Doğal tedaviye inanıyoruz

İstanbul’da romatizma, kas ve eklem ağrıları için doğal tedavi merkezi açan doktorun kliniğine nihayet gitme kararı aldım. Aylar önce bir kadın cemiyetinde verdiği konferansı dinlemiştim. Kimyasal ilaçlarla ve çoğunca alelacele yapılan cerrahi yöntemlerle aramın iyi olmadığını bilen, doğal tedavi konusundaki hassasiyetimi takdir eden bir dostumun davetiyle gitmiştim.
Doğrusu ya, konferansa öylesine gitmiştim, herhangi bir ihtiyaçtan dolayı değil. Fakat herhangi bir kimyasal kullanmadan, kulaktaki, eller ve ayaklardaki sinir uçlarına basınç uygulamak suretiyle eklem ağrısı için yaptığı tedavi yöntemi aklıma yatmıştı.
Yine de işimin düşeceğini düşünmezdi ama oldu. Dostumu aradım ve birkaç aydır şiddetini artıran ağrılarımdan dolayı telefonunu aldım. Artık ne doğru düzgün koltukta oturabiliyor, ne de uyuyabiliyordum. Eklem ve sırt ağrılarım aman vermiyordu. Üstelik hareket etme zorluğu da çekmeye başlamıştım. Yavaş ve zayıf adımlarla yürüyordum. Gidişat beni korkutuyordu. Kızıma felç geçirmekten korktuğumu söylemek durumunda kaldım. Bu nedenle doktor ile randevuma oldukça erken bir saatte adeta uçarak gittim diyebilirim.
Acılı bir tedavi süreci oldu. Kulağımdaki, ellerim ve ayaklarımdaki birkaç noktaya madeni bir alet ile büyük bir basınç uygulandı. Önceleri gözümden yaş geldi. Sonra bildiğin ağlamaya başladım. Tedavi bittikten sonra ayakkabı bağcıklarımı zorlanmadan ve acı çekmeden bağladığımı fark etmemiştim.
Doktor sağlığıma kavuşmak için yaşadığım psikolojik baskıdan kurtulmam gerektiğini söyledi. Bununla bir şekilde başa çıkmalıydım. Yeniden gözlerim yaşarmıştı. Benim gerçekten her anlamda canım yanıyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse hayatımın zor günleriydi. Yıllardır çalıştığım medya kurumu kapanmıştı. Uygun bir iş arayışına girişmiştim. Yazar olarak iş bulmak, hele bu sıralar hiç de kolay görünmüyordu.
Bir tedavi seansı sonrası kızım bana o küçücük elleriyle defalarca masaj yapıyor, ağrılarımı gidermeye çalışıyordu. Belki de artık yürüyemeyecektim. Üstelik başvuru yaptığım işlerden de olumlu sonuçlar gelmiyordu. Hiçbir şey olmamış gibi yapmaya karar verdim. Sabah güneş doğduğunda gülümseyerek kahvemi alıp balkona geçiyordum.
Yirmi yıl önce benzer bir rahatsızlık geçirmiş, başkent Şam’a gidip alternatif tıp eğitimi alan bir doktora başvurmuştum. Bana içinde yasak yemekler ile sadece yemem gerekenlerin olduğu bir liste vermiş, sonra da önceden kullandığım bütün ilaçları bırakmamı tembihlemişti. Bir de gece gündüz aralıksız içtiğim kahveyi bırakıp yeşil çaya geçiş yapmamı söylemişti.
Nitekim tedaviye başladıktan bir hafta sonra dostuma dizimdeki ağrıların hafiflediğini ifade etmiştim. Ayrıca fazla kilolarımdan da kurtuluyor, daha hareketli bir insana dönüşüyordum. Yıllardır doğal ürünlerden oluşan, hayvansal gıdanın pek az yer aldığı bu beslenme diyetini mümkün olduğunca uygulamaya gayret ettim.
Geleneksel tıbbın meziyet ve faydalarını inkâr edecek değilim. Fakat maruz kaldığımız hastalıkların çoğunun, karşılaştığımız sorunların ruhumuzda ve bedenimizde birikmesinden ileri geldiğini düşünüyorum. Çözüm olarak da atalarımızdan bize miras kalan doğal tedavi yöntemlerinin denenmesi taraftarıyım. Ayrıca beden ile ruh arasındaki uyumun iyi anlaşılması gerektiğine inanıyorum. Psikolojik baskı altında bulunmak bedensel birçok hastalığın kaynağı. Tedaviye bu nedenle önce psikolojiden başlamak gerekiyor.
Bir işle meşgul olmak kriz zamanı insanı rahatlatır. Enerjimizi artırır. Tahammül gücümüze güç katar. Sağlam bir inanç da insanı dinç kılar. Rızkın yeryüzündeki insanların elinde değil Allah’ın elinde olduğunu bilmek insana ferahlık verir. Hayatımızda yaşadığımız değişimler aslında ilahi bir düzenlemenin eseridir. Gereksiz endişe duyduğumuz çoğu şeyin sonunda bizim için daha hayırlısı bulunmaktadır.
İbadetlere odaklanmak da psikolojik enerjimizi güçlendirir. Huşu ile kılınan namaz, müstecab vakitlerde dua etmek, zikri ve istiğfarı çoğaltmak, Allah ile alakamızı daha da iyi bir konuma getirmek…
En önemlisi de istediklerimizin bize misliyle geri dönmesi için başkalarına verebilmeyi bilmektir. Allah’ın sünnetidir, Müslüman olsun olmasın herkesin bildiği bir gerçektir ki, ihtiyaç duyduğumuz bir şey için elimizde olandan vermesini bilmeliyiz. Bir işe ihtiyaç duyuyorsak başkasının iş sahibi olmasına yardımcı olmalıyız. Mutluluk isteyenin yetimleri, fakirleri, zayıf ve düşkünleri sevindirmesi gerekir. Kendi rahatını düşünen birisi başkalarına eziyet etmemelidir.
Hamdolsun, bu zorlu deneyimden nihayet kurtuldum. Bu durumdan pek çok da ders edindim. İlki, kaygıdan uzak durmak ve başa gelecek her soruna hazırlıklı olmak. Gerginlik ve korkuya düşmeden önce çözüme odaklanmak.
Son olarak, atalarımızın keşfedip uzun bir zaman dilimi boyunca kendilerini tedavi ettikleri doğal tedavi yöntemlerinin daha güvenli ve yararlı olduğunu öğrenmiş bulunmaktayım. Bu konudaki araştırmalarıma devam edeceğimden emin olabilirsiniz.

