Komşum güne çok erken başlar. Gün doğmadan önce sabah kahvemi içmek için balkona oturduğumda onu kahvaltı sofrası hazırlama telaşı içinde bulurum. Karşıdan selamlaşırız. Sonra çantasını yüklendiği çocuğunu okula götürmek için yola koyulur. Oradan işine geçer. İşten dönünce de uzun saatler boyunca ev işleriyle uğraşır. Akşam yemeğini yedikten sonra eşi oturma odasında bir başına otururken o geç saatlere kadar çocuğunun derslerine yardımcı olur.
Komşumun hayatı tanıdıklarımın pek çoğuyla benzerlik gösteriyor. Ebeveynler ilk çocuğun doğumundan itibaren mükemmel eğitimcilere dönüşürler. Bu işe adanarak kendilerini ihmal ederler. Çocuklarını yetiştirmek için kendi ihtiyaçlarını geçiştirirler. Asıl sorun, çocuklar büyüyüp kendi hayatlarına odaklanınca başlar. Bu ihmalin açtığı yaralar işte o zaman bir bir sökün eder. Çocukları için birbirlerini ihmal eden eşler arasında oluşan boşluk, zamanla duygusal yakınlığı iyice köreltir, eşler arasında kopuşa yol açar. Eşler zamanlar bir evi paylaşan iki yabancıya dönüşür.
Hayallerini, hedeflerini ve işlerini ihmal etmek ebeveynlerin içinde büyük bir pişmanlığa neden olur. Hele bu ihmal, kişinin kendi bedenini ve sağlığını kapsayacak bir duruma gelirse hastalıklar, erken yaşlanma ve psikolojik rahatsızlıklar da buna eklenir.
O denli üzerine titrenilen çocuklar büyür ve bir gün bağımsızlıklarını ilan ederler. Artık kendi arkadaşları, kendilerine ait sosyal ortamları vardır. Eve, ebeveyne olan bağımlılık ve ihtiyaç günden güne azalır, yavaş yavaş kopma noktasına doğru ilerler. İşte o zaman birçok anne baba, kendisini pek çok açıdan yetersiz hissetme eğilimi gösterir. Teknolojiyi gereği gibi takip edemediklerini, kendilerine dikkat etmedikleri için sağlıklarını ve gençliklerini yitirdiklerini düşünmeye başlarlar.
Gerçek sorun ise çocuklar tamamen evden ayrıldığında kendini gösterir. Aslında bu doğal bir süreçtir. Bir zamanlar anne babanın kucağında gezen çocukların zamanı geldiğinde bir işe girip çalışmaları, evlenmeleri, çoğalmaları, kendi aileleriyle ilgilenmeleri hayatın doğal akışının gereğidir. Fakat ömürlerini çocuklarına adayan ebeveyn için bu durum kolay kabul edilecek bir süreç değildir. Çünkü hayatın gayesi parmaklarının ucundan kayıp gitmiştir. Sonrasında ise şikâyet evresi başlar. Çocukların anne babayı görmek, hal hatır sormak için yaptıkları ziyaretler giderek seyrelmektedir.
Oysa anne babaların üzerine düşünmeleri gereken, bu sonucu kendilerinin hazırlamış oldukları gerçeğidir. Çocuklarıyla normal şekilde ilgilenmek yerine kendini adamayı seçmenin, kendinden tamamen feragat etmenin çocuklarına bir yararı olmadığını anlamaları gerekir.
Bir arkadaşımın annesi erken yaşta emekli oldu. Emeklilik öncesi evinde gayet enerjik, birbirinden harika dört çocuk yetiştirmiş bir hanımken kendine fazla dikkat etmedi. Sağlığına ve güzelliğine özen göstermedi. Üstelik diğer hanım arkadaşlarıyla sosyalleşme gibi bir seçeneği de tercih etmedi.
Emeklilik sonrası bu durum aynen böyle devam etti. Bu defa yine kendisine hiç zaman ayırmadan torunlarıyla vakit geçirmeye başladı. Derken sağlık sorunları ortaya çıktı, ciddi eklem ağrıları baş gösterdi. Şu sıralar arkadaşın dediğine göre annesi pek yakında evden dışarı çıkamama tehlikesiyle baş başa kalmak üzere.
Ben bu hanımefendiyi gayet iyi tanırım. Genç kızlığımda güzelliği ve giyimiyle beni kendisine hayran bıraktığı anlar hala gözlerimin önünde. Fakat çocuklarına düşkünlüğü yüzünden kendisini ve eşini çok ihmal etti. Oysa her şeyden önce hayatında bir dengeyi tutturması gerekiyordu. Çocukları, ailesi, eşi, kendisi, arkadaşları… Her şeyi dengeli bir şekilde yürütebilirdi.
Evet, dengeyi tutturmak önemli. Kendine özenen, sosyal ilişkileri güçlü, mutlu ebeveynler olarak çocuklarımızın yanında durmalı, onların bizimle gurur duymalarını sağlamalıyız. Emeklilik sonrası güzel bir hayat yaşamanın önünde engel mi var? Çocuklarımız evlerinden ayrılıp gittiklerinde sağlığı yerinde, dostlarıyla birlikte hayatı dolu dolu yaşayan ebeveynler pekâlâ olabiliriz.
O zaman bize görevler düşüyor. Ebeveyn olarak yapmamız gerekenler var.
Öncelikle çocuklarımızı kendine güvenen bireyler olarak yetiştirmemiz gerekiyor. Yapabilecekleri şeyleri onların yerine biz yapmamalıyız. Tek başlarına ders yapabilmelerini onlara öğretmeliyiz. Odalarını, eşyalarını, çantalarını ve elbiselerini düzenli tutmalarını sağlamalıyız. Biraz olsun kendimize vakit ayırırken ev işlerinde onlara görevler vermeliyiz. Çünkü ileride kendilerine duydukları güveni pekiştirecek beceriler kazanmaları gerekiyor.
İnsanların birazcık kendilerini de sevmeleri gerekiyor. Hoşlarına giden işleri yapmaları, hobiler edinmeleri ve kendilerine yatırım yapmaları, çocuklarını ihmal anlamına gelmiyor.
Bu arada sosyal ilişkilere gereken önem verilmeli. Çocuklarımız evi terk edip kendi hayatlarını kurduklarında bir başına kalmayı, yalnızlığın içinde kaybolmayı hiçbirimiz istemeyiz.
Dostlarımızla ilişkilerimizi mümkün olduğunca sıkı tutmalıyız. Çocuklarımız küçükken fazla görüşme imkânı bulamasak bile aradaki mesafeyi en azından açmamayı becerebiliriz. İleriki yıllarda bu dostlukları çok arayacağız.
Hobilerimizi, hedeflerimizi ve kafamızdaki projeleri her halükarda ihmal etmemeliyiz. Kim bilir, mutluluğumuzu belki bunlara borçlu olacağız.
Sağlık ve zindelik de hiçbir vakit ihmal etmeye gelmez. Çocuklarımız bir gün büyüyüp evden ayrıldıkları vakit, doktor reçeteleri tutmak yerine katılacağımız etkinliklerin kataloglarına göz atmak inanın daha keyifli olacaktır.