Fransa’da Bonneval, Osmanlı’da Ahmet

Osmanlı bürokrasisi, batıya karşı girişilen askeri harekâtların başarısızlıkla sonuçlanması karşısında orduda bir ıslah çalışmasını zorunlu gördü. Bu yenileşme girişimi 18. yy’den itibaren Avrupa’dan getirilen askeri uzmanların öncülüğünde başladı. Bir zamanlar askeri teknoloji alanında epey ileride olan Osmanlı Ordusu artık düşmanın silahı ile donanmanın peşindeydi. Islah programı çerçevesinde yurt dışından gelen yabancı uzmanların bir kısmı hakkında casusluk iddiasında bulunulsa da devlet bu yöndeki kararından vazgeçmedi, bir şekilde istifade yolunu seçti.

Kaçtığı ülkelerde barınamadı

Claude-Aleksandre Comte de Bonneval (Humbaracı Ahmet Paşa) 1675 yılında Fransa’nın Limousin eyaleti Coussae şehrinde dünyaya geldi. Ailenin en küçük erkek çocuğu olduğu için kiliseye teslim edildi ve on bir yaşına kadar Cizvit mektebine devam etti. Ancak okuldaki katı disipline daha fazla dayanamayarak asker olmak için donanmaya kaydoldu. Bu alanda o kadar başarılıydı ki henüz on üç yaşında iken İngilizlerle yapılan bir deniz savaşına katıldı ve devlet nezdinde takdir belgesiyle ödüllendirildi.

Comte de Bonneval, 1698 yılında ordu içerisinde yaşadığı bir tartışmadan dolayı donamadan ayrılarak kara kuvvetlerine geçti. İtalya ve İspanya ile yapılan kara savaşlarında büyük başarılar elde etse de 1704 yılında Fransız Kralı XIV. Louis’i eleştiren yazılar yazması, ayrıca ordunun levazım işlerinde usulsüzlük yaptığına dair dedikoduların yayılması ordudan atılmasına neden oldu. Bu yüzden Paris’ten kaçarak Fransa’nın o sırada düşmanı olan Avusturya’ya iltica etti. Avusturya’da Prens Eugen’in himayesine giren Bonneval bu hareketinden dolayı Fransa’da idam cezasına çaptırıldı. İçindeki intikam hisleri o kadar fazlaydı ki görev yaptığı Avusturya Ordusu ile Fransız kuvvetlerine karşı müthiş başarılar gösterdi, rütbesi yükseltildi hatta imparatorun müsteşarlığına getirildi. Bu büyük komutan 1716 yılında Osmanlıların mağlup olduğu Varadin Savaşında da önemli roller üstlendi.

Başka bir ülkenin ordusunda harikalar yaratan Bonneval lehine Fransa’da oluşan kamuoyuna kayıtsız kalmayan yeni Kral XV. Louis, onu affetmek zorunda kaldı. Affın ardından Fransa’ ya dönüp kısa sürecek bir evlilik yapan Bonneval tekrar Avusturya’ya, işinin başına geçmiş ancak bu seferde Prens Eugen’le tartışarak görevlerinden azledilmişti. Hatta bununla da kalmamış bir yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Tahliye olduktan sonra artık Avusturya’da kalamayacağını anlayan Bonneval, yirmi iki yıl hizmet verdiği ülkeden kaçıp İspanya ve Lehistan’a sığınmak istedi ancak kabul görmeyince Venedik’e gitmek zorunda kaldı. En sonunda Venedik’te de kendini güvende hissetmeyen Bonneval, 1729 yılında Saraybosna’ya giderek Osmanlı’ya sığındı. Hayali bu sefer Osmanlı Ordusu ile Avusturya’ya karşı savaşmak ve Macar Prensi olmaktı.

Comte de Bonneval’in Saraybosna’ya geldiği yıllarda Osmanlılar Lale Devri’ni yaşamaktaydı. Savaştan olabildiğince uzak durmaya çalışan Sultan III. Ahmet ve Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, Bonneval’in gelişine hiç sıcak bakmamış, kendisiyle temas kurmaktan kaçınmış, görüşme talebini defalarca reddetmişti.  Bu durum karşısında telaşa kapılan Bonneval, hem Avusturya’ya iade edilmesini engellemek hem de geleceğe yönelik planlarını hayata geçirmek için İslamiyet’i kabul etti ve Ahmet adını aldı. Artık sarayla görüşme fırsatını yakalayacağını düşünen Bonneval, yani yeni adıyla Ahmet, bu seferde Sultanın tattan indirilmesiyle sonuçlanan Patrona Halil isyanına takılmış, İstanbul’a giderken Gümülcine’de beklemek zorunda kalmıştı.