***

Teşekkürler Türkiye! Teşekkürler Erdoğan!

-Teşekkürler Türkiye! Teşekkürler Erdoğan!
-Teşekkürler Türkiye!
-Teşekkürler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan!
-Teşekkürler İdlib’de yanında durup canını, kanını koruduğunuz 3 milyon Suriyeli Müslüman için!
-Teşekkürler! Çünkü sen bizi terk etmeyen tek kişisin. Tek başına bütün dünya liderlerine bedelsin. Ve sen tek başına bize yetersin!
-Teşekkürler! Çünkü artık çocuklarımız okullarına gidebilecek.
-Onları paramparça cesetler olarak görmeyeceğimiz için teşekkürler!
-Kimyasal silahlar onları boğmayacağı için teşekkürler!
-Teşekkürler! Çünkü gençlerimiz artık geleceklerine ve ülkelerini nasıl kurtaracaklarına odaklanabilecekler.
-İşlerine güçlerine… Öğrenimlerine devam edebilecekler.
-Evlenecekler… Çoğalacaklar.
-Onları toprağın kara bağrına vermeyeceğiz.
-Teşekkürler! Anneler artık çocukları için gözyaşları dökmeyecek.
-Çocuklar babaları için ağlamayacak.
-Suriye devrimi sürecek, devam edecek.
-Teşekkürler! Bizi dünyanın geri kalanı gibi terk etmediğin için.
-Güçlü olanı değil, haklı olanı seçtiğin için.
-Allah’tan başka kimsesi olmayanların, insanlığın tarafını tuttuğun için.
-Teşekkürler! Düşmanlarımızın önünde set oldun.
-Çünkü kalbin ümmet için çarpıyor.
-Çünkü mertçe konuşuyorsun, arkadan iş çevirmiyorsun.
-Teşekkürler! Kafamızdaki lider imajını değiştirdiğin için.
-Allah’ın rızasına kapı olabileceğini bize hatırlattığın için.
-Bize insan nazarıyla bir tek sen baktın.
-Şu orman kanunuyla idare edilen yeryüzünde.
-Bize umutla bakmayı, tebessüm etmeyi tekrar öğrettin.
-Allah seni ve ülkeni korusun ey Erdoğan!
-Ve hep bizimle kal!