Dizgiciler gazete patronlarına karşı

1923 sonbaharında Türk matbuat hayatını ilgilendiren çok ilginç bir hadise yaşandı. İstanbul’da yayın yapan gazetelerin sahipleri ile dizgiciler (mürettipler) arasında çıkan bir anlaşmazlık, 15 gün süren bir grev eylemine sebep oldu. Grev sürecinde taraflar karşılıklı restleşerek birbirlerini kendi imkânları ile çıkardıkları gazeteler üzerinden suçladı. İki hafta boyunca süren ve basın camiasında büyük mesele haline gelen bu sorun ancak Ankara hükümetinin araya girmesiyle çözüldü.

İstanbul’da çıkartılan gazetelerde dirsek çürüten mürettipler uzun bir süredir çalışma saatleri ve maaşlarından şikâyetçiydiler. Gazete sahiplerinin ısrarla çalışma şartları ile ilgili bir iyileştirme yapmadığını gören tüm mürettipler, 6 Eylül 1923 günü işi bırakma kararı aldı. Böyle bir durumla daha evvel karşılaşmayan gazete patronları bir anda paniğe kapılsalar da daha sonra toparlanmış, bu eyleme karşılık gazete binasında ne kadar yazar, idareci, muhasebeci, hademe varsa herkesi dizgi tezgâhlarının başına toplamışlardı. Patronlar 7 Eylül günü mürettiplere “size ihtiyacımız yok” mesajını vermek ve onları kararlarından döndürmek maksadıyla tek yapraklı bir gazete çıkarmaya başladı. Bu gazetenin dizgisini yukarıda bahsettiğimiz gibi patron dâhil tüm çalışanlar yapacaktı. Müşterek adı verilen gazetenin baş sayfasında, destek veren;  İkdam, Akşam, İleri, Tercümân-ı Hakikat, Tevhîd-i Efkâr, Tanin, Vatan ve Vakit gazetelerinin isimleri sıralanıyordu. Sabah ve akşam olmak üzere günde iki defa çıkartılan gazete on beş gün boyunca yayınlanmıştı. Buna karşılık Türk Mürettipler Cemiyeti önce El-Adl ardından Haber adlı gazetelerini çıkartarak bunları yayın organları haline getirmiş, buradan seslerini duyurmayı çalışmışlardı.

7 Eylül Cuma sabahı Müşterek Gazetesinde mürettiplerin grevi ile ilgili şöyle bir açıklayıcı yazı çıktı:

“Mürettipler Cemiyeti tarafından gazetelere karşı ihdas edilen ve müzmin bir mahiyet alan müşkilat nihayet umumi bit tatil-i işgal ile neticelenmiştir. Anlaşmazlığın kaynağı mürettiplerin, sabah gazeteleri için saat üçten sekize ve akşam gazeteleri için dokuzdan ikiye kadar yazı dizmek talebinde bulunmalarıdır. Bu talebin kabulü gazeteleri okuyucularına son dakikaya kadar havadis yetiştirmek hususundaki vazifelerini ihlal edecekti; bu cihetle kabule imkân yoktu. Mürettiplerin talepleri, zaten büyük maddi müşkülatla çarpışan gazetelerin inkişafına sed çektiği gibi hatta devamına mani olacak bir vaziyet ihdas etmektedir. Gazete sahiplerinin gösterdikleri azami iyi niyete ve fedakârlığa rağmen gazetelerin neşriyatına husule gelen fasıladan dolayı okuyucularımıza itizarlar beyan ederiz.”

Patronlar taviz vermedi

Gazete patronları Müşterek Gazetesi’nin her sayısında grev hadisesinin gidişatı ile bilgiler verilmesini istiyordu. İkinci sayıda “Mürettipler Grevinden Mütevellit Vaziyet” başlıklı bir yazı yayımlandı. “Mürettipler tarafından başlanan grevle ilgili vaziyette hiçbir değişiklik yoktur. Müşterek Gazetenin ikinci nüshasını çıkarıyoruz. Nüsha birinciden biraz iyice olmakla beraber henüz tabii şeklini alamamıştır. Gazetemizin sabah nüshası altı ve akşam nüshasının dört sahife olarak neşretmek için icap eden tedbirlere başvurulmuştur.”