Sarayın itibarını kazandı

Tahta geçen Sultan I. Mahmut döneminde dışa karşı barış siyaseti sona erdi ve askeri alanda ıslahat devri başladı. Osmanlı bürokrasisi, savaş meydanlarında sadece cesaret ve kahramanlığın artık yetmediğini görüyordu. Bonneval, saraya sunduğu askeri ıslah raporunda da bu konuya değinmiş eğitim, disiplin ve maaşlarla ilgili doyurucu bilgiler vermişti. Sadrazam Topal Osman Paşa, rapordan etkilenmiş olacak ki Ahmet Bey’i İstanbul’a çağırarak, Beylerbeyi rütbesiyle Humbaracı Ocağı’nın başına getirdi. Bir taraftan Humbaracı Ocağında (havan topu kullanan sınıf) topların dökümü ve askerlerin yetişmesi için çaba gösteren Ahmet Paşa bir taraftan da Sadrazam Müşaviri sıfatıyla devletin dış politikasında etkili olmaya çalıştı. Rusya’ya karşı Fransa ile Osmanlı arasında bir ittifak kurulması için saraya sürekli raporlar yazdı, fikirleri başta sadrazam olmak üzere devlet erkânının çoğunun ilgisini çekti.

Fransa’ya bir daha geri dönemedi

Üsküdar’da kendisine bir konak tahsis edilen Humbaracı Ahmet Paşa gösterişli bir hayat sürüyordu. Konağında yabancı misafirlerini Fransız asilzadelerinin giydiği kıyafetlerle karşılıyor, içkili sofralar kuruyor, memleketinde görmediği saygıyı Müslüman bir ülkede görüyordu. Hırslı bir devlet adamı olduğu için kendisine verilen hiçbir makamı beğenmeyen Ahmet Paşa, ülkesinden sürülen ya da kaçmak zorunda kalan ve menfaatleri icabı Müslüman olup İstanbul’a gelmiş ne kadar kişi varsa evinde ağırlıyor, himaye ediyordu. Üstelik bu kimseler arasında Rusya ve Avusturya adına casusluk yapanlar da bulunmaktaydı.

Osmanlı bürokratları Ahmet Paşa’nın Fransa’nın dış politikasına uygun faaliyetler içerisinde olduğunu ilk etapta anlayamadı. Bu durumdan faydalanan Paşa, Avusturya’ya karşı Macaristan halkını ayaklandırmak için bazı girişimlerde bulundu. Macar millî kahramanlarından Rakoçi’nin oğlunu Erdel Beyliğine getirse de Macar milletinden yeterli ilgiyi görmedi. Bu sırada Humbaracı Ocağının maaşları bahane ederek ayaklanması Ahmet Paşa’ya duyulan güveni azalttı ve Kastamonu’ya sürülmesine neden oldu. Daha sonra affedilip tekrara payitahta dönse de eski itibarına bir daha kavuşamadı. Ömrünün sonlarına doğru vatanına duyduğu hasreti kardeşine yazdığı mektuplarda da dile getiren Ahmet Paşa, İstanbul’dan kaçmaya çalıştı ancak başarılı olamadı. Fransa Hariciyesi ile ülkeden ayrılma planları yaparken 23 Mayıs 1747’de İstanbul’da vefat etti ve Galata Mevlevihane’si hazîresine defnedildi.

Bonneval kullanıldı mı?

Osmanlı Ordusunun ıslahında son derece başarılı olan Humbaracı Ahmet Paşa, devletin gerileme sebebini bürokrasinin batıdaki gelişmelere karşı kayıtsız kalmasına bağlıyordu. Yazdığı pek çok raporda devlet yetkililerini bu konuda uyarmayı da ihmal etmiyordu. Ancak burada üzerinde önemle durulması gereken asıl konu Claude-Aleksandre Comte de Bonneval’in Osmanlı topraklarına geliş sebebi, İslamiyet’i kabul şekli ve askeri ıslah görevi dışında kalan siyasi faaliyetleridir. Saraya sunduğu raporların birer örneklerini Fransa’ya da gönderdiğine dair ciddi iddiaların olduğu bir ortamda kendisinden ne şekilde yararlanıldığı, eğer bu durum biliniyorsa kendisinin nasıl kontrol edildiği ya da bu duruma nasıl tahammül edildiği cevap bekleyen sorulardır. Bu hususta iki ihtimalden söz etmek doğru olacaktır. Birincisi Humbaracı Ahmet Paşanın askeri ıslah konusundaki başarıları devlet erkânının yabancı uzmanların takibi konusunda yeteri kadar dikkatli davranmamasına neden olmuş, batıdaki gelişmeleri her şeye rağmen bu şekilde takip edebilecekleri görüşü o yıllarda hâkim olmuştur. İkinci ihtimal ise Osmanlı bürokratları, Ahmet Paşa’nın kullanılabilirliği üzerinden kar zarar hesaplaması yaparak hareket etmiştir.