Toplumsal eylemlerde polis “erkek kolluk” olarak vazife yaparken eylemci “kadın aktivist” olarak sokağa çıkıyor. Kadın aktivizminin dokunulmazlık sınırı nedir?
Son dönemde kadına yönelik her fiili “cinsel suç” sayan yazılar yayımlandığına göre suç tanımlarını yeniden tartışmalıyız.
5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nın suç tanımlarından uzaklaşan, yasanın belirlediği kavramların muhtevasına dikkat etmeyen metinlerin “yanlış bilinç”lere (hakikatle, adaletle ya da bilimsel bilgiyle çelişen aldatıcı inançlara) kaynaklık ettiğinden söz etmekteyim.
İnternet medyasında çok sayıda “haber”den ikisinin TCK’da düzenlenmiş “cinsel taciz” kavramını bağlamından kopararak nasıl kullandığını görelim:
Örnek I: “Para bozdururken minibüs şoförünün eli onun eline değdi, adam kadını taciz etti.”
Örnek II: “Adam X şehrin Y mahallesinde 2 çocuğu taciz ederken yakalandı.”
Her iki haberde de 5237 sayılı kanunun (TCK) 105. maddesinde düzenlenen “cinsel taciz” kavramıyla ilgisi bulunmayan bir içerik devreye giriyor.
TCK madde 105’te “Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi hakkında, mağdurun şikâyeti üzerine, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına veya adli para cezasına hükmolunur” düzenlemesi getirilmiştir.
Bu suç failin cinsel arzu ve isteklerini tatmin etmek gayesiyle başka bir kimseyi bedensel bir temasta bulunmadan (yani mağdurun vücuduna dokunmadan) sözle rahatsız etmesi şeklinde tanımlıdır.
105. maddenin gerekçesinde de şu ifadeye yer verilmiştir: “Cinsel taciz, kişinin vücut dokunulmazlığının ihlâli niteliği taşımayan cinsel davranışlarla gerçekleştirilebilir. Cinsel taciz, cinsel yönden, ahlâk temizliğine aykırı olarak mağdurun rahatsız edilmesinden ibarettir.”
Görüldüğü üzere taciz suçu mağdura fiziksel temas olmaksızın cinsel amaçlı söz, mimik, jestlerle muhatap olmak veya ona ahlaken uygun olamayan teklifte bulunmak veya laf atmak veya internetten mesaj/fotoğraf göndermek suretiyle işlenebilir.
Yargıtay’ın kararlarında da taciz tanımlanmıştır:
“Telefonda, ‘rızanla gel bana, istersen seni kaçırırım, rızanla olmazsa eşine söylerim evliliğin yıkılır’ şeklinde söylenen cümleler cinsel taciz suçunu oluşturur” (E: 2014/14-669 K: 2015/68 T: 24.03.2015).
Bu durumda yukarıda verdiğimiz iki örnek taciz suçunu değil unsurları tamamlanmışsa cinsel saldırı suçunu oluşturur.
Cinsel Saldırı suçu ise TCK 102. maddede düzenlenmiştir.
Cinsel saldırı suçu failin mağdura yönelik eyleminin cinsel amaçla yapılması ve fiilin bedensel temasla (dokunmayla) gerçekleşmesi durumudur.
Bu suç, TCK 102/1’de “Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” düzenlemesiyle tanımlanmıştır.
Failin eyleminin cinsel amaçla işlenmesi ve fiilin mağdurun bedenine dokunma, okşama, sürtünme şeklinde temas etmekle gerçekleşmesi gerekir.
Bu noktada kolluğun (polisin) toplumsal olaylarda yakalama ve gözaltına alma işlemleri sırasında gerçekleşen bedensel temaslarının “cinsel saldırı” kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususu artık tartışılabilir.
Önceki yıllarda gözaltına alınan bir kadın aktivistin “gözaltında polisin tacizine uğradığı” şikâyeti üzerine verilen takipsizlik kararının gerekçesinde şu ifadeler yer almıştı:
“Cinsel saldırı suçlarında mağdurenin saptanabilen başka bir amacı bulunmadığı, ifadeleri çelişkili olmadığı durumlarda, kendi iffetine zarar verecek şekilde yalan söylemeyeceği değerlendirilerek, şüpheli yerine onun ifadesine itibar edileceği önemle vurgulanmaktadır. Ancak müştekinin (…) Dikmen Caddesi’ndeki izinsiz gösteriler sırasında yakalandığı, polislere karşı cinsel içerikli suçlayıcı beyanlarda bulunarak savunmaya dönük olarak olayı başka yöne çekmeye çalıştığı, ifadesinin bu nedenle samimi, tutarlı ve inandırıcı kabul edilmeyeceği değerlendirilmiştir” (Canikoğlu Seher Kırbaş, Kadının Beyanı Esastır: Çok Bilinmeyenli Bir Denklem, Ankara Barosu Dergisi, yıl: 73, sayı: 2015/4, ss: 229-254, 2015).
Bir gösteri ve yürüyüş eylemi nedeniyle gözaltına alma işlemi sırasında kolluğun müdahalesiyle ortaya çıkan ani davranışın “cinsel saldırı” olarak değerlendirilmesi pek çok probleme sebebiyet verecektir.
Aydınlar konuyu gözaltına alma veya yakalama işlemine mukavemet eden “kadın” aktiviste karşı cinsten bir “erkek” kolluğun “dokunması”nı cinsel saldırı suçu kapsamında değerlendirmeye doğru çekmektedir.
Böyle bir yöneliş, yakalama ve gözaltı işlemlerinde kadın faillere karşı kadın kolluğun, erkek faillere karşı ise erkek kolluğun müdahale etmesi kuralı getirilmesini mecbur kılacaktır. Bu belki en doğrusudur.
Fakat o zaman “cinsiyet zırhı” nedeniyle suçlulara müdahale imkânı kaybedilecektir.
Bilindiği üzere Ceza Muhakemeleri Kanunu’na (m. 90) vatandaş da yakalama yapabilmektedir. Peki bir “erkek” işyeri sahibinin mağazadaki “kadın” hırsızı yakalama işlemi sırasında ona “cinsel amaçlı olmayan el ile dokunması” cinsel saldırı suçu sayılacak mıdır?
Kadın cinsiyetçi bir ideolojinin suç-ceza toplumuna yuvarlanıyoruz.
Cinsiyet zırhı
