Birleşmiş Milletler kuruluş amacına uygun bir teşkilat mı? Donald Trump Amerikası’na kafa tutana, uluslararası hukuku uygulayana dek etkisiz eleman gibi duran, hiçbir meseleyi çözüme kavuşturamayan organizasyon hakkında bu soruyu sormaya devam edeceğiz.
Trump’ın “Ortadoğu barışına katkı” ifadeleriyle duyurduğu “Yüzyılın Anlaşması”, hani şu İsrail yanlısı saçma sapan plan, BM Güvenlik Konseyi’nde ele alınacakmış. ‘Barış’ kelimesiyle uzaktan yakından alakası olmayan bir Trump çılgınlığından başka ne var ortada?
BÜTÜN ÇABALAR BOŞA ÇIKTI
Tel Aviv cihetinden gelen her isteğin Washington tarafından kabulünü, BM tarafından bugüne dek gösterilen bütün çabaların çöpe atılmasını ifade eden bir süreçle karşı karşıyayız. İsrail’in işgal ettiği topraklardan çekilmesini içeren her BM kararı, daha âdil bir çözüm bulunsun diye Avrupa Birliği ve Ortadoğu Dörtlüsü tarafından ortaya konan gayretler heba edilmiş durumda.
Bu rezil planın arkasında Trump’ın kerameti kendinden menkul damadı Siyonist Jared Kushner var. ‘Ortadoğu barışı’ gibi afili kelimeler bir yana, diplomat veya sıradan bir devlet görevlisi olarak anılmak için bile fazlasıyla hafif kalan, kifayetsiz bir isim Kushner. Üstelik haddi olmayarak üstlendiği işin altında kaldığı da aşikâr.
Geçen hafta sonu Arap Birliği Mısır’ın başkenti Kahire’de bir araya geldi ve Filistin’i teslim amaçlı plan masaya yatırıldı. Filistin halkının asgari hak ve taleplerini yansıtmadığı gerekçesiyle Trump patentli sözde “Yüzyılın Anlaşması” üye ülkeler tarafından reddedildi.
ARAP OLDUKLARINI SONRA MI HATIRLADILAR?
İyi de kafama takılan bir soru var. Mâdem öyle, 28 Ocak günü Beyaz Saray’da planı açıklarken Umman, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan niçin alkış tutup ABD Başkanı Trump’ın yanında yer aldı? Bu devletler o zaman Arap değiller miydi?
Trump’ın “Yüzyılın Anlaşması”na ilk tepki Ankara’dan yükseldi. Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Arap hanedanlarının aksine planı sert bir şekilde eleştirdi ve safını Filistin’in yanında net bir şekilde ortaya koydu. 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin derhal kurulması yönünde çağrıda bulundu.
Erdoğan ayrıca uluslararası toplum ve BM vicdanına seslenerek “sadece vaatlerle yetinilmemesi, Filistin halkı için müşahhas bir desteğin” sağlanması gerektiğini söyledi. Arap Birliği toplantısından sonra 57 üyeli İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) yine Filistin acil gündemiyle toplandı. Suudi Arabistan’ın Cidde şehrinde yapılan toplantıda Arap Birliği’nin kararı teyit edilirken yapılan açıklamada “bütün üye ülkeler bu plana tavır almalı, ABD yönetimiyle işbirliği yapılmamalı” ifadesi kullanıldı.
İSRAİL’E KİM HADDİNİ BİLDİRECEK?
Artık sıra BM’e geldi. Teşkilat 21. yüzyılda kendi rolüne uygun bir pozisyon almalı ve haklı tarafın, Filistin halkının yanında yer alarak tavrını net bir şekilde ilan etmeli. Siyonist işgal devletinin bugüne dek ihlal ettiği 200 BM kararı derhal yürürlüğe konmalı ve gereken neyse derhal yapılmalı. Misal vermek gerekirse, ABD sadece 12 BM kararının ihlalini gerekçe gösterip 2003 yılında Irak’ı işgal etmişti. 200 BM kararını bile bile çiğneyen İsrail için niye kimse harekete geçmiyor?
BM eğer iddia ettiği gibi küresel güvenliğin ve adaletin sorumlu gücüyse, herkese kabadayılık satan ABD Başkanı Trump’a haddini bildirmeli. Golan Tepeleri veya Siyonistlerin Batı Şeria’daki işgallerine dair tavrından dolayı gereken süreci başlatmalı. Ayrıca Kudüs’ün İsrail’in başkenti olamayacağını, ABD Başkanı dâhil kimsenin bu konuda yetkisi bulunmadığını dünya kamuoyuna ilan etmeli.
MESAJ GÜÇLÜ VE NET OLMALI
Birleşmiş Milletler, Trumpvari kabadayılığın bir işe yaramayacağını dünyaya ispat etmeli. Siyonizm’in sahte gözyaşlarına aldanma hatasına bir daha düşmemeli. ABD’nin Tel Aviv ile aynı hizada duruyor olmasına verilecek tepki kadar, Filistin için harekete geçmenin de önemi büyük. Vakit, Filistin için kalıcı çözümler üretme vakti.
Verilecek mesaj; hem Washington’dan, hem Londra’dan, hem de Tel Aviv’den aynı anda duyulacak kadar güçlü ve net olmalı:
Filistin asla satılık değildir!