Endişeli laiklerin bir tezi daha çöktü

Endişeli modern laik diye tarif edilen bir kitle var bu ülkede malum.
AK Parti iktidarına her ne olursa olsun kayıtsız şartsız karşılar.
Beğenmedikleri, uygun bulmadıkları, onaylamadıkları her türlü olayı, olguyu, bulguyu, nesneyi Tayyip Erdoğan’a bağlayıp bir şekilde kendilerini tatmin ediyorlar.
Tüm olumsuzlukları bir kişiye bağlamak o kadar büyük bir konfor sağlıyor ki, artık hiçbir konunun nedenini, nasılını, sebebini, sürecini düşünmek gibi bir zahmete gerek kalmıyor.
O zalimlere göre “her kötülüğün faili”: Tayyip Erdoğan!
Laik tapınaklarında habire onu taşlayıp nirvanaya ermeye çalışıyorlar.
En küçük bir mazerete bile tahammülleri yok. Hele geçmişe yönelik kıyaslama yapmayı zihinleri kaldırmıyor. 17 yıl gibi çoooook uzun bir zaman her türlü sebep için yetiyor da artıyor bile.
Eskiden her şey çok güzeldi onlar için.
İktidara kim gelirse gelsin batılılaşma hedefinden şaşmıyordu, ABD ve Avrupa’nın aşağılayıcı davranışlarından büyük haz alıyorlardı ve bu amaçtan sapmadan ülkenin gidişatına hükmediyorlardı.
Uluslararası küresel sermayenin yerli pazarlamacıları olarak ekonomik güçleri her daim yerindeydi, -hatta bugün daha da fazla yerinde- ülkenin gidişatını belirliyorlardı, Türkan Saylan’ın dile getirdiği gibi “biz istemezsek bu ülkede hiçbir şey olmaz” özgüvenini taşıyorlardı.
Üretmek gibi bir dertleri hiç olmadı, Batılının mallarını getirip pazarlayarak para kazanmak ve ülkeyi fakir halkın olmayan direnci ile yönetmek çok kolaylarına geliyordu.
Ama işte o fakir halk sosyolojisi bir adamı ortaya çıkardı, 17 yıldır ülkenin içinden geçtiği pek çok olağanüstü hâle karşın her seçimden başarıyla çıkarak onların bu hükümranlığına son verdi.
Deliriyorlar!
Erdoğan faktörünü zayıflatmak, mümkünse siyasetten silmek için belden aşağı her yöntemi kullanmaktan çekinmiyorlar.
Bu kadar uzun girizgâha neden olan ve kesinlikle çöken son komplo teorilerine gelelim isterseniz.
Sadece iki ay önce bu endişeli arkadaşların kafalarında kesinleşmiş bir yargı vardı; “Tayyip’in takımı” Başakşehir mutlaka şampiyon yapılacak ve ardından Katarlılara satılacak!
Biri üfürdü bu bilgiyi, kaynağı ve doğruluğu önemli değildi. Çünkü onların düşünce dünyalarındaki şablona cuk diye oturuyordu.
Hemen satın aldılar ve sürekli bunu işlediler.
Fenerbahçeli olduğunu hiç saklamayan Tayyip Erdoğan’ın büyüdüğü yerin takımı Kasımpaşa, memleketinin takımı Rize varken neden Başakşehir’i tutacağına ve şampiyon olmasını isteyeceğine dair en küçük bir soru sormaya zahmet dahi etmediler.
Dedim ya, kafa konforlarına uyuyordu bu şablon ve hemen arkasına takılı verdiler.
Bunların tribün uzantıları, bunların üç büyük kulübü yöneten temsilcileri her ortamda bu konuyu dile getirmeye başladılar.
Kulüplerin aylık divan kurullarındaki imalar göklere çıktı, Galatasaray mâlâ kongresinde kürsüye çıkıp CHP mitingindeymiş gibi ateşli ateşli içinde iktidara bol gönderme bulunan konuşmalar yaptılar.
Hızlarını alamayıp Hayri Kozak gibi, CHP adayının daha önce FETÖ’cülerin kullandığı ödünç sloganını haykırdılar.
Eeeeee…
Hiçbir tezleri tutmadığı gibi bu komplo teorileri de paramparça oldu.
Peki, sadece iki ay önce klavyelerinin üstüne “Tayyip’in takımı Başakşehir’i şampiyon yapacaklar” diyenlerden en küçük bir pişmanlık, özür, özeleştiri, utanma belirtisi gördünüz mü?
Elbette hayır!
Seçilmiş mavi kanlılar asla özür dilemezler, utanmazlar, özeleştiri yapmazlar!
Konunun bir başka boyutu da Galatasaray ile ilgili.
Dediğim gibi mâlî kongrede ateşli ateşli nutuk atıp bugünkü yönetimi iktidar ile iyi geçindiği için suçlayan derin masonik yapının temsilcileri ve Hayri Kozak gibi her tür görüşten taraftara sahip bir kulübün divan kuruluna yakışmayacak sloganları atanlar da ters köşe durumundalar.
Ne diyordu Turist Ömer rolünde rahmetli Sadri Alışık; “Bu da mı gol değil be hâkim bey!”
Evet, bal gibi gol!
Fatih Terim’in tam doksana astığı top Abdürrahim Albayrak başta olmak üzere iktidar ile iyi ilişkiler içinde olduğu için masonik-laik yapı tarafından asla kabul görmeyen bu yönetime can suyu olurken, liseli diye tabir edilen bu kesimi ise yerin dibine soktu.
Sırf bu siyasal dengeler ve ideolojik takıntılar yüzünden mevcut yönetime yaradığı için Galatasaray’ın şampiyonluğuna üzülen pek çok Galatasaray kongre üyesi, masonik-laik yapı mensubu var.
Ben demiyorum, Erman Toroğlu söylüyor açık açık şampiyonluğa üzülenleri.
Tabi o bizim baktığımız pencereden bakmıyor ama “futbol asla sadece futbol değildir” sözü tam da bizim atmosferimizi yansıtmak için söylenmiş gibi duruyor.
Gol oldu, hem de öyle böyle değil.
Galatasaray şampiyon olarak hem Başakşehir komplosunu ortaya atıp kendi söylediği yalana inananlara hem de liseli diye tabir edilen masonik-laik yapıya büyük bir darbe vurdu.
Ama biz şerbetliyiz.
Endişeli-masonik-laik kesimde utanma, arlanma, özeleştiri olmadığı için bu ve benzeri pek çok yalanı ortaya salıp önce kendileri inanacak ve toplumun enerjisi boşa harcanmasına sebep olacaklar.
Ama onlar ne yaparsa yapsınlar, bu kervan yürümeye devam edecek biiznillah.