Eşitliklerin tahammül edilmezliği

Falan ulustan kimse de “bugüne planlanan işi bitirdiniz mi” sorusunu bir tahrik, bir nefret dili, bir ırkçılık göstergesi olarak algılar, beyne’l-milel mahkemelerde dava açar. Üç kurucu ulus, artı ötekiler. Sayın bakalım… Hatta eşcinsel olarak atanan birine, “mesai bitiminden iki saat evvel sizi aradım, bulamadım, yarın mesaiye gelecek misiniz” diye sorduğunuzda, adınız homofobiaya çıkar.

Biliyorsunuz, otuz yıl kadar önce tek partili sistemden demokrasiye geçtik. Her şey yeni, her şey muteber, her nimetini tatmak istiyoruz. İşte demokrasinin nimetlerinden biri de eşitlik… Her yaş grubunda, her sosyal statüde, her ulusta, her dinde ve dinsizlikte eşitlik istenir. Hele de Bosna gibi karma bir topluluk içinde, üç kurucu ulusla azınlıklar bir araya gelince, eşitlik talepleri daha da görkemli oluyor.
Genelde durum şöyle oluyor; kadınların listede olması için özel bir çaba… Meclislerde illaki kadınlar da yer alacak, bir proje başvurusunda bulunduğunuzda orda da eşit olsun diye diğer cinsten birini projeye dâhil etmeniz gerekiyor. Olsun, kimseyi ötekileştirmekten yana değilim. Ancak işini bilen işini yapsın. İş yoğunluğundan eşitlik veya benzer durumlar için, sadece bir özelliğinden dolayı belirli bir makamda bulunmak zorunda olmasın. Mesela bir ulus mensubu, müennes veya müzekker olmasından, genç veya başka bir yaş grubu olmasından dolayı orada bulunuyor.
İstihdamın sıkıntılı olduğu yerde kimi için istihdam sebebi sırf o ulusa, o cinsiyete, o yaş grubuna mensubiyeti olur. Eskiden, yani tek partili sistemde başka bir eşitlik vardı.Kardeşlik ilkesi doğrultusunda taşra bölgesinden gelip de iş başvurusunda bulunana öncelik tanınırdı. Dolayısıyla Saraybosna’da evi, ailesi olan, belirli bir meslek sahibi iş için taşraya çıkmak zorunda kalıyordu. Çünkü Saraybosna’ya çoğunca taşradan gelenler tayin edilirdi. Bir de parti mensubiyeti daha da bir artı puan sayılırdı. İşten anlayıp anlamaması o kadar önemli değildi. Eşitlik namına atananın yükünü kaldıracak biri illaki bulunurdu. Bu kimseler de eşitlik, kardeşlik ilkelerini düşünmeye fırsat bulamazdı.
Şimdi bu demokrasi bereketiyle eşitlik namına birçok unsur ortaya çıktı. Cinsiyetten cinsel tercihe, ulustan yaş grubuna, iktidar ve muhalefet parti üyelerinden seçmenlerine kadar, kimse ötekileştirilmesin. İş, sanat, meslek ehli çalışmaya devam etmiş, eşitlik namına tayinler yapılmış, o kadar çok iş var ki bunlar kendilerinin hangi ulustan, hangi cinsiyetten, hangi yaş grubundan olduklarını bile fark etmiyorlar. Çünkü sürekli “toplum bizi dışlıyor” “ötekileştiriliyoruz” “ikinci sınıf vatandaş görülüyoruz” şeklinde şikâyet edip sivil toplum örgütleri kuranlar, eşitlik adına haklarını arıyor. O kadar kimliğe bürünmüş ki ne mesleğe, ne iş yapma niteliğine, ne de göreve ve sorumluluğa yer kalmıyor.
Bir kadın mesela, sırf kadın olması sıfatıyla bir koltuğu kapmak istiyor. Yoksa ötekileştirilmekten şikâyet ediyor. Peki, bu koltuğa oturabilecek mesleğinin ehli bir hemcins olamaz mı? Olur da mesleğinin ehli kadın, eşitlik ilkesi doğrultusunda atanan patronlarının emirlerini yerine getirinceye kadar, kadın kimliğini unutmuş olur.
Veya mütedeyyin biri ötekileştirilmesin diye belirli bir yere getirilecek. Fakat diniyle o kadar özdeşleşmiş ki, etraftakileri de imana davet etmekten geri kalmıyor. Bu sevap, şu günah diye fetva üretmekten iş yapmaya zamanı kalmıyor.
Genç biri de gençlerin eşitliğini istiyor. Sivil toplum örgütleri çerçevesindeki faaliyetler doğrultusunda aktivizmini gösteriyor. Onun da iş yapmaya zamanı kalmıyor. Bir de genç, ne yapsın zavallı, işini öğrenmeye vakti olmamış. Falan ulustan kimse de “bugüne planlanan işi bitirdiniz mi” sorusunu bir tahrik, bir nefret dili, bir ırkçılık göstergesi olarak algılıyor, beyne’l-milel mahkemelerde dava açmaya kalkıyor. Üç kurucu ulus, artı ötekiler. Sayın bakalım… Hatta eşcinsel olarak atanan birine, “mesai bitiminden iki saat evvel sizi aradım, bulamadım. Yarın mesaiye gelecek misiniz?” diye sorduğunuzda adınız homofobik birine çıkıyor.
Eşitlik uğruna her türlü uzlaşmaya razıyız değil mi? Biz bir Boşnak, bir Hırvat, bir Sırp, bir öteki, bir eşcinsel, bir kadın, bir genç, bir ateist, bir agnostik, bir mütedeyyin için de iş yapmayı kabul ediyoruz. Onlar eşit olsun, kimsenin kimliğine kem gözle bakılmasın. Siz gereğini yaparsınız. İş beklemez.
Benden bir rica: İş bölümünü ve sorumluluk bölümünü de eşit paylaşsak, belki ben de bu emektar kimliğimin yanında; kadın, Bosnalı, Saraybosnalı, yazar, mütedeyyin, mütercim, akademisyen ve kimliğimin benzer unsurlarını biraz daha vurgulamaya fırsat bulurum. Çünkü bütün saydığım eşitliklerin yükünü kimse kaldıramaz, vesselam!