Bizi bir araya getiren Arapçadır

Yazar Mustafa Sadık Sibai der ki: “Bir halkın dili yere düşmez, sadece tökezler. Bir dil geri de kalmaz. Sadece gider ve sonra geri gelir.” 18 Aralık gününün hem Dünya Arapça Günü, hem de Uluslararası Göçmenler Günü olması tesadüf müdür, bilemiyorum. Ancak yaşanan göçler göz önüne alındığında dilimiz Arapça için duyduğum endişe belki de bugünün en iyi ifadesi.
Meslektaşım Ahmed’in söylediğine göre küçük kızı evde Arapça konuşulduğu zaman bazı konuları anlamakta ciddi olarak zorlanıyormuş. Arapça kelime dağarcığı pek yeterli değilmiş. Zira gittiği okulda bulundukları ülkenin dilini öğrenmek durumunda kalmış. Oğulları ise Arapça kitapları okurken kıvranıp duruyorlarmış. Franko harfleri diye tabir ettiğimiz Latin alfabesi ile yazılan Arapça metinleri tercih eder olmuşlar. Franko alfabesinin bir özelliği var. Bazı Arapça harflere Latin karşılık bulanamadığı için devreye rakamlar girmek zorunda kalıyor. Franko alfabesi daha ziyade sosyal medyada ve internet ortamında yaygın. Uzmanlar Arapça’yı hedef alan sinsi bir kültür savaşının ürünü olduğu için bu alfabeden gençleri şiddetle sakındırıyor. Zira Arapçayı dejenere etme amaçlı Franko alfabesinin bizi Endülüs’e götüren bir geçmişi var.
Endülüs’ü ele geçiren İspanyollar Arapça konuşan Müslümanları Latin harflerini kullanmaya zorlamışlar. Amaçları belli. Zamanla kimse Arapça harflerle yazılmış kitapları okuyamayacak ve böylece geçmişle alakaları kesilmiş olacak. Artık ne İslam kültüründen haberleri olacak, ne de İslam tarihinden…
Arapçanın konuşulmadığı ülkelerde yaşayan göçmenlerin yaşadığı sorunların başında yeni neslin Arapça okuyup yazma konusunda oldukça kötü durumda olması geliyor. Peşinden dilin gittikçe daha az konuşulur olması ve zamanla tamamen ortadan kalkması. Bir sonraki nesle intikal ettiğimizde Arapça namına geriye sadece ismi kalan çocuklar görüyoruz.
Arap dilinde yirmi sekiz harf bulunmaktadır. Arapça daha ziyade “Dad” harfinin dili olarak bilinir. Çünkü bu harf Arapça’dan başka bir dilde bulunmaz. Arap dilindeki kelime sayısı ise 12.3 milyon civarındadır. Bu, dünya dilleri içerisinde kelime sayısı bakımından Arapça’nın lider olduğunu gösterir. Arapça aynı zamanda Farsça, Afganca, Kürtçe ve Osmanlıca gibi dillere alfabesini vermiştir.
Birleşmiş Milletler’in yayınladığı istatistiğe göre Arapça dünyanın en çok konuşulan dillerinden birisi. 290 milyon insanın ana dili olan Arapça’yı 130 milyon insan da ikinci dil olarak konuşuyor. 2050 yılında 647 milyon insan tarafından konuşulacağı öngörülüyor. Bir buçuk milyarlık İslam âlemi de Kur’an-ı Kerim’i ve İslami ilimleri öğrenmek için Arapça’ya ihtiyaç duyuyor.
Arapça, aynı zamanda İslam ümmetini birbirine bağlayan Allah’ın kitabının, Peygamber’in sünnetinin dili. Bu nedenle İslam düşmanlarının hedefinde yer alması şaşırtıcı gelmiyor. 1882 yılında Mısır’a nasıl egemen olunması gerektiği hakkında bir rapor hazırlayan İngiliz Lordu Dufferin bakın ne diyordu:
“İnsanlar fasih, doğru Arapça’yı öğrenmeye devam ettikleri müddetçe bizim Mısır’da ilerleme kaydetmemiz mümkün değil.”
İngilizler edebiyatçıları ve kültür adamlarını satın alarak onları kendi dillerini, kendi kültürlerini aşağılayan birer Batı hayranlarına dönüştürdüler.
Birleşmiş Milletler 18 Aralık 1973 günü aldığı bir kararla Arapça’yı 6 resmi dilden birisi olarak ilan etti. 2012 yılında UNESCO’nun öncülüğünde 18 Aralık günü, Dünya Arapça Günü olarak kutlanmaya başladı.
Allahın kelamının ve Peygamber’inin sünnetinin dili olarak Arapça, İslam ümmetinin dilidir. Ümmeti bir araya getirir. Aramızda iletişim kapıları açar. Düşmanların bunca yok etme çabasına karşın Arapça’nın dimdik ayakta oluşu, Allah’ın yardımı sayesindedir. Araplar ve Müslümanlar olarak bu dilin çocuklarımıza öğretilmesi ve yayılması bizim görevimizdir. Elimizdeki bütün imkânlarla Arapça’ya destek vermemiz gerekmektedir.
Türkiye’deki Arap dili müsabakalarında küçücük çocukların gayet fasih, düzgün bir şekilde Arapça konuştuğunu görmek beni çok duygulandırdı, pek çok kez gözlerimden yaşların süzülmesine engel olamadım. Yerel lehçeleri konuşan, fasih Arapça’yı gerektiği gibi konuşamayan biz Arapların çocuklarına üstün gelebilecek çocuklar gördüm. Özellikle son senelerde savaşlar, yaşanan acılar ve göçlerin Arapça öğretimi noktasında ciddi sıkıntılara neden olduğu bir gerçektir. Bu sıkıntılar sadece dil sorununa değil, diğer sosyal sorunlara da yol açmaktadır.
Ömer bin Hattab (r.a) ne güzel söylemiş: “Arapça’yı iyi öğrenin. Zira Arapça öğrenmek dindendir”
Arapça’nın bizi birbirimize bağlayan önemli bir değer olduğunu aklımızdan çıkarmayalım.