Yerel seçimlere hızlı gidildiği bir süreçte Halkalı-Gebze banliyösünün açılışı bana bu yazıya konu olan karikatürü hatırlattı…
Tarih 25 Ocak 1997…
Rahmetli Necmettin Erbakan Hoca Başbakan…
Türkiye’de FETÖ’nün yolunu açan, ülkeye büyük bir zaman ve enerji kaybettiren 28 Şubat sürecinin taşlarının döşendiği zamanlar…
Postmodern darbeye sadece bir ay var…
Dünyanın efendilerinin yerli uşakları tarafından her yönden sıkıştırıldığı bir dönemde bile rahmetli Erbakan hoca Türkiye sevdasını yansıtan projeleri tasarlamakta, yoğurmakta ve kamuoyu ile paylaşmaktaydı…
Yüzyıldır ihmal edilen ülke altyapısının ihya edilmesi gerektiğinin gayet farkındaydı…
Hayatını ağır sanayi hamlesi yapmış tam bağımsız bir Türkiye için adayan Erbakan hoca 1997’nin ilk günlerinde yine büyük bir heyecanla “Büyük Türkiye Projesi” adıyla üç yıllık bir vizyon belgesi açıklıyordu…
Milenyumun başlangıcı olarak 2000 yılını hedef seçen Necmettin Erbakan, projelerinin büyük kısmının bu tarihe yetişmesini planlıyordu…
O ülkeye hizmet için çalışırken, bu ülkenin maaşı ve imkânları ile ordunun tepesini işgal eden ABD uşağı generaller, beşli çete olarak anılan iş ve sermaye dünyasının temsilcileri, onlara her daim şakşakçılık yapan merkez medya harıl harıl 28 Şubat’ın alt yapısını hazırlamakla meşgullerdi…
Bir yanda hizmet ve proje, diğer yanda darbe ve kargaşa üretenler…
Kimlerin Türkiye’yi daha çok sevdiğini bu basit denklemden daha fazla ne anlatabilir ki!
Peki, neler vardı Necmettin Erbakan hocanın “Büyük Türkiye” hayalinde?
Kurtköy Serbest Bölgesi ve havaalanı…
Gebze’den köprülü geçit…
Boğaz’a tüp geçit…
Bursa’ya çevre yolu…
Büyük şehirler arasında otoyol ağı…
Tüm diğer yollar, çift yol…
İstanbul Ankara arası hızlı tren…
80 ile havaalanı…
Tüm Türkiye’ye doğalgaz şebekesi…
Atom santrali…
Aslında bu projelerin toplamı 35 adet ama en önemli öne çıkanları bunlar…
Zaten Hürriyet gazetesinin karikatürü de en önemli olanlarını işlemiş…
55 milyar dolarlık mâliyet ve üç yıl gibi bir süre…
Bu ülke ile hiçbir bağı olmayan, efendilerinin çıkarlarına hizmet eden dönemin Hürriyet gazetesi ülkenin başbakanının vizyonuna şapka çıkaracağına alay etmeyi, dalga geçmeyi, değersizleştirmeyi tercih ediyor…
Daha doğrusu içindeki pisliğin dışa vurumu olarak böyle davranıyor…
“Türkiye Türklerindir” ibaresini logosunun yanına yerleştiren gazete aslında bizleri, sizleri kast etmiyor, “mavi kanlı seçilmiş Türkler”den bahsediyor…
O Türkiye onların Türkiye’siydi gerçekten…
İstedikleri gibi at oynattıkları, generallerin Başbakan’a küfrettiği, omuz attığı, misafir olduğu Başbakanlık konutundaki menüde içki görmeyince “bana rakı getirin ulan” diye kükredikleri, ÜFE’nin yüzde 85 TÜFE’nin yüzde seksenlerde seyrettiği, IMF memurlarının cirit attığı, dindar insanların neredeyse hayatın her alanından dışlanmaya çalışıldığı bir Türkiye idi o…
Mavi kanlı Türkler o ülkeyi özlüyorlar…
Ey bugünün genci!
Sen İstanbul kartın ile Gebze’den Halkalı’ya, hızlı tren ile Gebze’den Ankara’ya, erken aldığın uçak ile ülkenin ve dünyanın dört bir yanına rahatça gidebiliyorsan tüm bunlar Erbakan’ın hayal etmesi, Erdoğan’ın yapması sayesindedir…
Boğazı alttan dört dakikada geçiyorsan bu ülke sevdası büyük adamların çalışmaları ve üretmeleri sayesindedir…
Bu ülkenin bir beka sorunu her daim vardır ve olacaktır…
Türkiye yine eskiden olduğu gibi yerli uşakları vasıtasıyla uluslararası güçlere peşkeş mi çekilecek yoksa iyi kötü kendi yağıyla kavrulup öz evlatları tarafından bağımsız mı yönetilecek?
Verdiğin ya da vermediğin her oy ile bu sarkacın iki tarafa gitmesinden sorumlusun…
65 yaşında Tayyip Erdoğan bu ülke için üç saat uyamaktan, şehir şehir koşmaktan, ülke ülke dolaşmaktan gözaltı torbaları çökmüş vaziyetteyken, Erbakan’ın vizyonu ile dalga geçen gazetenin genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök şarap yudumlamaktan, makak maymunluğu yapmaktan, kırmızı gözlük takıp 70 yaşından sonra bile hala nasıl genç kalırımın peşine düşmekten, içkiye indirgediği tüm hayat felsefesi ile üretmeye zerre katkısı olmaksızın sadece tüketme uğrunda koşmaktan başka bir şey yapmamaktadır…
Yanlış anlaşılmaya, Ertuğrul Özkök sadece bir simgedir…
Ait olmaya çalıştığı kesimin hemen hepsinin yaklaşımı budur…
Yüz yıldır bu topraklara ithal ürün satarak tüm parsayı topladığı halde sadre şifa bir teknolojik ürün üretmeyenler de aynı tipolojidir…
Sen bugün SİHA’ların, İHA’ların, yerlisi üretilen tankların ve benzeri pek çok gelişmenin göbeğinde yaşarken onlar bir zamanlar bayrağın ipinin yerli üretimiyle övünüyorlardı…
Yani…
Yanisi bu işte…
Bu karikatüre bak ve bugün “özgürlük” diye bağıranların aslında ne istediklerini bir kez daha gör…
Seni temsil eden adamların üçüncü sınıf batılı memurların karşısında el pençe divan durdukları o kahrolası tabloları görmek istemiyorsan dolduruşa gelme…
Vesselam…