Bu arada gazete sahipleri, Müşterek’te çalışmak isteyen dizgiciler için ilan vermiş, işe alınacak mürettiplere iki kat yevmiye verileceğini, grev bittikten sonra yine gazetede istihdam edileceklerini ilan etmişti.

Gazetenin üçüncü ve dördüncü sayısında Ahmet Emin Yalman başta olmak üzere bazı köşe yazarları grevdeki mürettipler hakkında ılımlı yazılar yazdı. Ancak bunun yanında gazetede, İstanbul’da çalışan işçilerin ağzından, “en müreffeh yaşayanların mürettipler olduğu”, “kendilerinden iki misli fazla yevmiye alanların grev yapmaya haklarının olmadığı” yönünde haberler yapılmıştı. Hatta bu eylemde mürettiplerin Bolşevikler tarafından desteklendiği dahi iddia edilmişti.

Gazete binasına baskın

Müşterek Gazetesi’nin dördüncü sayısının akşam nüshası, bir akşam sinirlerine hâkim olamayan bazı mürettiplerin gazete binasına saldırmasıyla çıkamamıştı. Bu tatsız hadiseyle ilgili gazetenin beşinci sayısında şöyle bir yazı yayımlandı:

“Müşterek Gazete’nin dün akşamki nüshası çıkamamıştır. Bazı mürettipler kendilerini dağ başında zannetmişler, hariçten Müşterek Gazete idarehanesine getirilen sütunlar dolusu yazıya ve Tanin gazetesinde saatlerce müddet dizilen yazılara taarruz ederek bunları dağıtmışlardır. Alakadar makamlar bu işe cüret edenler hakkında gerekli muameleye başlamıştır. Bu gibi gülünç ve çocukça hareketler ahlak zaafının ve aczin ifadesinden başka bir şeye delalet etmez. Yapılmak istenen bütün kösteklemelere rağmen Müstakil Gazete daha mütekâmil bir şekilde neşriyatına devam edecektir. Bu gibi tecavüzler gazete sahiplerini cebir ve tahakküme karşı koymaktan alıkoyamaz”

Yaşanan bu ilginç grev hadisesine kayıtsız kalmayan Ahmet Rasim de gazeteye yazdığı bir yazıda: “Ben anlıyorum ve görüyorum ki çalışkan mürettiplerin kafasında ne Bolşevizm vardır, ne de Komünizm vardır; onlarda var olan cahilizmdir” diyerek görüşünü açıkça beyan etmişti.

Müşterek Gazete on beş günlük süre zarfında 27 sayı çıkartıldı. Ankara Hükümetinin araya girmesi ile mesele bir şekilde tatlıya bağlandı. Gazete patronları ile mürettipler arasında gerçekleşen anlaşma gazetede şöyle görüldü:

“Bir müddetten beri şehrimizde münteşir sabah ve akşam gazetelerinin intişarına mani olan anlaşmazlık, cereyan eden müzakereler neticesinde karşılıklı iyi niyet ve fedakârlık gösterilmek suretiyle halledilmiştir. Bu akşamdan itibaren akşam gazeteleri ve yarın sabahtan itibaren sabah gazeteleri intişara başlayacaktır.”

Anlaşmaya göre mürettiplerin çalışma saatlerinin makul seviyelere çekilmesi, fazla mesailerin karşılığının ödenmesi, hastalanan işçilerin tedavi masrafları ile vefat eden işçilerin cenaze giderlerinin gazete patronları tarafından ödenmesi konusunda mutabakat varıldı ve bu ilginç hadise böylece hitama erdi.