Osmanlıların kuruluş yıllarında, beyliğin başında bulunan liderlerin himayesinde önemli vazifeler üstlenmiş Türk aileler bulunmaktaydı. Fatih Sultan Mehmet devrine kadar devletin siyasi çizgisini belirleme hususunda büyük rol oynamış bu ailelerden biri de Çandarlılardı. Ancak devletin kurumsallaşma süreci ile birlikte oluşan merkezi yapı bu ailelerin yavaş yavaş tarih sahnesinden çekilmelerine neden olmuş, yerlerine uzun bir süre devşirme kökenli bürokratların geçtiği görülmüştür. Çandarlı Halil Paşa da bu sürecin ilk kurbanı olmuştur.
Görevinden almak istedi
Çandarlı İbrahim Paşa’nın büyük oğlu olan Çandarlı Halil Paşa, babası gibi medrese eğitimi görmüş bir devlet adamıydı. İbrahim Paşa’nın vefat ettiği yıl Kazaskerlik makamında iken veziriazamlık makamına getirilmişti (1429). Göreve geldiği ilk andan itibaren tam yetkiyle devletin siyasasına yön vermiş, Türk ricalini himaye etmiş ve padişahın yanından hiç ayrılmamıştı. Lakin devşirme sistemiyle Enderun’dan yetişen ve görev bekleyen genç bürokratlar da yavaş yavaş rekabet için hazırlık yapmaya başlamışlardı.
1444 yılında, Osmanlı kuvvetlerinin batıda Macar orduları kumandanı Jan Hünyad’a yenilmesi ve ardından imzalanan Edirne ve Segedin antlaşmaları o sırada tahtta bulunan Sultan II. Murat’ı çok üzmüştü. Daha sulh görüşmeleri devam ederken, yaşanan bu mağlubiyeti sindiremediği anlaşılan Sultan Murat’ın, Çandarlı ve diğer paşalarla görüşerek saltanatı Manisa Valisi oğlu Şehzade Mehmet’e bırakmak istemesi devlet ricali için beklenmedik bir gelişmeydi. Bursa’ya çekilen babasının yerine tahta çıkan II. Mehmet o sırada henüz on iki yaşlarındaydı. Genç hükümdarın yanında lala (hocası) olarak devşirmeden yetişmiş Zağanos Paşa bulunuyordu. Sultan Mehmet, tahta geçtiğinde ilk olarak daha şehzadeliği sırasında bazı isteklerini kabul etmeyen Çandarlı’yı görevden almayı düşünmüş, lakin babasının paşaya olan sevgisinden bu planını devreye sokamamıştı.
Ordunun başına Sultan Murat geçti
Papanın da gayretleri ile Edirne ve Segedin Antlaşmalarını askıya alan batılı kuvvetler Osmanlı tahtına genç yaşta bir hükümdarın geçmesini de fırsat bilerek tekrar harekete geçti. Bu tehlikeli durum karşısında Osmanlı Ordusunun başına Sultan II. Murat’ı isteyen Çandarlı Halil Paşa liderliğinde Türk kökenli vezirler derhal Bursa’ya haber yollayarak Sultanı Edirne’ye davet etti. Mahzun hükümdar önce gelmek istemese de ısrarlara dayanamayarak Edirne’ye doğru yola çıktı. Bu sıkıntılı dönemde dahi içte siyasi hedefler peşinde olan Zağanos Paşa ve yanındakilerin isteği, Sultan Murat’ı Edirne’de bırakmak ve II. Mehmet’i ordunun başına geçirmekti. Ancak Halil Paşa’nın gayreti ve ısrarıyla II. Murad başkumandan olarak ordunun başına geçti; II. Mehmet ise resmen padişahlığı muhafaza etti.
Haçlı ordusuna karşı Sultan Murat komutasındaki Osmanlı kuvvetleri Varna’da büyük bir zafer elde etmişti (1444). Bu galibiyet beraberinde saraydaki bürokratik çekişmelerin de hızlanacağının işaretlerini veriyordu. Çandarlı Halil Paşa Sultan Murat’a daima bir padişahmış gibi yaklaşıyor, Sultan Murat ise oğlunun otoritesini sarsmak istemiyordu. Varna galibiyetinden sonra bir müddet daha Edirne’de kalan Sultan yeniden Manisa’ya döndü. Devlet işlerine bir daha karışmamayı düşünürken oğlunun Zağanos Paşa’nın da telkinleriyle Bizans ve Anadolu Beylerine karşı sert politikalar izlemesi müdahaleyi şart hale getirdi. Bunda elbette Çandarlı Halil Paşanın etkisi büyüktü.
