Erdoğan usta bir devlet adamı

Batılı standartlara göre bile, ABD Başkanı Donald Trump’ın sözde “Yüzyılın Anlaşması” inandırıcı olmaktan çok uzak. Filistin’i anahtar teslimi yapan bir belgeden başka bir şey olmasa da Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikler ve Mısır yönetimleri Beyaz Saray’ın uydurma barış belgesine utanç verici bir şekilde sahip çıktı.

Gerçekte bu Arap liderleri, İran’a şaplak atmaya devam ettiği sürece Trump’ın elinden çıkan her şeyi alkışlamaya dünden razılardı.

Aslına bakarsanız Ortadoğu’yu yöneten hanedanların arasında Arap dayanışması diye bir şey söz konusu değil. Ortada bir menfaat varsa çoğu Filistinli kardeşlerini satmak için neredeyse can atıyor. Menfaat diye gözledikleri bari attıkları taşa değmiş olsa… Amerika her zaman olduğu gibi onları en azına razı edecek, belki de kırıntının kırıntısıyla yetinmek zorunda kalacaklar.

Yüzyılın Anlaşması denilen şey bildiğiniz çöp. Katar, Trump’ın planını iyi karşıladığını belirten bir açıklama yayınlayıp “ABD yönetiminin Filistin-İsrail çatışmasına çözüm bulma çabalarını takdir ediyoruz” dese de meselenin farkında. Çünkü aynı metnin içerisinde “1967 sınırları dâhilinde, Doğu Kudüs’ü de içeren…” şeklinde ifadeler mevcut. Aynı zamanda Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkı da savunuluyor.

Doha yönetimi, diplomatik bir dille planı eleştirmenin yolunu bulmuş görünüyor. İyi de, Katar’ın bu kadife dokunuşunu, bu ince esprisini anlayacak bir yönetim Washington’da mevcut mu acaba?

Bununla birlikte kadife eldiven diplomasisini bir kenara bırakıp Trump’ın planına sesini yükselten tek bir liderin olduğunu görüyoruz. O lider, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. İsrail’in toprak hırsızlığı planına verdiği karşılık şu şekilde:

“Kudüs’ü İsrail’e verme kararı kesinlikle kabul edilemez. Bu karar, Filistinlilerin haklarını hiçe sayıyor ve İsrail işgalini meşrulaştırma amacı güdüyor.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan gerçek bir Filistin savunucusu. Hem Sünni Müslümanlar açısından, hem de Filistin için adalet arayışındaki seküler kesimde bu yönüyle hayli popüler. Ortadoğu’nun sıradan vatandaşları onun bu yönünü takdirle anıyor.

Siyaset, gerilmiş bir ipin üzerinde düzgün yürüyebilme cambazlığıdır. Washington, Brüksel ve Tel Aviv’den sık sık düşmanca sinyaller yöneltilen Erdoğan, siyasetin ustası olduğunu ispatlamış durumda. Batı dünyası Hamas’ı terör örgütü olarak görüyorken Hamas lideri İsmail Heniye’ye Ankara ziyareti sırasında VIP muamelesi yapması bunun bir göstergesi. Erdoğan Hamas’a açık bir şekilde destek vermekten çekinmiyor, kendi ajandasını net bir şekilde ortaya koyuyor. Erdoğan’ın 2013 yılındaki askerî darbeyle yönetimden uzaklaştırılan Mısır’ın demokratik olarak seçilmiş ilk cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye sempatisi biliniyor. Bu nedenle despot Körfez monarşilerinin şimşeklerini üzerine çektiği de mâlûm. Bu ülkelerin uyguladığı Katar ambargosunun ardında da Türkiye ile çatışan bakış açıları yatıyor.

Fakat Türkiye ile Katar’ın yakın birlikteliği bu durumdan zarar görmüş değil. Tam aksine Erdoğan’ın popülaritesi daha da arttı. Nitekim Ürdün’de bulunan Kraliyet Stratejik İslâmî Araştırmalar Merkezi’nin yaptığı araştırmaya göre dünya çapında en etkili Müslüman lider Erdoğan çıktı. Bu sonuç kimse için sürpriz değil.

