Celladına âşık olanlar, kendinize gelin!

Celladına âşık olmak diye bir deyim var.

Son günlerde, zihnime çok takılır oldu nedense…

Kendi çevremde, yüz yüze görüştüğüm kimselerde, aşağıda yazacağım hususlara şahit olmadım…

Lâkin sosyal medyada, kendimin de içinde bulunduğu gruplarda, çokça rastladım…

Grup psikolojisinden midir nedir…

Hemen hemen her sosyal medya grubunda, bir kutlama yarışı vardı…

Cumhuriyet Bayramını kutlama mesajlarından bahsediyorum…

Arkadaşlar…

Laik Kemalist Cumhuriyet ilkeleri değişti de…

Benim mi haberim olmadı?

Daha dün Karadeniz açıklarında Lazlara top yağdıran Hamidiye zırhlılarını…

Daha dün Dersim’de halkımızın üzerine bomba yağdıran Sabiha Gökçenleri…

Daha dün Ağrı’da Kürtleri kurşuna dizen General Mustafa Muğlalıları…

Müslüman Anadolu insanının üzerine gönderen…

Laik Kemalist Ulusalcı Cumhuriyet değil mi?

Sabiha Gökçenleri…

Mustafa Muğlalıları…

Yassıada’nın “Allahsız Gardiyanı” Tarık Güryayları…

Bu milletin başına musallat eden

Laik Kemalist Ulusalcı Cumhuriyet değil mi?

28 Şubat’a “Post modern darbe” diyorlar…

Ne Post moderni…

Bal gibi “askeri darbe” işte…

Erbakan Hocamızı iktidardan indiren Laik Kemalist Ulusalcı bir darbe bal gibi…

Tıpkı 15 Temmuz darbe girişimi gibi…

Daha dün “28 Şubat bin yıl sürecek” diyen Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğluları…

Muhterem Hocamız Başbakan Erbakan’a “Pez….k” diyen Albay Osman Özbekleri…

Ne çabuk unuttunuz…

Celladına âşık olmak, tam da bu olsa gerek…

Kendisini ipte sallandıran celladına âşık olmak…

İskilipli Atıfları, Şeyh Saidleri sallandıran cellatlara âşık olmak bu olsa gerek…

Daha dün bu ülkede “Allahu Ekber” nidalarını susturup “Tanrı uludur… Tanrı uludur…” diye ulutmadılar mı? Kur’an öğrenimi yasaklanmadı mı? Gizli gizli Kur’an öğrenen ve öğretenler yakalandıklarında burunlarından fitili fitil getirenler Laik Kemalist Ulusalcılar değil miydi?

Daha dün… Daha dün… 2. Şubelerde… 1. Şubelerde… Siyasi Şubelerde…

Terörle Mücadele Şubelerinde…

“Burada Allah yok… Peygamber de izine çıktı…” diyen zihniyeti doğuran Laik Kemalist Ulusalcı sistemde bir değişme oldu da bizim mi haberimiz yok?

“Celladına âşık olmuşsa bir millet

İster ezan, ister çan dinlet

İtiraz etmiyorsa sürü gibi illet

Müstahaktır ona her türlü zillet

Dünya üç beş bilgisizin elinde

Sanırlar ki tüm ilim kendilerinde

Üzülme, eşeği eşek beğenir

Bir hayır var sana bana kötü demelerinde

Felek ne cömerttir aşağılık insanlara

Han, hamam, dolap, değirmen hep onlara

Kendini satmayan adama ekmek yok

Sen gel de yuh çekme böylesi dünyaya

Her gün biri çıkar, başlar ben, ben demeye

Altınlarıyla gümüşleriyle övünmeye

Tam işleri dilediği düzene sokar

Ecel çıkıverir pusudan: Benim, ben diye”

(Ömer Hayyam)

* * *

 Bu ayın şehidlerinden Mahmut Çatalkaya

Terör örgütü PKK, dün olduğu gibi bugün de can almaya devam ediyor…

Fidan gibi delikanlılarımızı kurban vermeye devam ediyoruz…

Bu ay içerisinde kurban verdiğimiz şehidlerimizden birisi de Mahmut Çatalkaya…

1 Nisan 1964 yılında Diyarbakır’da doğdu. Orta ve lise öğrenimini Bursa İmam Hatip Lisesi’nde yaptı. Yükseköğrenimini Bursa İlahiyat Fakültesi’nde yaparken son sınıfta türban yasağını protesto gösterisinden dolayı 1,5 yıl hapse mahkûm oldu. Bu yüzden eğitimini iki yıl geç bitirdi.

1992 yılında Mardin’in Savur İlçesi Beşkavak Köyü-İlköğretim okulunda din dersi öğretmeni olarak tayin edildi. 5 Kasım 1994 tarihinde, Mardin-Savur karayolunu kesen PKK militanları tarafından, yanında bulunan üç öğretmen arkadaşıyla birlikte öldürüldü. 1964 Diyarbakır doğumlu olan Mahmut Çatalkaya, 6 ay sonra ailesinin ikamet ettiği Bursa’ya tayin olacaktı. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu olan Çatalkaya, evli ve iki çocuk babasıydı.

Olay günü Balkavak Köyü’nden Mardin’e giden Mahmut Çatalkaya, Ali Yıldız, M. Zeki Ödük ve Erol Ercan, sürekli askerlerin bekledikleri mevkide bu kez PKK’lıların pususuyla karşılaşıyorlar. Araçlarından indirilip götürülüyorlar. Olaya şahit olanlar, gereken yerlere durumu bildirmelerine rağmen hiçbir girişimde bulunulmadığını söylüyor. Olağanüstü Hal Bölge yetkilileri, olay 15.00-15.30 sıralarında vuku bulmasına rağmen, pusunun 16.40’da kurulduğunu iddia ediyor. Böylelikle, belli bir saatten sonra güvenliği sağlayamadıklarını da teyit etmiş oluyorlar. Devlet güçleri cenazeleri, olayın üzerinden yaklaşık on beş saat geçtikten sonra alabiliyor ve cesetlerin yanına varıldığında, gazetecilerin de olay yerine gelmesini ısrarla bekliyorlar.

Şehid Mahmut Çatalkaya’nın cenazesi, 8 Kasım Salı günü, Bursa Ulu Cami’de kılınan öğle namazı sonrasında, Emir Sultan Mezarlığı’nda toprağa verildi.

Şehid Mahmut, yaklaşık altı sene önce “Kahrolsun Zalimler”, “Başörtüsü Namustur” diye haykırdığı için cezaevine götürüldüğü Ulu Cami avlusundan tekbir sesleri ve “Şehidler ölmez”  sloganları ile uğurlandı. Şehidin kardeşi yaptığı kısa konuşmada “İki laik ve zalim kuvvetin halka yaptığı zulümlerden” bahsederek “Hiçbir siyasi partinin veya zümrenin şov yapmasına ve devlet törenine izin vermeyeceğiz” şeklinde konuştu. Müslümanların kararlı tavrı üzerine Vali, Emniyet Müdürü ve Milli Eğitim Müdürü tören yerini terk ettiler. İstismarcıların şov yapmasına fırsat verilmeden, Şehid Mahmut, gerçek dostları tarafından, Heykel’den Emirsultan’a kadar omuzlar üzerinde taşındı. Tekbir sesleri arasında Kur’an okunarak, dua edilerek defnedildi.