III. Selim devrinde Osmanlı merkezi yönetiminin başta askeri alanda olmak üzere devlet idaresinde yapmak istediği ıslahatlar bazı kesimler tarafından engellenmek isteniyordu. Nizamı Cedit adı verilen bu yeni döneme karşı çıkanların başında yeniçeriler gelmekteydi. Onlar kurulan batı tarzı ordunun kendilerinin bir alternatifi olduğunu biliyor ve bu durumdan rahatsız oluyorlardı. Devletin iyi niyetli bu tecdit hareketi ne yazık ki yeniçerilerin çıkardığı isyan sonucunda sekteye uğramış, Sultan III. Selim öldürülmüş, Rusçuk Ayanı Alemdar Mustafa Paşa kuvvetleriyle gelene kadar payitahta bir müddet karmaşa hâkim olmuştu. Mustafa Paşa’nın feodal bir güç olarak merkezi idarenin otoritesini yeniden sağlama adına izlediği siyaset yeniçerileri yine yola getirmemiş, kendisinin akıbeti de maktul sultandan farklı olmamıştı.
Osman Çelebi mücadeleye başlıyor
Yaşanan kargaşadan sonra tahta geçen Sultan II. Mahmut. devlet ve millet üzerinde tesis edilecek otoritenin yeniçeri ocağına bir düzen vermekle hatta mümkünse ocağın lağvedilmesiyle mümkün olabileceğini saltanatının ilk yıllarında anlamıştı. Yeniçeri zorbalarının bilhassa İstanbul’da şehrin asayişini, ahengini, işleyen düzenini bozduğu uzun bir müddettir biliniyordu. Esnafı haraca bağlama, açtıkları kahvehanelerde genel ahlaka mugayir işler çevirme, milletin izzeti nefsiyle oynama konusunda halka kan kusturan bu kendini bilmez güruhun hakkından ancak basiretli, güvenilir, Sultan’ın desteğini almış devlet adamları gelebilirdi. Bunlardan biri padişahın da çok güvendiği Sekbanbaşı Osman Çelebi’ydi. Osman Çelebi, tekrar büyük bir isyana neden olmamak için bu zorbaları doğrudan kuvvet kullanmak suretiyle değil başka yollarla ortadan kaldırmayı denedi.
Yeniçeri zorbalarının en meşhurlarından biri Osman Çavuş idi. Osman Çavuş İstanbul’a deniz yoluyla gelen zahire ve oduna el koyuyor, piyasayı alt üst ederek canı istediği kişiye istediği fiyattan ürünleri satıyordu. Malın asıl sahibi ise az bir miktarla yetinmek durumunda kalıyordu. Bu sayede büyük paralar kazanan ve satın aldığı adamlarıyla gücüne güç katan Osman Çavuş’la uzun bir müddet kimse uğraşamadı. Ancak günün birinde başka bir yeniçeri odabaşısı ile malların getirildiği iskelede kavgaya tutuşması onun sonunu getirdi. Çok ciddi dayak yiyen Osman Çavuş, yediği dayağı Ağakapısına şikâyete gittiğinde kendisini Sekbanbaşı Osman Çelebi dinlemiş, ardından bir oldubittiye getirilerek Ağakapısının ahırına hapsedilmişti. Aynı gece de boğulmak suretiyle idam edildi. Böylece İstanbul bir zorbanın şerrinden kurtulmuş oldu.
İkinci operasyon da başarılı oldu
İstanbul’u haraca bağlayan zorbalardan biri de Üsküdar’da Hamallar Kethüdası İbrahim idi. Yeniçeri Ocağına kayıtlı olmasından ötürü herkese karşı acımasız davranan bu adamın emrinde yüzlerce hamal bulunuyordu. Kendisine bağlı sadık hamallar sayesinde hükmünü yürüten İbrahim esnafı ciddi miktarlarda haraca bağlamıştı. Üzerine kuvvet yollayarak bu meseleyi halletmenin karışıklığa neden olacağını bilen Osman Çelebi onu da bir şekilde Ağakapısına çağırıp işi burada sessizce bitirmenin peşindeydi. Biriken ulufesini (maaşını) almak için Ağakapısına davet edildiği bir gün Osman Çelebi tarafında karşılanmış, kendisine burada nasihat edilmişti. Maaşını almak yerine nasihat dinleyen bu zorba sinirlenerek kapıyı çarpıp odadan çıktığı sırada pusuya yatmış sekbanlar tarafından alaşağı edildi ve ardından boğularak öldürüldü. Onun ölümü İstanbul’daki hem hamallara hem de esnafa rahat bir nefes aldırdı.