Trump gibi sözde “sıkı adamlar”ın kimi zaman attıkları adımdan geri döndüğü görülmüştür. Fakat Erdoğan böyle bir lider değil. Onun görüşlerinde ve dış politikasında takındığı tavır net, yürüdüğü yol belli. U dönüşü, Erdoğan gibi bir liderin yapacağı iş değil.

Şu an bölgesinde Türkiye’nin tarihî nüfuzunu genişletmeyle meşgul oluşu, Batı için hayatî önemdeki bir coğrafyada yani fırtınalı sularda yol almaktan çekinmediğinin en açık ispatıdır. Filistin meselesinde Trump’a karşı tavrını açıkça ortaya koyduğu gibi Suriye ve Libya’da da duruşunu net bir şekilde göstermiştir.

Rusya ve İran ile dostluk-düşmanlık sarkacında gidip gelen ilişkileri sürdürebiliyor oluşu, Türkiye’nin uluslararası gücünü ilerletme yolunda attığı adımların sağlamlık testi aynı zamanda. Kimi zaman verdiği sert mesajların ardında İdlib’den Trablus’a, Keşmir’den Arakan’a, Doğu Türkistan’dan Yemen’e acılar içinde yaşayan bir coğrafya söz konusudur. Erdoğan bu acılı coğrafyanın sözcülüğünü yapmaktadır. Yaptıklarıyla Avrupa ve ABD’yi kızdırıyor olsa da Türkiye bir ayağı doğuda bir ayağı batıda olan önemli bir NATO üyesidir. Avrupa ve ABD elbette bu gerçeğin farkındadır. Şu anda Libya’nın resmi hükümetiyle yapılan anlaşma gereği Doğu Akdeniz’de Türkiye rüzgârı esmektedir. Fransa, Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi ve diğer AB üyeleri bu duruma ilişkin endişelerini dile getirmektedir. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Hafter’in safındaki Suudi Arabistan, BAE ve Mısır’a pek tepki vermezken Türkiye’nin Libya hamlesine karşı sesini yükseltme cihetine gitmiştir. Libya meselesinde görüldüğü gibi stratejik yaklaşım söz konusu olduğunda Erdoğan’ın uluslararası arenada mükemmel bir oyuncu olduğu ve Batı’dan birkaç adım önde bulunduğu pekâlâ söylenebilir.

Nitekim uzun vadeli bir strateji olarak Suriye sınırını İdlib ve Afrin’den başlayarak Irak sınırına dek elde tutma iradesi ortadadır. Erdoğan’ın bu stratejisi iki önemli kazanıma odaklanmıştır. İlki, PKK teröristlerini tamamen etkisizleştirmek ve bölgeyi onlardan arındırmak; ikincisi de Suriye’den ülkesine akan mülteci selini burada tutmak, onları bu hatta iskân etmektir. Moskova’nın Türkiye’yi Suriye’deki ateşkesi bozmakla suçlaması, Rus lider Putin ile de yeni bir sayfanın açılacağına işarettir.

Rusya’dan S-400 füzeleri satın almakla Amerikalıları bir hengâmenin içine sürükleyen Erdoğan; gerekirse, yapılan anlaşmalara bağlı kalınmazsa Putin’e de meydan okuyacağının sinyallerini vermiş oldu.

Erdoğan gerektiğinde demir yumruğunu göstermekle kalmayıp, kullanacak olan bir lider. Fakat aynı zamanda becerikli bir devlet adamı olarak çok daha etkili kadife yumruk diplomasisini gidebildiği yere kadar devam ettirecektir. Bu yeteneği sayesinde dostları ve düşmanları nezdinde küresel bir oyuncu. Bu yeteneği sayesinde Türkiye 21. yüzyılın lider Müslüman ülkesi. 