaptım. Ülkem Suriye’de rejimin izni ve yardımı olmadan yazabilmek mümkün değildi. Edebiyatçı olmanız durumu değiştirmiyordu. Kalemim satılık olmadığı için bu yola hiç tevessül etmedim. Yurtdışındaki mecralara yazıyor olmakla yetindim, çevremdekilere niçin ülkemde yazmadığıma dair tek kelime bile etmedim.
Doğrusunu söylemek gerekirse, Gerçek Hayat dergisi bana yazma teklifinde bulununca pek sevindim. Arap dünyasına seslenirken bir anda Türk okurlara kavuşma fikri beni ziyadesiyle memnun etti. Yeniden kendimi tıpkı hac günlerimde olduğu gibi büyük bir ümmetin parçası olarak hissettim ve bundan mutluluk duydum.
Üç buçuk yıldır bu güzel dergi için yazılar kaleme alıyorum. Özgür bir mecrada kalem oynatmanın hazzı başka. Burada karşılıklı anlayış ve saygının hâkim olduğu bir ortama sahibiz. Bu fırsat hayatta her zaman ele geçmez.
Dergideki yazılara göz attığımda bizi bir araya getiren ortak değerleri, ortak tarihi esas alan bir yaklaşım görüyorum. Birlikte seviniyor, birlikte üzülüyoruz. Zira biz aynı ümmetin çocuklarıyız.
Burada olmaktan mutluyum…
Mutluyum, çünkü dergimizin değerli kalemleriyle bir aradayım. Yazılarımı tercüme ettiğiniz, bana özgürce yazma fırsatı tanıdığınız için tekrar teşekkürler. Sizler benim güzel ailemsiniz.
Dergiye sahip çıkan değerli okurlarımıza da ayrıca teşekkür ediyorum. Bizler hâlâ yazabiliyorsak bu elbette onların sayesinde mümkün olabiliyor. Okurların varlığı biz yazarlara ilham veriyor. Yazılarımız gerçek değerini okurun takdir etmesiyle buluyor.
Türkiye’yi seviyorum. Burada olmak, burada yaşamak beni mutlu ediyor. Hayat bize ne getirir bilinmez, şartlar bir gün değişse bile Türkiye sevgim yaşamaya devam edecek. Kalemim Türkiye ve Türk insanı için daima güzel şeyler yazacak.
Allah bu güzel ülkeyi ve insanlarını korusun… Dergimiz Gerçek Hayat’a ve harika ekibine nice güzel günler göstersin… Âmin!