Galata’da Taşçı Mahmut adlı bir başka zorba, semti adeta esir alarak yanına topladığı levent ve kalyoncu tayfasıyla Hristiyanların oturduğu bölgede ayrı bir hükümetmiş gibi hareket ediyordu. Beşiktaş’ta demirli bir kalyona sahip çıkarak burayı kendine malikâne edinen bu adamın şimdiye kadar hakkından kimse gelememişti. Sekban kuvvetleri de Galata’ya usulen müdahale edemezdi. Bu yüzden Kaptanı Derya’dan ricada bulunulmuş, bir an evvel ortadan kaldırılması istenmişti. Bunun üzerine Taşçı Mahmut kalyonunda kaldığı gecelerden birinde Kaptan Paşa’nın adamları tarafından yakalandı ve başı kesilerek Babı Hümayûn’da ibret için birkaç gün halka teşhir edildi. Aynı gün Osman Çelebi, Unkapanı’nda rüşvetle mal verip mal satan Ekmekçi İsmail’i de yakaladı ve kayıkla açıldıkları Çekmece Gölünde cesedini balıklara yem etti.
Kimsenin gözünün yaşına bakılmadı
İstanbulluların yaşadığı sıkıntılardan bir tanesi de bekâr odalarında kalan gençlerin çıkardıkları rezaletlerdi. Osman Çelebi bu yüzden Üsküdar’da bulunan bekâr odalarının yıkılmasını bizzat padişahtan talep etmişti. Çalışmak için şehre gelen lakin yaptıklarıyla semt halkına yaka silktiren bu bekâr gençler cinayetlere dahi sebep oluyordu. Durum artık öyle vahim bir hal almıştı ki bu zorbalardan kurtulmak isteyenler haraç vermek zorundaydı. Osman Çelebi gayet gizli bir operasyonla ahalinin de yardımını alarak kimsenin beklemediği bir anda bekâr odalarını bastı ve hepsini yıkarak zorbaların çoğunu ortadan kaldırıldı.
Osman Çelebi’ye haksızlık edildi
Osman Çelebi’yi en çok uğraştıran kabadayı Galata’da Kulekapısı civarında kahvehane işleten Yetimoğlu adıyla nam salmış bir adamdı. Yetimoğlu’nun sahip olduğu bu mekân tam bir fitne yuvasıydı. Şehirde ne kadar hırsız, yankesici, eli kanlı adam varsa burada bulunur, her suç işleyen bu kahvehaneye giderek Yetimoğlu’nun kanatları altına sığınırdı. Devlet kademesinde kendisini el altından destekleyenler de vardı. Bu yüzden Osman Çelebi kimseyle bir şey paylaşmadan bu zorbayı en güvendiği adamlarına takip ettirdi. Bu takiplerden birinde Yetimoğlu, boş bir anına denk gelmiş olacak ki yakalanarak tutuklandı ve zindana atıldı. Ancak onu himaye edenler kendileri de suça ortak olduklarından hemen araya girerek serbest kalması için türlü oyunlar, kulisler çevirmeye başlamış, Çelebi Osman ise durumu anlayarak bu zorbanın salınmasına şiddetle karşı çıkmıştı. Araya daha hatırlı adamların girmesi ve hatta yaşanan bu hadisenin padişahın kulağına kadar ulaşması ihtimali üzerine Çelebi Osman büyük bir risk aldı ve Yetimoğlu’nu zindanda boğdurdu. Cesedini de sahibi olduğu kahvenin önüne attırdı.
Şehrin nizamı için yapılan bu operasyonlar devlet kademesinde bir takım isimlerin hoşuna gitmemiş, Çelebi Osman’ın cezalandırılması için girişimlerin başlamasına neden olmuştu. Tahtta bulunan Sultan II. Mahmut iktidardaydı, lakin muktedir değildi. Baskılara dayanamayarak Çelebi Osman’ı 1811 yılında görevinden azletti. Siyasetin acımasız yüzü değerli ve cesaretli bir devlet adamının geri plana itilmesine neden oldu. Yaptığı hizmet yanına kâr kalan ve İstanbul’u pek çok beladan kurtaran bu cesaret timsali adam kısa süre sonra da hakkın rahmetine kavuştu.