Sarayda bürokratik hesaplaşma
Sultan II. Mehmet 1445 yılının Kasım ayında Memluklere babasının yerine tahta geçtiğini bildiren bir name göndermişti. Ancak bu tarihten yaklaşık beş ay sonra Edirne’de çıkan yangın ve ardından Halil Paşa’nın da etkisiyle çıktığı iddia edilen bir Yeniçeri isyanı (Buçuktepe İsyanı), bunun yanında bir de Macarların batıda tekrar harekete geçmesi Çandarlı için bir fırsat oldu. Sarayda ki bürokratik hesaplaşma tüm risklere rağmen devam ediyordu. Türk kökenli devlet adamları açısından Sultan II. Murat’ın tekrar padişah olması devletin iç ve dış güvenliği için gerekliydi. Çandarlı Halil Paşa, Sultanı yeniden tahta geçmesi için gizlice Edirne’ye çağırdı. Bunun üzerine Sultan II. Murat daha evvelki fikrini değiştirerek Manisa’dan yola çıkmış, Edirne’de devam eden isyan nedeniyle Bursa’ya gelmişti (Bazı kaynaklar Sultan II. Mehmet’in bu sırada bir av eğlencesi bahanesiyle meşgul edildiğini yazmakta). Çandarlı Halil Paşa, 1446 yılının Ağustos ayında Sultan II. Murat’ı tahta geçirmek için müthiş bir siyaset izledi. Zağanos Paşa ve adamları Çandarlı’nın bu ani hamlesi karşısında ne yapacaklarını bilememişlerdi. Onlar Sultan Murat’ın yeniden tahta geçmesini kesinlikle istemiyorlardı. Devletin üst kademesinde yaşanan bu siyasi rekabetin sonunda II. Mehmet’e babasının lehine tahttan feragat ettiği söylettirilmiş ve Sultan Murat tekrar Padişah olmuştu. Zağanos Paşa Manisa’ya gönderilmiş ve pasifize edilmişti. II. Mehmet ise başına gelen bu hadisenin sorumlusunu gayet iyi biliyor ve doğru zamanın gelmesi için sabırsızca bekliyordu.
Çandarlı’nın hazin sonu
Sultan Murat 1451 yılının Şubat ayında vefat edince Çandarlı Halil Paşa Manisa’da bulunan II. Mehmet’e haber yollayarak hemen Edirne’ye gelmesini bildirdi. 18 Şubat 1451’de on dokuz yaşında ikinci kez tahta geçen Sultan II. Mehmet, Çandarlı Halil Paşayı hemen görevden almamıştı. Paşa da bu duruma şaşırıyor, tedirgin bir vaziyette görevini ifa etmeye çalışıyordu. Hatta bu huzursuz durumdan kurtulmak için bir ara hacca gitmek istemiş ancak bu isteği padişah tarafından hediyeler gönderilerek yumuşak bir dille geri çevrilmişti. Bu arada Zağanos Paşa ise yeni padişahla birlikte payitahta gelerek bir kez daha güç kazanmanın peşindeydi.
Sultan II. Mehmet hem Anadolu’da hem de Rumeli’de güvenliği sağladıktan sonra şehzadeliğinden beri planladığı İstanbul’un fethi için hazırlıklara girişti. Veziriazam Çandarlı Halil Paşa böyle bir harekâta karşıydı. İstanbul’un fethedilmesi, Sultan Mehmet’in mutlak bir hükümdar olması, kendisinin de iktidarını kaybetmesi anlamına geliyordu. Buna rağmen daima padişahın yanında yer almış, verilen emirleri yerine getirmişti.
Kuşatmanın sıkıntılı günlerinde Çandarlı geri çekilmeyi önerirken tam aksine Zağanos Paşa genç padişahı fetih için motive ediyordu. 29 Mayıs 1453 yılında İstanbul’un fethine müyesser olan Fatih Sultan Mehmet, zaferden sadece bir gün sonra yıllardır beklediği anın geldiğine inanmış ve Çandarlı’yı Bizans’tan rüşvet aldığı iddiasıyla görevinden azletmişti. Çocukları ile birlikte zindana atılan ve mallarına el konulan Halil Paşa, kırk gün sonra Edirne’de idam edilmiş, çocukları serbest bırakılmıştı.
Devlet idaresinde Türk kökenli devlet adamlarıyla devşirme bürokratlar arasında yaşanan bu gerilim daha sonraki yıllarda saray teşkilat yapısında da çok etkili olmuştu. Padişahlar uzun süre yanlarında kuruluş yıllarında olduğu gibi nüfuzlu bir ailenin bulunmasını istememiş, otoritelerinin sarsılmasına müsaade etmemişlerdi. Osmanlı iç politikasında yaşanan çekişme, devletin zor zamanlarında dahi devam etmiş, siyasetin acımasız yüzü her devirde kendini göstermişti.